Adalet

2.1K 153 138
                                    

UYARI: Bu bölümde tecav*ze değinilme ve ima vardır.
.
.
.

Sadece o anlığına da olsa,
üzerlerine yağan yağmur saçlarını tatlıca ıslattığı esnada dedektifinin kollarına sımsıkı tutunarak sarılırken, her şeyin çözüldüğünü ve artık her şeyin daha iyi olacağını düşünmüştü.

Lawliet özür dilemeyi sonunda bırakmıştı, yorgun ve bitkindi.
Artık sadece kadını kollarında tutmak, onu sahiplenmek ve asla bırakmamak istiyordu.
Ona ait olmak, ona kavuşmak, bu anın sonsuza dek sürmesini istiyordu.
Daha fazla acı yok, daha fazla nefret yok. Daha fazla kira ya da dava yok.

Sadece o ve Poem.

Belki de zaman farklı olsaydı her şey daha iyi olabilirdi.

Belki de işler farklı gelişseydi onların hikayesi farklı sonlanabilirdi.

Fakat o anda dedektifin elinden tek gelen bu kısa anda sevdiceğini kollarında tutmanın getirdiği huzurlu anın hiç bitmeyeceği gibi imkansız bir umuda tutunmaktı.

(Çok çaresizim Poem, bir fikrin bile yok. )

Sonunda göz yaşları durulmuş olan, kollarında tuttuğu kadına baktı.
Ancak onu böyle tutarken fark ediyordu genç kızın vücudunun onunkine kıyasla ne kadar küçük ve narin olduğunu.
Zarar vermesi kolay, kırması kolay...
Lawliet kızı bir yere kapatmak ve onun asla zarar görmeyeceği den emin olmak istiyordu. Onu zaten bu yüzden Kira yakalanana kadar hapishaneye koymak istememiş miydi? Fakat Lawliet, bu düşüncelerinin zehirli olduğunun farkındaydı. Zaten bırak Kira'nın yakalanmasını, genç kızı bir ömür bir odaya kapatsa yine de içi rahat etmeyecekti.
Aşık olmanın getirdiği mutluluğun Lawliet'ı en çok korkutan tarafı da zaten buydu. Zira bir kere mutlu olduğun zaman bu, mutluluğunun elinden alınabileceği anlamına geliyordu.

Fakat bir kere olsun, sadece bir kere, duygularına karşı dürüst olmak istiyordu. Çünkü içinden bir ses, bütün benliğiyle aksini iddia etmek isteyeceği bir ses, bu onu, Poem'i son görüşün olabilir diyordu.

Fakat iç sesi böyle düşünmekte haklıydı. Keza o kayış kopalı çok olmuştu, ne kadar yeniden bağlamaya çalışırlarsa bu birbirlerini yıpratmaktan başka bir işe yaramayacaktı.
İşte belki de sadece bu sebepten dolayı bu ona söylemek için son şansıydı.

Onu...

"Poem ben..."

(...Seni seviyorum, sana aşığım, sana sırılsıklam aşığım, sana bağımlıyım, senin aşkın için deliriyorum, beni deli ediyorsun, sen hayallerimin kadınısın, bütün gün aklımdan çıkmayan sensin, yaşama sebebimsin, tek istediğim sensin, sen beni tamamlıyorsun...)

Lawliet'ın o anda aklına Poem'e olan duygularını iletebilecek binlerce cümle geliyor fakat bu sözcüklerin hiç biri yüreğini esir alan korkuyu yenemiyordu.

(Aşağılık korkak.)

Genç kız, adamın bitirmeye cesaret edemediği bir başka cümleye başlayışını çaresizce izledi.

'Neden korkuyorsun Lawliet?' Diye sormak istedi.
Fakat o daha bir şey diyemeden başında hissettiği uyuşuk ağrı ile ansızın gözü kararak dengesini kaybetti.

Dedektif kadının yalpaladığını fark eder etmez hemen onu kolundan tutarak düşmesini engelledi.

Poem'in başı eğikti, ağzından seslice kesik kesik nefes alıp vermeye başlamıştı.
Başını saran ağrıdan kafasını daha fazla taşıyamayacak raddeye gelerek, alnını adamın omzuna dayadı ve kendine gelmeye çalıştı.

Death Note: L Lawliet (x reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin