Poem ve Lawliet içeri girdiğinde ikisinin de akıllarında canlanan cümle aynıydı: 50'den fazla çocuğun aynı evde kalması yasal olmamalı.
Birincisi, içerisi cehennem gibi kalabalık. İkincisi, sürekli olarak kendini birine çarparken ya da koluna, bacağına, sırtına -adını siz verin- yanlışlıkla temas ederken buluyorsun. Ve ne olursa olsun, sanki biri sürekli ensende nefes alıyormuş gibi geliyor. Ayrıca kalabalıkta bitmek bilmeyen bir gevezelik uğultusu var. Liseliler arasındaki dedikodu esintileri bütün bir odayı kaplıyor. Herhangi bir dinleyici aynı anda beş farklı sohbetten kelime öbekleri duyuyor. Ve kokudan hiç bahsetmeyelim bile. Sanki bu insanlar deodorantın icatından bihaber! Ot, ter ve elbette ki ergenlik hormanlarının karışımı mide bulandırıcı.
İkisi bir süre girişin önünde öylece kalakaldılar. Gençler eşyaları parçalıyor, yarın yokmuşçasına dans ediyor ve kendilerini alkole boğuyordu. L ve Poem'in kendilerini bu partiye ait hissetmemesi bir yana her ikisinin de pek sosyal insanlar olmadıkları bir sürpriz değildi.
Ancak bir şekilde uyum sağlamaları gerektiklerinin de farkındaydılar. Sadece bir geceliğine dağıtılan meyveli meşrubatlardan içecek ve kaygısız ergenler gibi eğleniyor numarası yapacaklardı... Ne kadar zor olabilirdi ki?
Görünen o ki, oldukça zormuş.
Bulundukları bölgede pek fazla insan olmamasına rağmen L, kendini biraz bunalmış hissetmekten alıkoyamadı. Omuzları gergindi ve plastik bardağa olan tutuşu tırnaklarının onu delip geçmesine yetecek kadar sıkıydı. Pekala aslında pek sayılmaz, ama meseleyi anladınız. Odaklanamıyordu, etrafı her saniye gittikçe küçülürken değil. Ve bir yerden sonra çok sıcak hissetmeye başladı. Olumsuz düşünceler zihnini doldurdu. Evde kalmalıydı, partiden bahsetmemeliydi, en başta genç kızı da buraya onunla birlikte sürüklememeliydi.
L'nin omzuna hafif bir dokunuş onu fırtınalı düşünce bulutundan çekip çıkardı. Aşağı baktığında kızın yüzünde endişeli bir ifadeyle ona baktığını gördü.
"Parti konusunda gergin olduğunu söylerken şaka yapmıyordun." Genç kız içten bir empatiyle durumu dile getirdi.
"Gürültülü yerleri sevmiyorum." Basitçe cevapladı dedektif.
"Biraz atıştırmalık almak ister misin?" Genç kız başıyla bulundukları yere nazaran daha sakin olan uzun masayı gösterdi.
L, bu öneriye ne kadar minnettar olduğunu kelimelerle ifade edemezdi.
Sessizce aşağı baktı ve hiç düşünmeden kıza elini uzattı. Kız da fazla bekletmeden beyninde oluşan bütün o fırtınalara rağmen elini tuttu.
Genç kızın eli terliydi, anlaşılan o da en az kendisi kadar gerilmiş. Hızlıca kalabalıktan sıvışarak atıştırmalıkların olduğu masaya yanladılar.
Her ne kadar tatlılara yumulmak dedektifin keyfini biraz yerine getirmiş olsa da süre geçtikçe sinirini bozan başka bir şey daha ortaya çıktı
Duvara dayanmış, sessiz, aklından geçenleri belli etmeden, yüzlerinde tutkulu bir hayranlık ifadesiyle Poem'in etrafında fırıl fırıl dönen liseli delikanlıları öldürücü bakışlarıyla seyrediyordu. Lawliet'a ne kadar itici geliyorlardı; ne kadar dayanılmaz derecede şenlerdi! Kıvrılmış kahverengi favorileri, onda hazımsızlığa benzer bir his uyandırıyordu.
Lawliet onun gibi saf ve güzel bir kızı buraya getirmekle bir hata yaptığını fark etti. Onun yerine Matsuda ile gelmeliydi.
En azından bu, ona kıskançlığının söylediği şeydi.
"Light'ı görüyor musun?" Sessiz geçen on beş dakikanın ardından sordu Poem.
"Hayır."
"Gelmeme ihtimali yüzde kaç?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death Note: L Lawliet (x reader)
Fanfic"Kaybetmekten nefret ettiğimi sanmıştım, seni kaybetme fikrinden daha çok nefret ediyorum."