Bu anı bekliyordum şirinlerim ve sonunda oldu. BIYIĞIN 2 MİLYONLUK KOCAMAN BİR AİLE OLMASI ŞEREFİNE yeni bölüm tatlılarım. İyi ve keyifli okumalar umarım bir gün hepinizle yüz yüze görüşebilirim cidden böyle hepinizi alıp kocaman kocaman sarılmak istiyorum. Siz de benim ailemsiniz. Hepinizi çok seviyorum... Ayrıca ayrıca ayrıca, bir DUYURUMSU tarzı bir şeyim var 20 veya 21. Bölüm final olacak şirinler, bilginize sunaağğğrr ve işte şimdi iyi okumalar dilerim. (Ayrıca satır arası yorumlar beni çok mutlu ediyormuş diye bir söylenti aldım ama siz bilirsiniz ehehe :]]] )
"Ben de bir an kaybolduk zannettim." dedi abim ve bagajı açıp eşyaları çıkaracakken Batı abimin koluna dokunup abimi durdurdu.
"Ormanda çekmemesi normal ama gideceğimiz kamp alanında baz istasyonu vardı..."
---
"Batı!" diye neredeyse hepimiz aynı anda bağırdığımızda biraz tiz çıkan sesimizden ötürü gözlerini kısmıştı. Gittiğimiz yerde baz istasyonu varsa burası değildi çünkü telefonlarımız çekmiyordu. Gözlerimi devirip kollarımı birleştirdim ve gidip sırtımı arabaya yasladım.
"Batı belasın yemin ediyorum. Ben o arka koltukta oksijensizlikle boğuştum ve sonuç bu mu?" diye söylenerek gözlerimi kıstım. Batı ise mahcupça elini ensesine götürüp sıvazladı ve kaşlarını çatarak düşünmeye başladı. Bir anlığına haline acıyacaktım ama benimki de can değil miydi? Ben arkada ter kokusu ve dırdır arasında boğulurken o önde klimalı ve rahat bir şekilde yolculuk yapıp üstüne üstlük bir de yolumuzu kaybetmişti. Oh ne ala!
"Nerede olduğumuza dair en ufak bir fikrin de mi yok?" dedi Hakan kaşları havalanırken. Batı tereddütlü de olsa başını olumsuz anlamda salladı ve elini çenesine dayayıp düşünmeye başladı.
"Ancak güneş doğduğunda anlayabilirim nerede olduğumuzu, hava şu an zifiri karanlık." demesiyle herkesten mızmızlanır sesler çıkmasıyla fikirler ve konuşmalar çorba gibi olunca elimi birkaç kere çırpıp susmalarını sağladım ve tekrardan kollarımı bağladım.
"Madem burada takılı kaldık, önce hepimiz telefon ışıklarımızla etrafı araştıralım. Yine dönüş için bir şeyler bulamazsak en azından burada eğlenelim ve güneş doğduğunda yola çıkalım?" diye soru sorar gibi herkesle göz göze geldiğimde isteksiz bir onaylama alınca gülümsedim. Sonuçta kaybolsak da kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Şu an karşıma bir ayı çıksa 'gel sandviçimi bölüşüp şişe çevirmece oynayalım.' Diyecek moddaydım.
"Peki çok akıllı Erik Hanım, ya hayvan çıkarsa?" Diye sordu Görker tek kaşını kaldırarak.
"O zaman seni yem olarak veririz." Dedim ve göz devirerek telefonumun ışığını açıp etrafa tutmaya başladım. Yani nasıl geldiysek o yoldan geri dönelim diye bir mantık uygulayabilirdik ama geldiğimiz yön sadece tek bir arabanın sığabileceği kadardı ve eğer o durumda ters yöne girmiş olursak da başımıza dert açmaktan başka bir işe yaramazdı.
Hepimiz telefon ışıklarını geldiğimiz yöne ve o yolun devamına doğrultmuştuk ama yolun devamı zifiri karanlıktan ötürü tamamıyla görünmüyordu. Bir yere kadar aydınlatıyordu telefonlar ve sonra simsiyah."Batı aptalsın sen." Dedi Defne sinirle telefonunun ışığını kapatıp arabaya doğru yönelirken. Batı'nın da yüzü ciddileşmiş ve hatta belki biraz da üzüntü belirtileri göstermeye başlamıştı. Kahretsin... Ona dikkatsizliği yüzünden tavır koymak istiyordum ama Batı'yı üzgün görmek bunun onun hatası olmadığının bal gibi de bir kanıtıydı.
"Gençler kapatın ışıkları, serin örtüyü. Yıldızların altında bir şeyler yiyelim." Dememle cazip bir fikir gibi görününce herkes telefonlarının ışıklarını kapattı ve abim arabanın arkasından örtüyü alıp yere serdi ve ardından da poşetleri çıkarıp örtünün üzerine koydu. Ankara'nın yazın bile olabilecek ayazını plâna katarak aldığımız ince battaniyeleri de katlı halleriyle çıkarıp örtünün üzerine yerleştirdi ve eliyle gelmemizi işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıyık 2
HumorBıyıktan başlayan kelimeler binlerce olaya, binlerce olay özenle kaldırılmış bir resim gibi anılara dönüştü belki aklınızda. Bu hikayenin tekrardan başlayarak anıların canlanmasını izleyeceğiz şimdi. Ben Çağla Güney. Bıyıktan başlayan bir hikaye ner...