Ağlarken düşündüm. Artık her nefes aldığımda böyle canım acıyacak mıydı? Her şeyi düzeltebilirdim ama ihaneti düzeltemezdim. Demek ki her nefes aldığımda canım acıyacak diye kendimi cevaplıyordum böylece. Her nefes aldığımda.
•••
Bir hafta sonra Batıdan
"Batı biraz sakin." Rüzgar'ın sesi baterinin sesi arasından bir fısıltı gibi gelirken dinlemeden tüm gücümle çalmaya devam ettim. Saçlarım nemlenmiş, her vuruşumda savruluyordu ve nefes alış verişimin kulağımda yankılandığını hissediyordum. Akciğerlerim her derin nefes alışım da zorlanıyor gibi olsa da bagetle her vuruşumda hissettiğim özgürlüğe kıyasla ellerimdeki acı veya nefesimdeki zorluğun bir önemi yoktu.
"Batı sakin ol, kendine zarar vereceksin." Deyip koluma dokunan Rüzgar'ın kolunu sertçe ittirip çalmaya devam ettim. Bazen melodi duygularım arasında kayboluyordu ve sadece sinirden çalıyordum. Ellerim uyuşmuştu ve t-shirtüm bedenime yapışmıştı. Bir hafta hiçbir acıyı geçirmezdi. Ne kadar canım yanıyorsa o kadar bağıracaktım, ama bateri çalarak. İçki artık kolay bir yoldu benim için. Öyle her gün her gün unutursam ne için canımın yandığını, o zaman durumun düzelme ihtimalini de unuturdum.
"Kahretsin..." elimdeki bagetler yeri boylarken acıyla inleyerek sol elimi, sağ elimin avucuna bastırıp acımı dindirmeye çalıştım.
"İki saattir ne diyorum ben, bir dinleseydin, embesil." Deyip sinirle sağ elimi çekti ve avcuma bakmaya başladı. Hırsla çalmaktan elimi yarmıştım. Kan elime bulanmıştı ve Rüzgar'ı ne kadar kan tutsa da yarayı inceliyordu. Elimi Rüzgardan çekip yumruk haline getirmemle durdurmak için yeltense de çoktan yumruk yapmıştım ve daha fazla kan yere damlamaya başlamıştı. İltihap kapmasın diye akıtmıştım.
Üstümdeki t-shirtü çıkarıp elime sararken Rüzgar'ın bana battığı bakışları kirpiklerimin altından görebiliyordum. Bir haftadır aynı bakışı atıyordu. Söyleyecek bir şeyleri vardı.
"Rüzgar konuş artık." Dememle ne dediğimi anlamamışçasına bana bakmaya başladı ve ardından bakışını ima ettiğimi anlayınca da salak ayağına yatmaya başladı.
"Neyi konuşayım?" Demesiyle beraber t-shirt'ü elime bağlamayı bitirip ayağa kalktım ve önüme düşen saçlarıma kafamı sallayarak geri attım.
"Aptal değilim Rüzgar, ne söylemek istiyorsan şimdi söyle." Dememle yine salak ayağına yatacak gibi oldu ama sonradan vazgeçip göz devirdi ve nihayet aklından ne geçiyorsa söylemeye başladı.
"Batı..." dedi ve ciddiyete bürünerek devam etti "Kafam bir şeye bozuk değil diyorsun ama bir haftadır hiç Çağla'nın yanına gitmediğini anlamam mı zannettin?" Demesiyle güldüm.
"Anlayacağını biliyordum. Daha çok umursamadım diyelim." Deyip bir saatliğine kiraladığımız müzik odasının çıkış kapısına doğru yöneldim ve ağır adımlarla ilerlerken duvardaki askıya astığım hırkamı giyip fermuarımı çektim, malum, t-shirtümü elime harcamıştım.
"Ne demek umursamadın?" Deyip kolumdan tutup beni çeviren Rüzgar'a tek kaşımı kaldırdım. Ben mi agresiftim yoksa Rüzgar mı çok ısrarcıydı bilmiyorum ama sinirlerim yükseliyordu. "Lan p*ç herif aklım gidiyor kafan böyle bozukken başına bir şey gelecek diye sen bana umursamıyorum diyorsun!" Rüzgar'ın sesi tüm müzik odasını doldururken gözlerimi kaçırdım. Rüzgar'ı kırmak istemiyordum ve eğer şimdi kavga edersek muhtemelen kıracaktım. Oysa iyiliğime konuşuyordu. Sadece bu aralar söylenen her şey kötüymüş gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıyık 2
HumorBıyıktan başlayan kelimeler binlerce olaya, binlerce olay özenle kaldırılmış bir resim gibi anılara dönüştü belki aklınızda. Bu hikayenin tekrardan başlayarak anıların canlanmasını izleyeceğiz şimdi. Ben Çağla Güney. Bıyıktan başlayan bir hikaye ner...