18. Bölüm: Müvekkil

5.7K 401 259
                                    

Finale bu bölümden sonra son iki gençler, artık tamamen olaylar bir sonuca varmak zorunda. İyi okumalar şirinlerim :3

Bir daha asla Batı'yı kırmayacaktım. Asla.

-Okulun başlamasına son üç gün kala-

Batıdan

Kolumu Çağla'nın beline atıp Çağla'yı iyice kendime çektim ve tekrardan gözlerimi sıkıca kapatarak uyumaya çalıştım ki bunun boşa bir çaba olduğunu bilmem kaçıncı denemem olduğundan dolayı anlamalıydım. Çünkü ben uyumadan önce koskoca bir bardak kahve içen bir gerizekalıydım. Mertcan'ı havaalanına bıraktıktan sonra Çağlaların evine geri döndüğümde herkes kahve içiyordu, ben de kendime kahve hazırlayıp içmiştim ama bir tek beni uyanık tutmuştu.

"Böyle vaziyetin..." Diye yanlışlıkla biraz yüksek sesle söylendiğimde Çağla yerinde kıpırdandıktan sonra kollarım arasında sırtı bana dönük dururken bana doğru döndü ve kafasını göğsüme yaslayıp tekrardan uyumaya devam etti. Neyse ki uyandırmamıştım. Küçük ve yavaş nefes alışverişlerini göğsümde hissederken gülümsedim. Ciddi anlamda uyurken çok şirindi.
Kolumu üstünden ittiğinde daraldığını düşünerek çektim ama tam tersine çekince gözleri şişmiş bir şekilde kalktı ve yarım gözleriyle bana bakmaya başladı. Pekala. Uyandırmıştım.
Bana mal mal bakmayı kesip ardından yatakta geçecek yer olmadığından üstümden geçerek yataktan indi ve odadan çıktı.
Uyurgezer olmadığını umarak ben de yataktan kalktım ve salona doğru ilerlemeye başladım. Salona ilerlerken mutfaktan tabak bardak sesi duyunca mutfağa yöneldim ve mutfağın kapısını açtığımda Çağla'nın cezvedeki bir şeyi iki bardağa bölüştürdüğünü görünce kaşlarımı çattım. Bana kısa bir bakış attıktan sonra yanıma gelip kolumdan tutup beni masaya çekti ve sandalyeye oturttu. Tek kelime etmemiş olmasını uykulu olmasına bağlarken iki bardağı da eline alıp birini benim önüme birini de yanıma oturduktan sonra kendi önüne koymuştu.

"Süt mü?" Diyerek tek kaşımı kaldırarak bardağıma baktığımda kendi bardağından bir yudum aldı.

"Uyuman için ılık süt." Dedi ve yine bir yudum daha aldı. Bardağı elime alıp ben de bir yudum aldıktan sonra gülümsedim. Uykusunu bölüp sırf kendi aptallığım yüzümden uyuyamamamı düzeltmeye çalışıyordu.
Uykusu Çağla'nın yavaş yavaş açılırken yarım açık gözleri normal bakışlara yerini bırakmıştı ve benimle eş zamanlı olarak o da sütünü bitirip bakışlarını bana çevirdi. Yarım saate uykumuz gelirdi herhalde.

"Kahvenin böyle etki yapacağını bilseydim, içirmezdim. Uykusuz kaldın." Dedi ve gözünü ovuşturdu.

"Sizde nasıl etki bırakmadı anlamadım." Dedim ve sandalyeye sığmasam da bağdaş kurdum.

"Çünkü sen salak gibi iki tatlı kaşığı kahve attın, biz bir çay kaşığı attık." Demek ki Görker bu yüzden ben kahveyi hazırlarken şekilden şekilde girmiş ama bir şey söylememişti.

Çağla'nın uykusu gelmesi yerine iyice açılırken kendime içimden uykusunu böldüğüm için küfrettim. Kendim uyuyamadığım gibi bir de onu uykusundan etmiştim.

"Seni de güzellik uykundan ettim." dedim sandalyeden kalkıp ikimizinde bardağını bulaşık makinasına atmak için elime alırken.

"Ben her zaman güzelim, uykuya gerek yok." diyerek saçını savurmasıyla güldüm. Günbegün benim egomu alıyordu.
Bulaşıkları bulaşık makinesine attıktan sonra Çağla'ya döndüm ve tezgâha yaslandım. Gözlerini öylece duvara dikmiş bir şeyler düşünüyordu ki bu bakışını "gece sahura kalkan baba" bakışı olarak şu an adlandırmak yeriydi.

Bıyık 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin