6. Bölüm: Koş

16K 1.1K 114
                                    

Mesajı okuduğum gibi telefonumu cebime koydum. Batı daha önemliydi. Hızla yürümeye ve Batı'yı aramaya devam ederken mesaj bacaklarımın titremeye başlamasına neden olmuştu...

"Ankara'ya hoşgeldin benim anlaşma bozan güzel sevgilim -Ahmet"

<><><><>

Mertcandan (Çağla'nın abisi)

Çağla gideli baya bir süre geçtiğinden dolayı endişeli bir şekilde ayağımla ritim tutmaya devam ettim. Başına her şey gelebilirdi. Hangi akla hizmet onun tek başına gitmesine izin vermiştim ki zaten?

"Ben daha fazla dayanamıyorum gençler." Deyip ayağa kalktım ve hızla evin kapısını açtım. Beni durduran Rüzgar oldu.

"Onu bulamazsın şu an, biraz daha bekle." Dedi ama ben dinlemedim. Allah aşkına kız kardeşim akşamın bir saatinde dışarıdaydı ve ben burada öle oturacak mıydım? Tabiki hayır.

"Umrumda değil." Dedim ve hızla çıkıp kapıyı da arkamdan sertçe kapattım. Bilmem kaç aramama cevap vermeyen Çağla'yı bulmak adına hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. Aynı zamanda da içimden başına bir şey gelmemiş olmasını umuyordum. Çağla kendini savunabilecek bir kızdı ama ben de onun abisiydim. Onu savunmak için ben vardım ve şu an yanında değildim. O benim sorumluluğumdaydı ben ise şu an sorumluluğum nerede olduğunu bilmiyordum... Ne kadar da iyi bir abiyim (!)...

Çağladan

Adımlarımı hızlandırmış olmama rağmen şu anki arayışlarım hiç bir işe yaramıyordu çünkü mesaj tamamen kafamı karıştırmıştı. Ben sözlerini hızlı söylemeyen gerizekalının tekiydim, Batı ise sözlerimi yarım dinleyen malın tekiydi ve kim bilir şu an nerelerdeydi. Bir saattir Batı'yı arıyor olmalıydım, abim de muhtemelen endişelenmişti ama şu anda kimin ne hissettiğini düşünecek durumda değildim. Batı önemli olandı. Bana değer verilmesinden hep nefret etmiştim ve şu anda da nefret ediyordum. Batı'nın sevgisi çok güzeldi ve ben bunu haketmiyordum.

"Neredesin Batı!" Diye sinirle bağırdım kendi kendime. Sonra böyle düşünmeden yürümenin hiçbir faydası dokunmayacağını anladığımda durdum ve hızla telefonumu çıkarıp yakınlarda gece açık olan yerlere bakmaya başladım, ya da içkili yerlere.

"Salata, Pool Pub..." Barlar arasında gezinirken telefonda durakladım ve bir barda olamayacağına karar verdim. Batı böyle bir durumda içer miydi? Eğer ben Batı olsaydım ve o bana böyle bir şey düşündürmüş olsaydı -yani onun beni sevmediğini- sinirimi atmak isterdim. Sinirimi atacağım yer ise kesinlikle bir bar olmazdı.

"Düşün Çağla düşün..." Diye söylendim kendi kendime. Ayın ışığı gözüme gözüme girerken bir anda beynimin çalışmaya başladığını hissettim. Batı hep doğayı sevmişti, genelde oralarda huzurlu oluyordu... Ankara'da deniz olmadığına göre en sakin nereye gitmiş olabilirdi ki? Kısıtlı Ankara bilgim beni yine bir çıkmaza sokarken tekrar çıkış yolum olan telefonumu cebimden çıkardım ve parklara bakmaya başladım. Cidden Batılık bir park bulamayınca yol boyunca ilerlemeye devam ettim. Uzun süredir yürüdüğümden dolayı Batı'nın evinin oralara benzemeyen bir yerde olduğum farkına varınca tekrardan durdum. Etraf hafif hafif ağaçlarla dolmuştu. Batı burada olabilir miydi? Batı'yı burda bulsam bile ona ne diyecektim? Neyse... Önce bir bulayım da...
Tek tük dikilmiş ağaçların yanından geçerken her ağacın altını ve kuytu köşeyi kontrol ediyordum. Neredeydi bu çocuk?

"Batı!" Yakınlarımdan gelen şaşırmayla karışık 's*ktir' nidasını duyunca hemen sesin geldiği yöne koştum. Kalbim hızlanmıştı ve mimik yaparken zorlanıyordum. Çünkü göz yaşlarım yüzümde öylece kurumuştu. Birkaç ağacı geçtikten sonra ağacın altında dizlerini kendine çekip oturmuş silüeti görünce tekrardan hayat bulduğumu hissettim. Biraz daha yaklaşınca bu şahısın PİS'im olduğunu gördüm ve başına bir şey gelmemiş olduğu için içimde rahatlık yayılmaya başladmıştı. Elimi uzatıp omzuna dokunacaktım ama ani tepki vermesinden korkup sadece konuşmaya karar verdim.

Bıyık 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin