''Eğer yıldızım olmana izin verirsen , sonsuza dek senin gökyüzün olacağım.'' dedi Justin umut dolu gözlerle.
Gözlerinde ki umut ışığı, ay ışığı ile birleşip ; Evelyn'in kalbine doğru yol aldı.
Şehirden biraz uzak yerde sahilin içinde ki kafeye gelmiştik.
Buraya gelme fikri benden çıkmıştı ama iyi fikir olup olmadığı konusunda şuan emin olamıyordum. Anılarım sürekli gözümün önünde canlanıyordu.
Kafenin duvarları tamamen camdı ve deniz manzarasını gözler önüne seriyordu. Üstelik burası çocukluk arkadaşımızın yeriydi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
''En sevdiğim müşterim geri dönmüş diye duydum.'' Gelen sesle kafamı çevirdim ve bana gülümseyerek yaklaşan çocukluk arkadaşım Mike'a gülümsedim. Oturduğum sandalyeden kalkıp ona sıkı sıkı sarıldım. Küçüklükten beri kokusu değişmemişti. Ona sarıldığım an kendimi hafif hissettim. Tüm acılarımı alıp kendine aktarmak istermişcesine sıkı sarılıyordu.
Biz sarılı halde kalmışken gözlerimi Mike'ın omzunun üstünden karşıya çevirdim. Çocukken yaptığımız resimler bile hala asılıydı. Bu beni daha da hüzünlendirdi. Boynuzlu at resmimin yanında Andrew'un yaptığı uzaylı resmi kafeyi daha samimi bir ortama çeviriyordu.
Burası küçüklüğümüzden itibaren geldiğimiz kafeydi. Burası Mike'ın babasının yeriydi.
Yazın denize girer acıktığımızda ise kafeye koşarak gelir ne kadar ıslak olduğumuza aldırmadan favori masamıza gömülür , Mike'ın babasının bize hamburger getirmesini beklerdik. O günleri çok fazla özlüyordum.
Kollarını sıkı sıkı belime sarmıştı. ''İyisin.'' Dedi ve derin bir nefes verdi. Olanları biliyordu ve beni hiç yalnız bırakmamıştı. Sürekli olarak bana telefon açıp benimle konuşmuştu. Yanıma gelmeyi çok kez teklif etmiş olsa da Mia'ya söylediklerimin aynısını söyleyip gelmesini istememiştim.
''Bana her zaman ki special'ın dan getirecekmişsin diye duydum.'' Hemen konuyu değiştirdim. Bu aralar bu işte ustalaşmıştım.
''Hazırlamaya başladım bile.'' Dedi ve gülümsedi. En büyük hayali çok iyi bir aşçı olabilmekti. Burası onlara ait bir yer olmasına rağmen patronluk yapacağına hem garsonluk hem de aşçılık yapıyordu.
Gözlerimi kafenin her köşesinde gezdirdim. Tanıdık kafe bana çocukluğumu ve eğlenceli zamanlarımızı hatırlatınca hafif gülümseme yüzüme yapıştı.
Bir gün hepimiz bir günlüğüne garson olmuştuk ve ben gün ortasında yorgunluğa daha fazla dayanamayıp cam bölmenin önüne oturup tüm böğürtlenli cupcakeleri yemiştim. Bu hatıra yüzümde gülümsemenin oluşmasını sağladı.
Dolan gözlerimi bir-iki kez kırpıştırdım. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. Bende bir gariplik olduğu sezmişler, ama bu konu hakkında konuşup konuşmama konusunda kararsız gibiydiler.
Mike'ın sesi garip ortamı bölmüştü.
''Evet siparişleri alalım.''
Ben sandalyeme geri oturmuştum. Diğerleri ne yiyeceğine karar vermeye çalışıyordu.