♥19

372 46 52
                                    







"Sonra 2'ye bölüyorsun."  Boş sınıfta oturmuş Cooper'a sorunun çözümünü anlatıyordum.

Öğle arası herkes sınıfı terketmişti. Bomboş sınıfta bizden başka kimse bulunmuyordu. 

Karnımın açlığını belli eden bir ağrı hissedince Cooper'ın soruyu anlamış olmasını umdum.

"Oh, anladım!" Sevinçle zıpladığında güldüm.

"Şimdi gidip aç karnımızı doyurmalıyız." Dedim.

"Ne istersen alabilirim." Güldüm.

Sınıftan çıktığımızda Mia'nın bize doğru yürüdüğünü gördüm. Ellerinde çıkmamış boya lekeleriyle yorgun görünüyordu.

"Hey bayan bitkin, yorgun gözüküyorsun." Diyip kollarını Mia'ya doladı Cooper. İkisinin bu tatlı haline gülümsedim.

Mia'nın kısa boyu ve narin vücudu Cooper'ın bedeni arasında kayboldu.

''Çünkü yorgunum. Hemde üst seviyede.'' Sesi de görüntüsü gibi bitkindi.

Hep beraber yürümeye başladığımızda adımlarımı hızlandırdım. Kahvaltı yapmadığım için kendime küfür edecek zamanım yoktu.

Yemekhaneye vardığımızda Mia sadece su istediğini söyleyip çocukların bulunduğu masaya geçti. Masada Alex, Ryan, Shui oturuyordu. Abby'nin nerede olduğunu merak ederken Justin'in de masada olmadığı yeni aklıma gelmişti.

Umarım sarhoş değildir, diye düşündüm.

Tepsiyi alıp sıraya geçtiğimde uzanıp soğuk sandviçlerden aldım. Büyük bir aşkla yemeğime bakarken Mia'nın suyunu almak için uzandım. Tepsiyi tutarken suya uzanmam zor olmuştu.

Tam suyu aldım derken elimden kaydı ve yere çarpacakken bir el şişeyi havada yakaladı.

Uzanıp şişeyi Justinden alıp tepsiye koydum. ''Ne bu şimdi Edward Cullen taktiği mi?''

Güldü. Gülerken geriye attığı kafası bir kaç kızın dikkatini çekmişti. ''Seni La Push tarzı bir sahile davet etmeyecektim.''

''Aslına bakarsan zaten benim davet etmem gerekiyordu.''

''Demek beni bir yerlere davet etmek istiyorsun.'' Kaşlarını kaldırıp bana baktığında saçlarını bozmamak için kendimi zor tuttum.

''Şuan da saçlarını bozmak istiyorum.'' Gözleri büyüdü ve benden bir adım uzaklaştı.

Sarı uzun saçlarını geriye yatırmıştı. Nasıl bir sprey kullandıysa saçları hareket edecek gibi gözükmüyordu. Ama yine de içimdeki bozma isteği gitmedi.

''Bunun için ne kadar uğraştığımı bilemezsin.'' dedi.

''Sanırım tahmin edebilirim. İlk derse giremeyecek kadar?'' Sıra ilerlediğinde uzanıp cheesecake aldım.

Justin de tepsi almış içini gördüğü her yiyecekle dolduruyordu. Güldüm.

''Beni takip ettiğini bilmiyordum.'' Dedi ve kocaman sırıttı.

''Ukala.'' Dil çıkarttım.

Uzanıp benim aldığım cheesecake'den aldı. Tepsisine baktığımda benim aldığım şeylerin aynısını - ama iki katını - aldığını gördüm.

''Beni takip ettiğini bilmiyordum.'' Dedim onu taklit ederek.

''Ne diyebilirim, damak zevkine güveniyorum.'' Durdu ve önümden uzanarak çatal aldı. ''Ve yemeklerine.''

Sırıttım. ''Olmama gibi bi seçeneğin olamazdı Bieber.''

''Oh demek soyisim ile sesleniyoruz? Pekala ama dikkat et ben bir Bieberım. Her an her şey olabilir.'' Son cümleyi korku filmlerindeki katil adamlar gibi kısık gözlerle ve alçak sesle söylediğinde büyük bir kahkahanın dudaklarımdan kaçmasına izin verdim. O da benimle birlikte gülerken masamıza ilerledik.





Back to Life / Justin Bieber & Barbara PalvinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin