15➰Lost-Part 2

2.1K 176 96
                                    


Demirliklerin arkasındaki kız ellerinin acımasını umursamadan vuruyordu demirlere.Ne kadar acı çektiğini umursayacak durumda değildi.Çektiği ruhsal acının yanında bu acı hiçbir şey değildi.

"Çıkarın beni buradan !" Diye bağırdı tekrardan.Ancak sonuç yine bir hiçti.Kimse gelmiyordu.Ne halde olduğunu tahmin bile edemiyordu.3 gündür burada olduğunu düşünüyordu.Kıyafetleri tozla kaplanmıştı.Üstünde bara gittiği günden kalan lacivert elbisesi vardı.Saçlarını toplamak için tokası bile yoktu yanında.

Geri çekilerek duvarın köşesine doğru geçti.Göz yaşları yavaşça gözlerinden akmaya başlarken dizlerini kendine doğru çekti ve ellerini bacaklarına sardı.Hıçkırıkları çoğaldığında  kafasını Geriye doğru yasladı.

Hermione,Draco ile geçirdiği mükemmel bir 1 saat sonrası artık gitmek zorunda olduğunu hatırlayarak bunu ona da bildirmişti.Draco hiç istemeyerek kızın gitmesine izin verdiğinde Hermione onu son bir kez öperek yukarı çıkmaya başlamıştı.

Planı ,Ron'un yanına gidip onu uyandırmak,ve Ardından onunla birlikte Harry ve Ginny'nin yanına geçmekti.Ancak işler onun istediği şekilde gerçekleşmemişti.Ron'un yanına çıkarken hiç beklemediği bir anda birisi onu duvara yaslamış Ve ardından bayıltmıştı.Bunların hepsi o kadar kısa sürede olmuştu ki,Hermione onu kimlerin kaçırdığını bilmiyordu.

Yutkundu ve gözlerini kapattı.İyi bir şeyler düşünmeye çalıştı.Harry,Ron veya Draco'nun onu bulacağını söyledi kendi kendine defalarca.Ancak onu bulabilecekleri hiçbir ipucu yoktu ki.Daha kendisi bile nerede olduklarını bilmiyordu.Kimseye nereye gittiğini söylememişti.Nasıl bulunabilirdi ki?"

Zindan gibi bir yerdeydi.Çok karanlıktı.Çığlıklar dışında başka bir ses duyulmuyordu.Günde bir kere Hermione'nin yanına biri gelip yemek ve su verip gidiyordu.Ancak yüzünde bir maske olduğu için kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Demirliklerin açılma sesi geldiğinde hızlıca Kafasını yasladığı duvardan doğrulttu Ve ayağa kalktı.Yine yemek verip gidecek biri olduğu sanmıştı.Bir adam içeri girdiğinde elindeki meşaleyle ortalık az da olsa aydınlanıyordu.

"Benimle geliyorsunuz." Dedi buz gibi bir ses.

"Sen kimsin?" Kısık sesiyle konuştu genç kız.Sesinin titremesine engel olamamıştı.Karşısındaki kişi elindeki meşaleyi Yüzüne yaklaştırdı.Hermione o zaman anladı nerede olduğunu.

"Hayır.Seninle gelmiyorum." Diye bağırdı.Karşısındaki ölümyiyen'in maskesi olmasına rağmen sırıttığını fark etti.

"Üzgünüm ama size bir seçim hakkı sunmuyoruz.Benimle gelmek zorundasınız."

Ama Hermione israrcıydı.Gitmek istemiyordu.Korkuyordu.Karşılaşacağı kişi belliydi.Asası yanında yoktu Ve bu şekilde ona karşı tam olarak savunmasızdı.

"Gelmiyorum dedim." Dedi sertçe.Karşısındaki adam bir anda üstüne atılıp onu kolundan tuttuğunda Hermione bir çığlık attı.

"Bırak beni!" Diye bağırdı ancak adam onu bırakmayarak sürüklemeye başladı.Hermione en sonunda dayanamadı.

"Bırak!Kendim yürürüm." Karşısındaki ölümyiyen ona inanamayarak baksada Hermione'yi bıraktı.Kız onun önünden yürürken arkasından sessizce yürümeye devam etti.Yaklaşık 3.merdiven çıkmanın sonunda adam onu bir kapıya yönlendirdiğinde Hermione tereddütle adama baktı.

"Sizi bekliyorlar,efendim."

Hermione duydukları karşısında şaşkınlıkla adama baktı.Efendim mi,diye düşündü.Neden ona böyle davranıyorlardı? Karşısındaki ölümyiyene baktı kendini toparlayarak.Adam kapıya yaklaşıp kapıyı açtığında Hermione derin bir nefes aldı.

Ve içeri girdi.

Diğer odalara kıyasla daha aydınlıktı girdiği oda.En azından yüzleri ayırt edebiliyordu.Odada sadece birkaç kişi vardı.Nefeslerinin hızlandığını fark etti.Büyük bir masada oturan kişilere baktı.

Ellie ona gülümseyerek bakıp ayağa kalktığında Hermione bir adım geriledi.Jason da kalktığında karısıyla birlikte Hermione'ye doğru yürüdüler.
Hermione onun üzerine geldiklerini gördüğünde elini kaldırdı.

"Yaklaşmayın." Dedi sertçe.Bununla birlikte durdular.

"Niye buradayım?" Diye sordu ses tonunu oldukça düz tutmaya çalışarak.Karşısında ona gülümseyerek bakan annesine ve babasına sarılmamak için kendini o kadar zor tutuyordu ki.Ama yapmayacaktı.Mantıklı düşünmesi,duygularına yenilenmesi gerekiyordu.

Cevap bekleyen gözlerle baktı ailesine.Tam tekrar soracağı sırada küçük bir beden çıktı önüne.Sarı dalgalı saçları Ve kahverengi gözleri vardı.Hermione'ye doğru yürümeye başladığı sırada Hermione kaşlarını çatmış onu izliyordu.Kız adımlarını hızlandırıp ona doğru koştuğunda Hermione derin bir nefes aldı ancak kız gelip küçük bedeniyle ona sarıldığında aldığı nefesini geri vermekte zorlandı.Boyundan dolayı sadece bacaklarının bir kısmına sarılabilen kıza baktı.Yavaşça eğildi Kıza doğru.

Ellie ve Jason onları dolu gözlerle izlerken Hermione onlara bir kere bile bakmıyordu.Kız Hermione'nin eğilmesiyle geri çekilip ona baktı.Yüzünde büyük bir gülümseme vardı.Hermione yutkundu.

"Sen de kimsin?" Diye fısıldadı kıza doğru.Kızın yüzündeki gülümseme bir an bile solmazken cevapladı.

"Ben Marlene .Senin kardeşinim."

Hermione şaşkınlığını gizlemeye çalıştı.Ne kadar başarabilmişti hiçbir fikri yoktu.Bir kardeşi vardı.Şuan hissettiklerini hiçbir şekilde açıklayamazdı.

"Biliyor musun?Annem senden çok bahsetti.Her zaman bir gün tekrar bizimle birlikte olacağını söyledi."

Marlene ablasının halini anlamıyordu.Hermione dokunsanız ağlayacak haldeydi.
Elleri titreyerek ellerini küçük kızın saçlarına getirdi.Önüne düşen saçlarını Geriye yatırdıktan sonra ayağa kalktı.Marlene'i omuzlarımdan tutup döndürdükten sonra kızı ailesinin yanına yönlendirdi.Marlene yavaş adımlarla annesinin yanına gidip elini tuttu.

Hermione kendimi toparlamaya çalıştı.Bir kardeşi vardı.Ve anne babası olduğunu söyleyen kişiler bütün hayatını çalmışlardı.Bütün hayatı boyunca gerçek olmayan ailesi ona ne kadar sevgi gösterse de içinde hep bir yalnızlık hissi vardı.Şimdi ise ailesini bulmuştu Ancak buna sevinemiyordu bile.

"Neden buradayım ?Benden ne istiyorsunuz?"Diye sordu bu sefer sesini daha çok yükselterek.Marlene'in annesinin eteğine sıkıca tutunduğunu gördüğünde içi acıdı ama belli etmemeye çalıştı.O sırada arkasından bir ses duydu.

"Çünkü ben öyle istedim."

Hermione arkasını dönmezken annesi ile göz göze geldiler.Kadının gözlerinde pişmanlık vardı.Ama bu saatten sonra neye yarardı ki?Marlene daha da korkmuşsa benziyordu.Annesine sanki mümkünmüş gibi daha çok yaklaşırken Hermione birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı.Gözlerini açar açmaz yavaşça arkasını dönmeye başladı.Tamamen döndüğünde karşısındaki kişi kalbinin hızla çarpmasına sebep oldu.

"Sen," diye fısıldadı karşısındaki kişiye bir adım daha atarken."O'sun."

Hermione'nin karşısındaki kişi,onun hayatına belirleyen ,arkadaşlarına yalan söylemesine neden olan kişiydi. Hayatını yönlendiren yeşil gözlü adam, tam karşısındaydı..

*****

Art arda 2 bolum atıyorum.hadi gxnzgsj

Lost MemoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin