1. BÖLÜM (BAŞVURU)

607 29 7
                                    

Kapak tasarımım:bluegulcin

yorgunluğu vücudunu ele geçiren asya ona ihanet eden güneş ışığıyla ayılmaya çalıştı. ne ara sabah olmuştu anlam veremiyordu. sıkı bir antrenman yaptığından sürekli yoruluyor bıkmak nedir bilmeden çalışmak zorunda kalıyordu. çünkü ajan olmak bunu gerektirir psikolojisiyle kendini durmadan zorluyordu. 

isyan ede ede yatakta dikleşirken  bir anda kapısının çalınmasıyla durakladı. asyanın gir komutunu vermesiyle yurttan tanıdığı ece içeri girdi. "patron seni çağırıyor asya. sanırım sana görev gelmiş" duyduğu şeyleri idrak etmeye çalışıması bir kaç dakikasını aldı. uyku sersemliğinin verdiği etkiyle beraber sırıtırken. "saçmalama. "dedi.  ecenin ciddi yüz ifadesi asyanında ciddileşmesini sağlamış ve aniden ayağa fırlamıştı. ece gerçekten ciddiydi. "bir dakika sen ciddisin! gerçekten bana görev mi geldi?"endişe merak ve heyecan dolu cümlesine karşı ece sadece başını sallamış ve "patron bekliyor hazırlan"diyerek odadan çıkmıştı. 

asya duydukları karşısında mutlulukla odasında tepinmeye başladı. bu normal miydi? gerçi onun için normaldi. uzun zamandır hayalini kurduğu ve patronunun sürekli olarak geçiştirdiği bir mevzuydu bu.  patronun daha zamanı değil diyerek ertelediği görevlere karşı bugün sonunda asyaya görev verecek olması asyanın kalbinin deli gibi atmasına neden oluyordu. 

asya hızla banyoya girdi. ellerini ve yüzünü yıkayıp kendini sakinleştirdikten sonra rutin işlerini halledip giyinmeye başladı. banyodan çıktığı gibi yatağını toplamış ardından saçlarını da sıkı bir at kuyruğu şeklinde toplandıktan sonra hızla odasından ayrıldı. 

kalbi hızlı hızlı atıp avuçlarının içi terlerken kendine sakin olması konusunda telkin ediyordu. ama başarılı olduğu söylenemezdi. 

yurtta, çalışma odalarından ve antrenman yapılan spor alanlarından geçerken gülümsedi. zamanının çoğunu burda geçirmişti. büyük ama asya için küçük olan bu yurtta. normal şartlarda dışarı çıkmaları yasaktı. ancak görev aldıklarında dışarı  çıkabiliyorlardı. ve şimdiye kadar görev almayan asya için bu çok büyük bir olaydı. şahsen hayatının  yirmi yılını bu yurtta geçirmişti. 

onların eğitimi oldukça sıkı bir süreçti. kimsesiz çocukları toplayıp kendi çıkarı için eğiten bir sisteme kruban gitmişti. ama pişman değildi yada üzgün. yani evet belki kimsesiz olması yada burda bu eziyeti görüyor olması onun suçu değildi ama bu duruma isyan etmemesi gerektiğini küçük yaşta öğrenmiş biri olarak hayatını çokta sorgulamıyordu.  burası asyaya hem cehennemi hemde cenneti yaşatan bir yerdi. sıkı dostları vardı. iyi anlaştığı insanlar. belkide onu buraya bağlayan temel sebep oydu. 

tabi birde patron vardı. asıl emirleri veren ve kendini gösteren kişi. ordakiler asıl liderleri görmezlerdi.  onun kuklası olan insanı yani onların patron olarak nitelendirdiği kişi dışında. asya onunla iyi anlaşırdı. yani patron asyayı severdi. her ne kadar asyaya görev vermemiş olsa da asyanın ona olan sadakatinin farkındaydı. 

temiz bir nefes aldı. adımları yavaşladı ve varmış olduğum patronun kapısında durakladı. kalbi yeniden heyecanlanmış ve deli gibi atmaya başlamıştı. her ne kadar derin nefesler alsada geçmeyeceğini anlayınca sabırsız bir şekilde kapıyı çaldı. belki görevini öğrenirse bu heyacanı biterdi. 

odadan gelen gir komutuna karşı kapıyı araladı. dikkatli bir şekilde evrakları inceleyen patrona karşı boğazını temizledi. başını kaldırdı. "gel otur şöyle" gösterdiği sandalyeye geçerken heyecanını bastırdığını düşündüğü ses tonuyla cümleye girdi. "patron bana görev gelmiş sanırım."teyit etmek ister gibi sorduğu soruya karşı patron başıyla onayladı. "evet. bende seni bunun için çağırdım. bunca yıl çalışıp çabaladığın işlerin mükafatına geldin. sana çok büyük bir görev vereceğim. çok tehlikeli ve bir o kadar bizim için önemli olan bir görev"asya duydukları vücudundaki adrenalin miktarını arttırırken "ne gibi bir görev?" 

SIRLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin