Eren, aval aval bana bakarken sinsice sırıttım. Annem ve Meral teyze şaşkın bakışlar ile beni süzerken ellerimi karnımda birleştirdim.
"Seçim sizin." dedim uyarıcı bir ses tonuyla.
"Peki." dedi Eren sert sesiyle. "Yardım ederim." Şaşırmış gözlerle Eren'e bakarken Meral teyze lafa girdi.
"Tamam, siz şimdi içeri gidin biz yemeği falan ayarlayınca çağırırız sizi. İlk önce yemeğini yeyip sonra yıkarsınız." Eren başını olumlu anlamda sallayıp odaya gitti. Bende arkasından seri adımlarla onu takip ettim. Yatağa oturduğunu görünce bende onun yanına oturdum. Bir süre hiçbir şey söylemeden tavana baktı.
"Eren." dedim çekingen sesimle. "Küstün mü bana?"
"Hayır." Yüzüme bile bakmadan söylediği bu cevaba kırılıp yanından kalktım. Çalışma masamın hemen yanında bulunan sandalyeye oturup beklemeye başladım. Of, aslında şimdi limonlu dondurma ne iyi giderdi. Hatta yanına tatlı olarak da çikolatalı dondurma! Sonuçta çikolata tatlı değil mi?
Odayı telefon zil sesi doldurduğunda Eren'e baktım. Benim zil sesim değildi. Eren, cebinden telefonunu çıkarıp konuşmaya başladı.
"Ne var Alp?"
"....."
"Oğlum bundan bana ne?"
"....."
"Lan kız var yanımda küfür ettirme bana!"
"...."
"Sana ne lan, hangi kızsa kız!" Sinirle telefonu kapattığında fesat fesat düşünceler beynimi ele geçirmeye başladı.
"Her çiçekten bal mı alıyor ki öyle dedi?" Eren, küçük bir kahkaha patlatıp bana döndü.
"Her çiçekten bal almak mı? Kızım sen televizyonda ne izliyorsun?" Eren'in bu sözünden sonra kızaran yanaklarıma sesli söylediğim gerçeği de eklendi. Cidden ağzıma sıçmak istiyordum!
"İğrençleşme!" dedim sandalyeden kalkıp koluna vururken. "Hem demek ki hayatında kızdan bol bir şey yok ki Alp öyle söyledi."
Bu sözüm üzerine Eren derin bir nefes alıp yataktan kalktı. Onun yataktan kalkmasıyla aramızda sadece yarım adımlık mesafe kaldı. Nefes alıp verişini hissedebiliyordum. Bir süre sadece gözlerime baktı. Ardından bakışları yavaşça dudaklarıma kaydı. Allah, kurtul bakalım Dolunay!
"Eren, Dolunay yemek hazır!" Annemin sesiyle derin bir nefes alıp Eren'in gözlerine baktım. Bakışlarını dudaklarımdan çekip yüzüme sabitlemişti. Gözlerinin maviliği denizi andırırken onun sert biri olduğunu haykıran yüz hatları çekiciliğine ayrı bir hava katıyordu.
Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatıp benden uzaklaştığında tuttuğum nefesi verdim. "Gidelim mi?" dedi düz bir sesle. Başımla onayladığımda kızaran yanaklarım eşliğinde odadan çıkıp mutfağa ilerledim. Annem ve Meral teyze sofrayı kurmuş bizi bekliyordu. Boş olan iki sandalye yan yanaydı, hadi ama!
Saçlarımla kızaran yanaklarımı kapatmaya çalışarak sandalyeye oturdum. Benim arkamdan Eren gelip yanımdaki sandalyeye oturdu. Utançtan ona bakamadığım için tabağımdaki bezelye ile oynamaya başladım.
"Dolunay." Adımı duymamla yemeğimle oynamayı bırakıp kafamı tabağımdan kaldırdım. "Efendim anne."
"Kızım sen iyi misin? Tabağında dondurma yok diye itiraz etmen gerekirdi." Derin bir nefes alıp Eren'e baktım. İki dudağını birbirine bastırmış gülmemeye gayret ediyordu. Vay şerefsiz herif, sırıt sen sırıt! Yüzüne şempanzeler sıçsın inşallah!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)
HumorNot: İlk kurgum olması nedeniyle birtakım hatalar mevcuttur. "Ben de özledim," diyerek sağ elini saçlarıma yerleştirip okşamaya başladı. Bu davranışı karşısında gülümseyip gözlerimi kapattım. Olmak istediğim yer onun yanıydı, tam burasıydı. Sol göğs...