Ben hala kapının eşiğinde duran Kıvanç'a şaşkınlıkla bakıyor, Kıvanç ise bana gülerek bakıyordu. Tamam işte, sıçtık! Hatta ne sıçması, sıvadık bile sıvadık!
"Beddualarını bile özlemişim." dedi bana gülerek bakarken. Yutkundum. Eren görmeden şu sevmeden çıktığım eski sevgili denen zımbırtıyı kapımın önünden, hatta apartmandan, hatta bu mahalleden, hatta ve hatta şehirden uzaklaştırmam gerekiyordu. Ne kadar uzak o kadar iyi.
"Sen özlemedin mi?" dedi bir adım ilerlerken. Elimle olduğu yerde kalmasını işaret edip ben bir adım öne çıktım. İçeri girmesini istemiyordum. Daha olan tonla şey vardı. Evet, sevmeden çıkmış olabilirdim fakat biz çıkarken benden başka bir kızla görüşüyor oluşu kim olursa olursun birinin gururunu kırardı, öyle değil mi?
"Birini özleyecek olsam aklıma en son sen gelirdin." dedim gözlerimi büyüterek. Dudağının kenarını kibirle kıvırıp onu içeri almayacağımı anladığı için kapının önüne bağdaş kurup oturdu. Oğlum sen hayırdır?
"Her zamanki gibi sinirlisin anlaşılan." dedi kendinden emin bir şekilde. Bu sefer ben dudağımın kenarını kibirle kıvırıp karşımdaki geri zekalıya cevabını verdim.
"Açıkçası aşık olduğum beyefendi beni sakin oluşum ve tatlılığımla seviyor ama bu da senin görüşün." Bir anda kaşlarını çatıp bağdaş kurduğu yerden kalktı. Üzerini çırpıp tek kolunu kapının kenarına dayadı.
"Aşık olduğum adam derken?" Komik olma, anladın işte der gibi baktım. Kapının önünde duran terlikleri ayağıma giyip Kıvanç'ı sırtından zorda olsa apartman kapısının önüne kadar ittirdim bana her ne kadar ne yapıyorsun tarzı sorular sorsa da. Çocukta öküz bünyesi olduğu için nefes nefese kalmıştım. Biraz soluklanıp sokak kapısını açtım ve apartmandan Kıvanç'ı attım.
"İnan bu senin için, yoksa Eren görür ve ağzına sıçar. Ayrıca, Eren derken aşık olduğum beyefendi." Cevap vermesine izin vermeden sokak kapısını suratına kapatıp hızla eve girdim ve kapıyı sertçe kapattım. Bu çocuk şehir dışından ne ara buraya dönmüştü ki?
...
Fizikçi tahtadaki soruyu anlatarak çözerken ben Tuğçe ve Berk'in neden okula gelmediğini köpekler gibi merak ediyor, Eren sabah sabah ablası karşısında dondurma yediği için o görüntüyü kafasından atmaya çalışıyor, Zeynep sevgili idolü Cem Belevi'nin posterine bakarak güzel sözler mırıldanıyor, Alp ise 4N1K'nın ilk kitabının son sayfalarını okuyordu. Kendimce gülümseyip Eren'in kolunu bıkkınlıkla dürttüm. Mavi gözlerini bana çevirip burnunu kırıştırdı.
"Ne istiyorsun Dolunay, dondurma nefreti sendromundayım şu an!" Eren'in bu söylediklerini umursamayıp cevap olarak omuz silkmekle yetindim.
"Berk ve Tuğçe neden gelmedi?" dedim merakla. Başını bilmiyorum dercesine sallayıp önüne döndü. Aramayı düşündüm ama telefonum dolaptaydı.
Fakat ben rahat durur muyum? Durmam! "Hocam." dedim karnımı tutup yüzümü buruşturarak. Fizikçi bana dönüp kafasını ne var gibisinden salladı. Sesimi ağlamaklı çıkarmaya çalışarak yavaşça dudaklarımı araladım. "Karnım çok ağrıyor, lavaboya gidip gelebilir miyim?" Anında olumlu anlamda kafasını salladığı an ağır adımlarla sınıftan çıktım. Kapıyı kapatır kapatmaz suratıma en havalı zafer gülüşlerimden birini takınıp telefon dolaplarının bulunduğu kata koşmaya başladım.
Nefes nefese dolapların bulunduğu kata varınca nefesimi düzene sokmam için duvara yaslandım. Bir süre öylece kalıp nefesimi düzene soktuktan sonra temkinle duvardan uzaklaşıp cebimden bizim sınıfın telefonlarının olduğu anahtarı çıkarttım. Eh, sonuçta hoca anahtarının bir yedeğini taşımam için bana vermişti. Hızlıca dolabın kilidini açıp telefonumu aldım. Telefonu sadece sessize almış olmam bana zaman kazandırırken sessizden çıkarıp Tuğçe'yi aradım.
Çalıyor... Çalıyor...
Açmıyor!
Hızla rehberden Berk'i bulup onu aradım. fakat ne hikmetse üçüncü çalışta telefonu açtı. Berk'ten bahsettiğimiz için şaşırdım, genelde geri dönüş yapardı hepimize.
"Alo Berk, Tuğçe telefonunu açmıyor okulda da değilsiniz geberdim meraktan!"
"Okulda olmadığımızı bizde biliyoruz." Sesindeki moralsiz ton kendini yorgunluğa bırakır gibiydi. Telefonun ucundan aldığı derince nefes buradan hissedilir nitelikteydi. Ulan yine ne bok yediniz acaba? "Bak Dolunay, Tuğçe benim yanımda tamam mı? Bugün okula gelmek istemedik sorun bu. Şimdi bizi bugün içerisinde bir daha aramazsanız cidden sevineceğim." Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken suratıma kapatılan telefon sinirlenmeme neden olmuştu. Söylene söylene telefonu sessize alıp dolaba koydum ve kilitledim. Ardından koşar adımlarla sınıfa yöneldim.
Sınıfın kapısını çalıp içeriden gel komutunu duyduğum an hızla yerime oturdum. Bana meraklı bakışlar eşliğinde bakan Eren'e kafamı çevirip kaşlarımı çattım.
"Tuğçe'yi aradım, açmadı. Berk'i aradım telefonda sevdi mi sövdü mü belli değil! Ulan çat diye sözlerini söyleyip telefonu suratıma kapattı!" Eren bu söylediklerim karşısında merakla kaşlarını çattı. Anlaşılan o da bunlara ne olduğunu bilmiyordu. Pek umursamamaya çalışarak fizik dersini dinlemeye başladım. Fakat bu kararı verdiğim an sıkıldığımı ve saçmaladığımı anlayınca 4N1K 2'yi bitirmemin vermiş olduğu rahatlıkla Ölüme Fısıldayan Adam'ı bilmem kaçıncı defa okumaya başladım.
...
Koca bir ömür gibi süren fizik dersinin bitmiş olduğu sevinciyle Eren, Zeynep, Alp ve ben bahçedeki banklardan birine oturduk. Doğal olarak Eren benim yanımda, Alp ise Zeynep'in yanına oturmuştu. Eh, romantik olacaklar sonuçta!
"Selam Dolunay ve Zeynep." Duyduğum ses kaşlarımın çatılmasına sebep olurken Zeynep'e bakışlarımı çevirdim. O, hayretler içerisinde sesin sahibi olan Kıvanç'a bakarken mecburen bende onun o iğrenç suratını görmek için bakışlarımı Kıvanç'a çevirdim.
"Senin ne işin var burada?" dedim sakin çıkarmaya çalıştığım sesimle. Benim bu halimi umursamayıp bakışlarını Alp'e çevirdi.
"Alp, oğlum sen misin bu?" dedi gülerek. Alp, olanları bildiği için sabır dilercesine bir nefes aldı. Kıvanç her zaman olduğu gibi bunu da umursamadı ve muhtemelen Eren'i tahmin etmiş olacak ki alaycı bakışlarını bir süre üzerinde gezdirip kibirle elini uzattı.
"Merhabalar, Dolunay'ın eski sevgilisi ben." dedi eski sevgilisine ima yaparak. Eren, ne yapacağını şaşırmış bir halde Kıvanç'a bakarken kendisini toparlayıp elini uzattı. Ben ne yapacağını anlamaya çalışırken Kıvanç'ın elini sıktı.
"Bende Dolunay'ın ilk aşkı, ilk öpücüğünü alan kişiyim. Bir sorun mu vardı acaba?" Alp bu sözler karşılığında ayağa kalkıp bakışlarını hepimizin üzerinde gezdirdi.
"Maçın ilk dakikalarından Eren'in ezici galibiyeti." dedi gülerek. "Sevdim." Kıvanç,
Alp'e anlamadığım bir bakış atıp Eren'e döndü. Ezici gözlerle Eren'i izlerken benim yakışıklı sevgilim gülümseyerek ayağa kalktı ve Kıvanç'ın önünde durdu. Biz ne yapacağını tahmin etmeye çalışırken son bir sözle maçı ilk dakikalardan kurtarılamayacak bir şekilde kendisine çevirdi."Eskiler olmalı ki insanlar aynı bok çukuruna bir daha düşmesin."
Kıvanç Demir
Veee sınavlar arası minik bir bölüm atayım dedim, sayenizde stresimin bir kısmını da atmış bulundum! Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. İyi veya kötü, her ne olursa olsun düşüncelerinizi belli ediniz lütfen. Hepinizi çoook seviyorum dondurmaellalar! Bu arada, 20K olduk, koca bir aile! Teşekkür ederim, bol öpücükler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)
ComédieNot: İlk kurgum olması nedeniyle birtakım hatalar mevcuttur. "Ben de özledim," diyerek sağ elini saçlarıma yerleştirip okşamaya başladı. Bu davranışı karşısında gülümseyip gözlerimi kapattım. Olmak istediğim yer onun yanıydı, tam burasıydı. Sol göğs...