Seninle sanki yeni yollarda dolu dolu umutlar,
Yüreğime yazdım gülüşünü artık gelsin yarınlar.
Zeynep
Elimde tuttuğum telefona gözlerimi çevirip mesaj bölümüne girdim. Beni buluşmak için çağıran Alp'in yanına fazla mı geç kalmıştım acaba? Lan çocuk meyve falan vermesin şimdi!
Zeynep
"Alp bebeğim bekletiyor muyum?"
Mesajı gönderip cevap gelmesini bekledim. Eh, Alp benim mesajlarıma genellikle erken cevap verdiği için hemen bildirim sesi kulağımı doldurdu. Zeki ve hızlı yazan sevgilim benim!
Alpbebeğim
"Bende ağaç oldum burada varlığım silindi diye düşünüyordum, çay bahçesinin kapısının önünde bekliyorum hayatım."
Bu cevap karşısında gözlerimi devirmekle yetinerek adımlarımı hızlandırdım. Telefonu kot şortumun cebine zor olsa da koydum. En azından söylediği yeri iyi biliyordum ve şu an yakınlarındaydım, buna da şükür be!
Bacağımda hissettiğim el karşısında irkilip olduğum yerde durdum. Seri hareketlerle arkama döndüm. Karşımda kirli sakallı, esmer ve uzun boylu bir adam duruyordu. Otuzlarında ya var ya yoktu.
Sinirle kaşlarımı çatıp "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye çıkıştım karşımdaki adama. Yüzüne iğrenç bir sırıtış takınıp o pis gözleriyle beni süzdü ve yüzüme baktı. İfadesindeki tekinsizlik yüzümü buruşturmama ve içimi ürpermesine neden olurken istemsizce birkaç adım geriledim.
"Utanmıyor musun bu şortla etrafta gezmeye?" Sinirle gözlerimi kırpıştırdım. Benim giyimime haddi değilmiş gibi nasıl karışırdı?
"Annem misin babam mı? Benim giyimimden sana ne? İlk önce kızların bacağına dokunulmayacağını öğren sen, hayvan!" Bu cümleyi kurarken neredeyse kükremiştim. Birkaç adım bana yaklaştığında tekrar geriledim.
"Öyle şort giyersen sonucu böyle olur." Pis sırıtışıyla üzerime gelmeye devam ederken bende geriliyordum. En sonunda sırtım duvara değdiğinde panikle etrafa bakınmaya başladım. Adam hala üzerime geliyordu. Sorun ise etrafımızda kimsenin olmayışıydı.
"İmdat, yardım edin!" dedim korkuyla. Gözlerimi sımsıkı kapatıp ellerimi vücuduma siper ettim. Bana yaklaşmasını beklerken duyduğum acı dolu sesle yavaşça kapattığım gözlerimi araladım. Alp o adamı yere sermiş ardı ardında yumruklar sıralıyordu.
"Kadınlar özeldir, kızlar güzeldir, kalpleri temizdir. Senin ise şort giydi diye onlara sarkman piçliktir!" Bir yumruk daha geçirdi adamın gözüne Alp. Hızla kendimi toparlayıp Alp'i kolundan tuttum.
"Alp ne olur gidelim..." dedim kısılmakta olan sesimle. Ağlamak istemiyordum, ağlamayacaktım. Bu zayıflığı kendimde görmek istemiyordum, suçlu değildim ben. Alp ayağa kalkıp adamın karnına son defa sert bir tekme geçirdi. Adam acıyla inleyince bundan tatmin olur gibi sinirle gülümsedi.
"Geber lan piç!" diye bağırdı nefretle gözlerini kısarken. "Geber!" Alp yüz hatlarını biraz olsun yumuşatıp bana döndü ve yürümemi işaret etti. Dolu gözlerim eşliğinde başımla onayladım ve yürümeye başladım. Olanları birkaç saniyeliğine beynimde geçirdiğimde yüzümü buruşturdum. İğrençti! Gözlerimi Alp'in ellerine çevirdim, kanıyordu. Olduğum yerde durup çantamdan peçete çıkarmaya çalışmaya başladım. Alp ne yaptığıma anlam veremezken peçeteyi bulup içinden bir tane çıkarttım.
"Elin kanıyor." dedim burnumu çekerek. İlk önce elimdeki peçeteye sonra yüzüme baktı. Başını olumsuz anlamda sallayıp elindeki kanın yüzüme bulaşmamasına dikkat ederken artık tutamadığım için yanaklarımdan yavaşça akan gözyaşlarımı silmeye başladı.
"Bu pis kanın sana bulaşmasını istemiyorum." dedi mırıltıyla. Daha kötü oldum, şiddetlendi ağlamam. Bu sefer onunda gözleri doldu. Beni kendisine çekip sarıldı. Başımı sol göğsüne gömüp kokusunu derince içime çektim. Cennet sanki onun göğsüydü.
"Ağlama," dedi saçımı okşarken. "Gözünü seveyim ağlama, dayanamam." Hızla attmaya başlayan kalbimin yardımıyla geri çekildim. Gülümseyerek gözyaşlarımı sildim. Gözlerim hala dolu olsa da söz verdim ağlamamak için.
"Seni çok seviyorum Alp." dedim cümle ağzımda gevelenirken. "Fazlasıyla çok seviyorum seni." Gülümsedi. Elimdeki peçeteyi alıp kanamakta olan elini sildi ve kanı kesilsin diye bastırmaya başladı.
"Bu olanları unut Zeynep olur mu? Aklında sadece seni seviyorum cümlesi kalsın bu günden." Gülümsedim. Başımı öne eğip ellerine baktım. Hastaneye gitsek daha iyi olacaktı sanki.
"Hastaneye gidelim." Olumsuz manada başını salladı ve elimi tuttu. O güzel gamzesini göstere göstere gülerken.
"Çay bahçesine gidiyoruz, hiçbir şey bu güzel sonuçlar doğuracak günümüzü bozamaz."
Dolunay
Elimdeki dondurmayı afiyetle yerken Eren son bir dilim kalan pizzasını yiyordu. Ulan hayvan herif, ne ara bitirdin dana kadar pizzayı?
"Eren, aşkım, böcüğüm ne ara bitirdin dana kadar pizzayı?" Ağzındaki lokmayı yutup bana döndü. Alayla gülümseyip dondurmama baktı.
"Küçük boy pizza aldım Dolunay, kendine bak sen üçüncü dondurman bu!" Bu cümlesine karşılık dudağımı büzmekle yetindim. Mese, mese, mese!
"Aklıma Oğuz geldi." dedim gülerek. Hızla son dilimini bitirip masanın üzerinde duran ıslak mendilden alıp elini sildi. Ardından boşta kalan elimi tutup tebessüm etti.
"Ama ben Ali'yim. Onun kadar güzel seviyorum seni, onun kadar kopmaz bir bağ ile bağlıyım sana." Vuhu, romantik çocuk! Utandım bebeğim bir saniye.
"O zaman bende Yaprak'ım. Etrafımda ne kadar insan olursa olsun sadece seni seviyorum, sadece senin dudaklarında huzur buluyorum." Gülümsedi. Elini elimden çekip saçlarının arasına daldırdı.
"Biliyorum." Gözlerimi devirerek bu egosuna karşılık verdim.Kardeş ciddiyetle ne bu Aleyna Tilki egosu?
"Ağzının üstüne bir tane geçireceğim de." dedim dondurmamı bitirirken. "Kıyamıyorum işte." Eliyle burnumu sıkıp güldü.
"İnsan sevdiğine kıyamaz. Benim sana, senin bana kıyamadığın gibi." Dudağımı büzüp ayağa kalktım. O da hesabı isteyip parayı ödedi ve el ele tutuşarak oradan çıktık. Hiç elimi bırakmazdı zaten o, sırf üşümesin ruhum diye.
Aklıma Yosun ve Özgür geldi, kendimce sırıttım. Hep o muhteşem Yosun'dan öğreniyordum bu tür sözleri. Eh, boşuna okurkuş olunmaz, okurkuş doğulur demedik.
Ve son! Allah'ım ne güzel yazmışım falan fbghnglkg (Kötü oldu bölüm bakmayın siz bana.) Lütfen görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın. Bu arada, Zeynep ve Alp bölümünde bu tür olayları ele alma sebebim insanların duyarsızlığıdır. Keşke kafalarını başka şeylerden nefret ederek değilde bu tür şeylerden nefret ederek doldursalardı. Hiç değilse bilincimiz yerinde olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)
HumorNot: İlk kurgum olması nedeniyle birtakım hatalar mevcuttur. "Ben de özledim," diyerek sağ elini saçlarıma yerleştirip okşamaya başladı. Bu davranışı karşısında gülümseyip gözlerimi kapattım. Olmak istediğim yer onun yanıydı, tam burasıydı. Sol göğs...