36 -Güven Sorunu-

963 56 12
                                    

Ellerimle yazdım bu sonu,

Şimdi yerle bir şehrin yolu.

"Evet, hepiniz mekana hoş geldiniz!" Zeynep'in gereksiz konuşmasına omuz silkerek önümdeki limonlu dondurmadan bir kaşık aldım. Tam yanıma oturttukları Eren ile kollarımız sürekli birbirine değdiği için dondurmamdan doğru düzgün yiyemiyordum bile. Amaçları bizi barıştırmaktı, buna emindim ama ben, bana inanmayan birisiyle yeniden sevgili olur muydum orasını bilemiyorum. 

"Sanki senin mekanın Zeynep, boş boş konuşma," diyerek gülen Tuğçe'ye baktım. Biraz zaman kazanmışlardı topluca vakit geçirebilmemiz için. Yarın, ikisi birden İzmir yolcusuydu. Kendimce gülümsedim. Hayatımda bu kadar yakıştırdığım başka bir çift yoktu desem yeridir.

"Aman be, öf! Şurada ne güzel toplanmışız boş boş beni azarlayıp duruyorsunuz." Zeynep'e baktım. Dudağını büzmüş ve başını Alp'in omzuma yaslamıştı. Bu haline karşı gülüp başımı olumsuz anlamda salladım. Tüm ciddiyetimle söylüyorum ki hala çocuktu. 

"Üzmeyin benim sevgilimi." Alp'in gülerek söylediği bu cümle, Zeynep'in başını çekip Alp'e sertçe vurmasıyla sonlanmıştı. Önündeki şişeyi alıp zaten az kalmış suyu tek içimle bitirip yeniden bizlere bakmaya başladı. 

"Şişe çevirmece oynuyoruz! Şişenin kapak kısmı soru olsun, diğer kısmı cevap." Tam itiraz edecektim ki, Zeynep sol elini havaya kaldırıp işaret parmağını bir o yana, bir bu yana salladı. "İtiraz eden olursa ömür boyu konuşmam!" Ve durum, Dolunay'ın kaybedişi. 

Berk, Zeynep'in elinden şişeyi alıp gülümsedi. "Başlıyorum o halde," diyerek güldüğünde Zeynep olumlu anlamda başını salladı. Şişeyi büyük bir sakinlikle çevirdi ve o şişe durana kadar, herkes korku filmlerinde iki katlı evin üst katından ses gelmesi ve elektriğin kesilmesiyle o üst kata çıkan kadın kadar hem korku, hem cesaretle sonucu beklemeye başladı.

"Soru Alp, cevap Eren!" diyerek kahkaha atan Zeynep'e döndüm. Alp'in cesaretlik kısmındaki soruları gerçekten sakattı. Geçen sene dönem sonuna bir hafta kala, bizim gibi salakların okulda toplanmasıyla hep birlikte bu oyunu oynamıştık. Eren o zaman yoktu ama neyse, şu an olmasa da olurmuş. Cesaret diyen bir arkadaşımızı, müdürün yanına gönderip, senle sabah olsun isterim, güneş bize doğsun gururun sende dursun, ilk öpücük benden olsun derken videoya almış ve bunu sosyal medya hesabına koymuştu.

"Doğruluk mu, cesaretlilik mi?" diyen Alp'in sesiyle düşüncelerimden uzaklaşıp göz ucuyla Eren'e baktım. Gözlerini gülümseyerek kısmış, sanki Alp'in yaptıracağı şeyleri hesaplıyor gibiydi. Oturduğu sandalyede dikleşti ve ellerini göğsünde birleştirdi. 

"Cesaretlilik." Gururla söylediği bu kelime, onun cidden sonu olabilirdi. Zeynep olumsuz anlamda başını sallayarak Eren'e döndü.

"İşte şimdi sıçtın kardeşim," dedi. Ardından önünde duran kahvesinden bir yudum aldı. Dondurmamın erimeye başladığını bildiğim için artık yemem gerektiğini düşündüm. Masanın üzerine koyduğum kaşığı aldım ve dondurmamdan yemeye başladım. Kaşığa her dondurma aldığımda, Eren ile kollarımızın birbirine değmesi kalbimi harekete geçirirken yutkundum. 

"Dolunay'ın kalan dondurmasını yiyeceksin," diyerek Berk'e göz kırptığında kaşlarımı çattım. Çaktırmadan yaptığını sanıyor birde geri zekalı! "Üstelik, sana Dolunay yedirecek." Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken Eren'e baktım. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı. Bunun dondurma yiyeceği için mi, yoksa dondurmayı benim yedireceğim için mi olduğunu çözemiyordum.

"Lan adam akıllı bir şey yaptırsana! Dondurmadan tiksindiğim kadar senden tiksinmiyorum oğlum ben bu hayatta." Eren'in Alp'e söylediği söz herkesin kahkaha atmasına neden olurken dudaklarımı birbirine bastırdım. Gülmeyecektim. 

Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin