37 -Çiftler Tadına-

1K 43 8
                                    

Zeynep

"Gerçekten bak, çok sevgili beynini satılığa çıkartalım senin. Şöyle temizinden, hiç kullanılmamış!" diyerek gözlerimi kocaman açtığımda Eren kaşlarını çattı. Zaten dağınık olan saçlarının arasına sol elini daldırdı ve biraz daha dağıttı. "Hayır seni küçükken havaya üç kere atıp iki kere mi tuttular inan anlamıyorum," dedim sitem ederek. Eren, ayakta kalmak yerine çalışma masamın önündeki dönen sandalyeyi bana doğru çevirip oturdu. 

"Alp, Allah aşkına şu sevgiline bir şey söyle!" Alp, benim üzerimde olan gözlerini Eren'e çevirdi ve alayla gülümsedi. Alp'in bana, onu savunmak adına ağzını açamayacağını adı gibi biliyordu. Ki suçlu olan zaten Eren'di, Dolunay değil. 

"Ne söyleyeyim kardeşim, kız haklı bir yerde. Kızı dinlemeden ayrıldın, şimdi bir zahmet sürün peşinde." Eren, Alp'in kurduğu cümle karşısında gözlerini devirmekle yetinirken kaşlarımı çattım. Dolunay'ın günlerce ne kadar ağladığını, Sinan abinin Eren ile çok sert bir şekilde konuşmak için gittiğinde kaç kere yoldan döndürdüğümü ben biliyordum. Hoş, bana kalsa gidip ağzını burnunu kırmasına izin verirdim ama Dolunay kıyamıyordu. 

"Nasıl gönlünü alacağımı bilmiyorum," dedi durgun bir ses tonuyla. Ellerimi sıkıntıyla göğsümde birleştirdim ve ağzımdan derin bir nefes verdim. "Gönlünü almışsın zaten, kırdığın kalbini toplaman gerek." Tuğçe geriye doğru yatırdığı kafasını, yanında oturan Berk'in omzuna yaslayıp dudaklarını araladı. 

"Bir biz kadar olamadınız oğlum, saçma sapan şeyler yüzünden kavga edip duruyorsunuz." Tuğçe'nin söyledikleri karşısında Berk başını yavaşça Tuğçe'ye doğru çevirdi ve saçlarına minik bir öpücük kondurdu. "Eğer normal bir ilişki istiyorsanız böyle durumlar karşısında birbirinizi dinlemeniz gerekir, ayrılmanız değil."

"Yüklenin üzerime, az daha yüklenin!" diyerek bağıran Eren'e karşı bu sefer ben gözlerimi devirdim. "Hayır cidden üç kere atılıp iki kere tutulmuş bu," diyerek fısıldadım. Berk söylediğimi duymuş olacak ki hafiften gülümsedi. Aklı başında olan tek dostum Berk'ti sanırım. 

"Hem her şey benim suçum mu ya?" dedi Eren. Tuğçe, iç sesimi okumuş olacak ki mükemmel bir Tuna Karaman edasıyla gözlerini kısıp o şaheser sözü söyledi. "Sus, ses tonundaki geri zekalılık midemi bulandırıyor!" Gülerek Tuğçe'ye baktığımda kısmış olduğu gözlerini eski haline getirdi. 

"Kanka lan, bana yumruk atsana!" diyerek bağıran geri zekalı arkadaşım Eren, yerimden sıçramama neden olurken oturduğum yataktan ayağa kalktım. Seri adımlarla geri zekalı arkadaşıma doğru ilerleyip elimi dağınık olan saçlarına geçirip sertçe çektim. "Ne bağırıyorsun?" dedim kafasına vurup geri çekilirken. 

"Zeynep, yetmez bu kadarı Berk yumruk atsın bana." Berk, kaşlarını çatarak bir bana bir Eren' baktı. Tuğçe'nin omzuna yasladığı kafasını narince eliyle kaldırdı ve ayağa kalktı. "Oğlum boksa başladım ben, ölürsün." Alp ufak bir kahkaha atınca Eren ona öldürücü bakışlarını yolladı. Oturduğu dönen sandalyeden havalı ve hızlı bir şekilde ayağa kalkmaya çalışırken ayakları bizim anlamadığım bir şekilde birbirine takıldı ve Eren sertçe yere, minik sandalyem ise Eren'in üzerine düştü. 

Ufak çaplı bir kahkaha krizi.

"Benim yumruk atmama gerek kalmadı desene," diyerek kahkaha atan Berk'e doğru baktı Eren. Üzerindeki minik sandalyeyi, yüzündeki sinir eşliğinde yana ittirdi ve ayağa kalktı. Eh, haliyle üç kere atıp iki kere tutulunca huylu huyundan vazgeçmiyordu. Berk'e doğru ilerleyip, "Yumruk at lan, kır ağzımı burnumu!" dedi. Berk başını yeniden olumsuz anlamda sallayınca Eren elini yumruk yapıp Berk'in karnına geçirdi. 

Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin