BÖLÜM 29

125 102 1
                                    

İsim torbasını alıp teker teker içinden kağıt alıp okumaya başladı Burçe de yanındaydı. İlk kağıdı eline alıp.. ‘Soner/Birce’ kağıdı kenara bırakıp başka bir tane aldı eline.. ‘Yağız/Sevil’ bunu da kenara ayırdı. Her kağıtta erkek/kız isimleri yazmışlardı cinsiyetini bilmedikleri için. Başka bir kağıt aldı eline ve.. ‘Aker/Miray’.. Sırasıyla torbanın içindeki kağıtları tek tek açıp baktı kimin yazdıklarını bilmeden..
‘Buğra/Gül’ ..  
‘Kaan/Yaren’ ..
‘Gencer/Dilara’ ..

–“ Aşkım düşündüm de bu hiç iyi bir fikir değilmiş baksana ne çok seçeneğimiz oldu ”
–“ E ne yapacağız şimdi peki canım ”
–“ Bilmiyorum bitanem seçenek çok ama sen ne düşünüyorsun ”
–“ 😊 kızımız olursa ‘Derin’ oğlumuz olursa.. ‘Ayaz’ ya sen sevgilim? ”
–“ ☺ Düşünmedim canım tam ama ‘Utku’ ”
–“ Kızımız olursa peki 😊 ”
–“ Senin kadar güzel ve masum güzelliği olsun sevgilim ama isim bulamadım henüz ☺ ”
–“ Oğlumuz olursa da babası gibi yakışıklı ve cesur olsun aşkım 😊 ”
–“ Öyle miyim ben canım ☺ ”
–“ Evet sen benim kahramanımsın 😊 ”

Ve günler böyle geçerek daha tam ismine karar veremediler. Güzelim uykularında mışıl mışıl uyurlarken Burçe bir anda uykusundan sancı ile uyanıp ‘geliyor’ diye bağırdı.

–“ Ne geliyor aşkım ”
–“ Sence ne geliyor olabilir?! ”
–“ Ne bileyim sevgilim yanlış alarm olmasın ”
–“ Yok bu sefer doğru bebek geliyor ahh.. ”
–“ Olamaz şimdi mi? ”
–“ Yok akşama gelecekmiş ama bir uyarı niyetine Allah’ım ya ne şimdisinden bahsediyorsun geliyor işte aahh ”
–“ Tamam sakin olalım (yataktan fırlar) derin derin nefes alıyoruz ben napayım taksi çağırayım ya da Eren’i arayım hemen gelsin değil mi? ”
–“ Ne yaparsan yap çabuk ol zaman yok be adam ahh ”
–“ Tamam çanta.. he tamam alo Eren çabuk gel konuşacak zaman yok acil durum.. ”

Bir yandan da telefonla Eren ile konuşuyordu. Tüm her şeyi hazırladı ve hızlıca üzerini değiştirdikten sonra korna sesi duyularak  Eren gelmişti.. Hemen hastaneye gittiler. Doktor hanım Burçe’yi muayene ettikten sonra dışarı çıktı. Eren ve Yekta durumunu sordular..

–“ Merak edilecek bir şey yok yanlış alarm ☺ ”
–“ Anladım doktor hanım içeri girebilir miyiz? ”
–“ Tabi buyurun ”

Bir süre daha hastanede kaldıktan sonra eve geçmişlerdi. Eve gelir gelmez koltuğa uzanıp öylece kaldı Yekta da yanına gelmişti. Eren onları bırakıp eve gitmişti. Hiç konuşmadan televizyona baktılar..

–“ Sevgilim iyi misin? Canın bir şey istiyor mu? ”
–“ İyiyim canım yok istemiyor şimdilik bir isteği yok ☺ ”
–“ Tamam aşkım ”

Arada birkaç kere daha yanlış alarm olup hastaneye gittiler. Zaman geçtikçe doğuma da az gün kaldı. Herhangi bir sancıda panikleyip harekete geçtiler. Ve yataklarında sarılı bir şekilde uyurlarken Burçe’nin sancısı tutttu ve bir anda uyanıp ‘ah bu sefer geliyor’ diye bağırmaya başladı..

–“ Emin misin canım yani yine yanlış alarm olmasın ”
–“ Yok bu sefer doğru kesin geliyor! ”
–“ Tamam sevgilim nefes alıp veriyoruz, tamam her şey hazır ”

Yine Eren’i arayıp çağırdı. Ve korna sesini duyar duymaz hızlıca evden çıkıp gitmişti fakat bir şeyi unutmuştu. Burçe öylece arkasından baktı sadece. Bir iki saniye sonra yokluğunu fark edip de geri dönerek..

–“ Aşkım kusura bakma ya, yavaş bitanem nefes alıp veriyoruz ”

Öyle böyle hastaneye gelmişlerdi. Ve hemen doğumhaneye alınmıştı. Bu sefer doğru alarmdı. Hazırlıklar yapıldıktan sonra doğum başlamıştı. Burçe içerde Yekta dışarıda terleri döküyordu. Doğumun sonuna kadar yerinde duramadı.

–“ Kardeşim otur bi başımı döndürdün sağa sola dokuz doğurdun ☺ ”
–“ Oturamıyorum ki hemşire de çıkmadı soralım ne oluyor içerde acaba? ”
–“ Ne olacak doğum ☺ gir bak istersen ”
–“ Haklısın iyi fikir burada beklemektense ” (tam girecekken)
–“ Oğlum dur nereye şaka yaptım ☺ ”
–“ Kuzen ne oldu Burçe nasıl? ”
–“ Oğlum, kızım nasıl bebek doğdu mu? ”
–“ Bebek geldi mi bebek? ☺ ”
–“ Bekliyoruz daha bir şey söyleyen yok ne zormuş beklemek de ”

Tam o sırada doğumhanenin kapısı açılıp hastaneyi inletecek şekilde ağlama sesi duyuldu hep birlikte kapıya dönüp baktıklarında hemşirenin kucağında minik dışarı çıktı.. Tüm aile bebeğin etrafını sararak el hareketleri ile sevmeye başladılar. Yekta olduğu yerde donup kaldı bir süre.

–“ Kucağınıza almak ister misiniz? ”
–“ Yok yani ben tutamam ki minicik canını acıtırım ”

Hemşire gülümseyerek yavaşça miniği babasının kucağına bıraktı. İlk başta Yekta nasıl tutacağını bilemese de sonradan alıştı. Minik o kadar tatlıydı ki sevmeye kıyamazdı insan. Bir süre sonra hemşirenin kucağından alarak götürmesiyle herkes arkasından baktı sadece.. Ve Burçe odaya alınmıştı. Yanında eşi vardı sadece geri kalan herkes dışarıda bekledi. Eşinin elini ellerinin arasına alıp da uyanmasını bekledi. Yavaşça kendine geliyordu ve uyanır uyanmaz ‘bebeğim’..

Sona gittikçe yaklaşıyoruz..
Gelsin bakalım yorumlar bu zamana kadar hikâye hakkında düşünceleriniz nelerdir?

ARA BENİ ✔️ [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin