Yekta şaşkın bir ifadeyle konuşmaya çalışmıştı. Ben özür dilerim Burçe'ye gelmiştim ama yanlış geldim sanırım dedi mahcup bir şekilde yerden kalkarken. Burçe'nin sevgilisi olmalısınız onların dairesi bir kat yukarıda hemen çıkın ve burada söylediklerinizi ona da söyleyin bakarsınız affeder sizi demişti kapıda ki kişi yüzünde gülümseme ile. Yekta teşekkür edip de merdivenlere yönelmişti ve ikişer ikişer çıkmıştı. Kapının önünde çalmadan evvel kılık kıyafetini düzeltti. Bu sırada Eren binanın kapısından daha yeni girmişti. Kapıda yanlarına gidip gitmemek arasında kararsızdı. En sonunda yalnız bırakmak için gitmeyip geri dönmüştü. Yekta bütün cesaretini topladıktan sonra zile basabilmişti. Kapı açılmayınca duymamıştır diye düşünerek bir daha basmıştı. Kapı yine açılmamıştı. Peki, tamam açma bende kapının önünde beklerim kaç gün sürerse sürsün sen kapıyı açıp benimle konuşana kadar burdayım demişti kapının önüne çömelip oturarak. Dediğini yapıp da kapının önünde beklemeye başlamıştı. Akşam olmuştu kapı hâlâ açılmamıştı. İçerden ses de gelmiyordu. Eren en sonunda barışmışlardır artık diye düşünerek eve geri gelmişti. Merdivenleri çıkıp da kapının önünde Yekta'yı oturmuş bir biçimde görünce şaşırmıştı. Hayırdır bizimki kapıyı açmadı mı? demişti son merdiveni çıkıp yanına gelirken. Yekta da oturduğu yerden kalkarak, yok kaç saattir burada bekliyorum kapıyı açsın diye ama demişti üzgün bir şekilde. Eren de cebinde ki anahtarı çıkartıp da bakalım bizimki ne yapıyor, diyerek kapıyı açarak içeri girmişti. Arkasından da Yekta.
Sen oturma odasına geç ben bi Burçe'ye bakayım odasındadır diyerek Burçe'nin odasına gitmişti. Girmeden önce kapıyı tıklatarak, kuzen girebilir miyim? diye sormuştu. İçerden ses gelmeyince bak giriyorum. Gir-dim diyerek kapıyı açıp içeri adımını atmıştı. Gördüğü manzara karşısında Burçe diye bağırmıştı. Sesi duyan Yekta koşarak odaya gelip baktığında kapının yanında dikilip kalır ve dudaklarından Burçem dökülür sadece. Öyle bakacağına ambulansı ara dedi Eren ayıltmaya çalışırken. Yekta donmuş biçimde kendine gelip de telefonunu çıkartır ve 112 yi tuşlamıştı. Korkudan adresi veremez kekeleyerek konuşmaya başlamıştı. Eren kulağından telefonu alıp da adresi tarif etmeye başlamıştı. Yekta Burçe'nin yanına gelip de elini tutarak ağlamaya başladı. Eren bağırmaya başlar ağlamanın sırası değil şimdi kim bilir kaç saattir bu halde Allah bilir, demişti. Yekta, ya ben nerden bilebilirdim ki diyerek gözyaşlarına hâkim olamaz. Eren, neyse tamam tartışmaya gerek yok, demişti. Ambulansın sesini duyup da kapıyı açmaya gitmişti. Hızlı bir şekilde hastaneye gitmişlerdi. Yol boyunca Yekta Burçe'nin başında elini sıkıca tutup da dualar ediyordu. Hemen acile alırlar ve doktorlar da gelmişti. Yekta ve Eren dışarı da beklemeye başlamıştı. Yekta kendi kendine konuşmaya başlayarak hepsi benim suçum ben ayrılalım demeseydim bu halde olmayacaktı aptal kafam demişti. Eren, kendini suçlamayı keser misin sanki böyle konuşunca her şey düzelecek ne yapalım şimdi bekleyeceğiz, demişti sakin olmaya çalışarak. Doktor çıkmıştı. Yekta ve Eren hemen yanına gitmişlerdi. Durumunu aynı anda sormuşlardı. Doktor, hastamız iyi tarihi geçmiş olan birşeyler yiyip içmiş sanırım üstüne de fazlaca uyku hapı içmiş kendisi midesini yıkadık korkulacak bir durum yok demişti sakin bir şekilde. İkisi de rahat bir nefes almıştı doktorun sözlerinin ardından. Peki, yanına girebilir miyiz, diye sormuştu. Doktor da yüzlerine baktıktan sonra hastamızı yormadan 5 dakika girin geçmiş olsun, diyerek yanlarından ayrılmıştı. Burçe yatakta gözleri kapalı şekilde yatmaktaydı. Eren ve Yekta odaya girmişti. İkisi de Burçe'nin yanına gidip de elini tutmuştu.
Burçe'nin göz kapakları yavaş yavaş aralanıp da dudaklarından nerdeyim ben ya, sözleri dökülmüştü. Hastanedesin demişti Eren de oturduğu koltuktan kalkarken. Burçe afallamış bir hâlde neden burada olduğunu anlamaya çalışıyordu. Neden buradayım ki, diye sormuştu Burçe yatakta doğrulmaya çalışırken. Nasıl böyle bir şey yaparsın ya seni öyle görünce aklım çıktı diye eklemişti Eren ses tonunda kızgınlık barındırarak. Burçe kuzeninin neden böyle konuştuğuna anlam veremedi. Burçe'nin sessizliğinden faydalanarak "intihara kalkışmak nedir kızım, nasıl böyle bir şeye kalkışırsın aklım almıyor" demişti.
-" Eren, ben intihara kalkışmadım ki "
-" Kalkışmadın mı? Fazlaca uyku hapı içmişsin tarihi geçmiş olan yiyecek tüketmişsin nasıl dikkat etmezsin. "
-" Kendimde değildim kuzen, bakmadan birşeyler yedim sonrada uyumak için hap içtim. Uyuyamayınca birkaç tane içmişim sonrada uyumuşum yani. "Kısık sesle "ayrıldı benden unuttun mu ilişkimiz bitti" demişti sözlerinin ardından. Eren bunun üzerine gülümsemişti. Güldüğünü görmesiyle "ayrılması hoşuna mı gitti başından beri istemiyordun zaten" diye tepki göstermişti. "Pişman olacağın sözler söyleme derim kuzen" demesiyle kapının açılması bir olmuştu. İçeri elinde çiçek buketiyle Yekta girmişti. Burçe bir şey demeyip de öylece yüzüne bakmıştı. Eren de oturduğu yerden kalkıp da odadan dışarı çıkmıştı. Burçe bakışlarını önüne çekip de ellerini birbirine kenetlemişti. Kalkıp boynuna atlamamak için zor tutuyordu kendini.
!!! Yekta ve Burçe ne konuşacak? Burçe affedecek mi? Cevapları yeni bölümde. Yeni bölümde görüşmek üzere. Sevgiyle kalın. 🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARA BENİ ✔️ [tamamlandı]
Fiksi RemajaYekta, aradığı aşkı bulmuştur ve beklediği kadın tam karşısında duruyordu. Tüm cesaretini toplayarak sevdiği kadına "ARA BENİ" dedi ve onun aramasını beklemeye başladı. O telefon çaldı mı peki sizce? Beklediğine değdi mi? Okuyup göreceğiz ne olduğu...