15 yaşıma gelene kadar bir akvaryumda yaşadığımı fark etmemiştim.
1.69 boyunda 67 kilogram bir kız olarak fazla kilolarım vardı. Sivilcelerim, gözlüklerim ve anca 1 ay sonra çıkarabileceğim söylenen diş tellerim.
Ne annem kadar güzel bir kız olmuştum, ne de babam kadar güçlü.
Doğrusu ilk erkek arkadaşım bunu en yakın arkadaşım zannettiğim kızla çıktığında yüzüme vurana kadar, bu "kusurlarımın" farkında bile değildim.
1 hafta önceye kadar yani.
-Patates çuvalı gibi olan biriyle daha fazla yapamam." Dediği için miydi? "Geçen seneki gibi değil hiçbir şey. Her şey değişti, özellikle de sen" diyip vücudumu göstererek güldüğü için miydi? Bu farkındalığın sebebi neydi bilmiyordum.
Rüzgar haklı çıkmıştı.
Çocuklar acımasızdı. Ama daha acımasız olanlar parasıyla konuşan beyinsiz züppelerdi.
Onlardan birine, Yiğit'e, aşık olmuştum. Onu sevmiştim. O da Gül ile çıkmayı tercih etmişti.
Gül'ün ne fazla kiloları vardı, ne de benim kadar sivilceleri.
Kendime pek dikkat eden birisi değildim. Önem verdiğim şey derslerim ve arkadaşlarımdı. Gül ile Yiğit çıkmaya başladıktan sonra anlamıştım ki arkadaşım da yoktu.
Biri de çıkıp arkamda durmamış, ağlarken destek olmamıştı.
Ece denen kız hariç. Yanımda durup bana destek olmuş, onların bir aptal olduğunu söylemişti.
Haklıydı, bunu içten içe bilsem de 15 yaşında, kalbinin yanında güveni de kırılmış bir kız olduğunuzda bunu anlamak zordu.
Aynadan kendimi incelemeye başladım. Ellerim düz ve kabarık olan saçlarımda gezdi. Gözlüklerimi çıkarıp bir kenara koydum. Saçlarımı tepemde topladım.
Ağlaya ağlaya bir litrelik kola içip 2 paket cips yedim. Bir dünya çikolatalı kurabiyeyi de kırıp, dondurmaya karıştırarak mideye indirmiştim.
1 haftadır okuldan eve gelerek her zaman yaptığım gibi.
Bütün okul sanki bana bakıp gülüyor, alay ediyor ve ne kadar şişman olduğumdan bahsediyormuş gibi hissediyordum. Her gün eve gelip akşam yemeğine kadar ağlıyordum. Artık aynaya bakamıyordum bile. Giydiklerime zerre özen göstermiyordum. İçimden hiçbirini yapmak gelmiyordu.
Akşam ailecek yemek yediğimizde annemin bakışları üzerimdeydi.
-İyi misin?" Diye bir soru yöneltti bana. Masadaki herkes bana dönmüştü. Küçük yaşına göre çok tepkisiz olan kardeşim Tutku bile.
-İyi..." lafımı tamamlamadan Rüzgar tabağına bakarken konuştu.
-Değil." Masada sessizlik oldu.
Yemeğimi yemek istemiyordum şuan. Okulda olanlar yine aklıma gelmişti.
Kilolarıma rağmen gerçekten yemek mi yiyordum bir de? Yetmemiş miydi bu kadar patates çuvalı olmak?
Yerimden kalkıp kimsenin yüzüne bakmadan konuştum.
-Afiyet olsun size." Tabağımı mutfağa koyup, Nesrin teyzenin meraklı bakışlarına aldırmadan merdivenleri çıkmaya başladım. Yaşlar gözüme dolmuş, yürümemi zorlaştırsa da çabalayarak odama girdim ve derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)
Romance"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlanmış Bedenler." " Böyle başlamıştı hikayeleri. Elmaların özü birdi, ihtiyaçları birdi. Aşktan gelen çocuklar, aşk için yaşar, aşk uğruna öl...