Y
I
L
D
I
Z
L
A
M
A
Y
I,Yorumlamayı lütfen unutmayın. Finale sonları sayıyoruz artık. 🌪
•Şarkı bölüme uyuyor mu bilmiyorum ama bence Alp seviyor :)
Bu bölüüüm, buraya kadar gelen tüm okurlara ithaf edilmiştir. SHB'de sonlara yaklaşıyoruz ve inanın çok gerginim, ya her şeyi batırırsam kitabı mahvedersem diye. Ama ne yalan söyleyeyim yorumlarınız, mesajlarınız ve Alp'in ağzından yazmak beni çok mutlu etti son günlerde. Mutluluğumda payınız olduğu için teşekkür ederim :') 53'ten itibaren sadece önceki bölümlerde düzenli yorum atanlara ithaf vereceğim. Keyifli okumalar. 🌸💘
Kıvanç Alp Aksoy'dan.
Kollarımın arasında duran ve başını soluma yatırmış televizyon izleyen bu kız.
Kelebek.
Koyu kahverengi düz ve nemli saçları göğsümün sol tarafını komple kaplamıştı, parmaklarım onun saçlarını kulağının yanından ensesinin arkasına doğru tararken, televizyonu izlemeyi bırakan uykulu gözlerini, göğsümde kıpırdatarak bana çevirdi.
Soru sormak istiyordu.
Tutku'yu, bir bakışından anlayacak kadar iyi tanıma ama aynı zamanda kafasından ne geçtiğini asla bilememe düşüncesinden dolayı hep ilgi çekici bulduğumu o zaman fark ettim.
-Sana tuhaf geliyor mu?" Diye sordu, sesindeki suçluluk mu yoksa garipseme mi olduğunu anlamadığım ton kaşlarımı çatmama neden olurken parmaklarım çıplak sırtında durmuştu. Çenesini, göğsümdeki ufak elinin üzerine yaslayarak doğrudan yüzüme baktı. "Biz, yani bu halde..."
15 dakika kadar önce bu soruyu düşünemeyecek kadar kopuktuk dünyadan. Onun sıcaklığı, vücudu ve dokunuşu beni vahşileştirmişti. Normalde duyacağım vicdan azabı, sorduğu soruyla birlikte saklandığı yerden çıkarken, gözlerim karnıma yaslanan göğüslerine kaydı.
-Ne varmış halimizde?" Dedim onu süzmekten çekinmeyerek saçını sağ omzuna doğru toplarken. "Gayet iyiyiz." Öyleydik. Aramızdaki uyum, suçluluk hissetmeme engeldi. Gözlerini göğsüme doğru çevirip, boynumdaki kolyenin ucuyla oynamaya başladı.
-Ne bileyim...Bundan birkaç hafta önce, böyle bir şey yaşayacağımızı hiç düşünmezdim." Haklıydı, bunu o düşünmezdi ama ben düşünürdüm. Onun artık tanıştığım o ufak kız değil gerçekten bir genç kadın olduğuna Amerika'da aymam saçmalığın daniskası olsa da, John denen kemiksiz için ağladığı anda aklıma gelen tek şey onu öpmek olduğunda bunu yaşamayı düşünmüştüm bile.
Tutku, düşüncelerime sızan bir zehir gibiydi. Birkaç saat içinde tüm vücudumu sarmıştı ve düşündüğüm şey suçluluk, pişmanlık ya da şaşkınlık değildi. Ona dokunmaktı, onu hissetmekti, oydu.
-Bundan pişman mısın?" Cevabı benim için önemliydi, ama eğer cevabı evet olursa da onu ikna etmeye çalışacak kadar bencil biriydim. Çünkü sevişeli on beş dakika olmasına rağmen onu yeniden istediğimi hissediyordum.
-Hayır." Vücudumu kaplayan rahatlamayla onu göğsümün üstünde çektim ve burun buruna geldiğimizde dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)
Roman d'amour"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlanmış Bedenler." " Böyle başlamıştı hikayeleri. Elmaların özü birdi, ihtiyaçları birdi. Aşktan gelen çocuklar, aşk için yaşar, aşk uğruna öl...