Herkese merhaba!
Karantina günlerinde gerçekten sıkıntıdan Wattpad'e bile girmek istemedim ve kendimi kitaplarıma bıraktım. O yüzden üç gün aralarla bölüm attım. BBD'ye hala bölüm atamadığım için üzgünüm. Başlamaya çalışacağım önümüzdeki günlerde. Önceliğimin SHB olduğunu her zaman söylesem de...Siz de iyisinizdir umarım, Allah hepimize sağlık versin inşallah..
Gelelim bölüm konusuna.
Bu bölümde Tutku Bade'ye Alple olan bütün olayları kendi bakış açısıyla anlatacak, yani dümdüz bir şekilde olanları söyleyecek. Ama ben o kısımları 3.GÖZ olarak yazdığım için ikisinin de düşüncelerini anlatacağım.
"Yani Alp'in kendisinden etkilendiğini anlamış mı Tutkuuu?" Olmayın. Çünkü anlamamıştı, dümdüz olanları anlatıyor. Ama ben iç yüzünü anlayın istedim.
Umarım anlatabilmişimdir. Geçen seferki kadar olmasa da, uzun bir bölüm olduu :)
Mutlaka yorum yapmayı, çok severseniz sonunda yıldızlamayı " 🌟" unutmayın. Keyifli okumalar! 😘😘😘
•••
3.GÖZ
Tutku, beyaz deri koltuğa ayakları pencereye bakacak şekilde rahatça uzanmıştı ve uzun koyu kahve saçları koltuğun kenarından aşağı dökülüyordu. Gözleri tavanı izlemekten sıkılmış olacak ki yavaşça kendisini kısık yeşillerle izleyen yengesine döndü ve tek kaşını kaldırdı.
-Başlayacak mıyız?" Kendine gelmiş gibi kafasını sağa sola salladı kadın. Elbette başlayacaklardı sadece cümleye nasıl gireceğini bilmiyordu. Onun yengesi olmayı bir yana bırakıp psikolog olarak yaklaşmalıydı. Bu yüzden, berjerinde dikleşti ve eliyle kızı gösterdi.
-Tabii, öncelikle. Nasıl hissettiğini anlat bakalım." Tutku, dudaklarını araladığı anda da engel olmak için uzattığı eli kaldırdı. "Hatta vazgeçtim, sondan değil, şuanı değil, baştan anlatmaya başla. Yavaş yavaş. Dinliyorum." Derin bir nefes aldı kız ve zihninde o günlere gitti.
John, herkesten farklı biriydi. Okulda bazıları tarafından en sevilendi, bazıları tarafından nefret edilen. Tutkuyla Türk olduğu için başta çok uğraşmıştı, kötü davranmamıştı ama dost canlısı da değildi, çünkü daha önce hiçbir Türkle tanışıklığı yoktu. Bu yüzden bildikleri, izlediği din ayrımcılığı yapan filmlerden ya da duyduklarından ibaretti.
Sonra Tutku'da gördüğü farklı yana çekilmişti, Tutku ise onun babasıyla olan benzerliğine. Çünkü John, tıpkı babası gibi deli doluydu.
Böyle birinden hoşlanacağını hiç düşünmezdi çünkü babasının kendisini ne kadar deli ettiği düşünülürse, daha sakin ve oturaklı birini beğeneceğini düşünürdü. Ama olmamıştı. John, başta kendisine bir zehir kadar itici görünürken, günden güne kanına sızmıştı.
Acı gerçeği öğrenmesi uzun sürmemişti oysa. Her erkek babası gibi değildi, sadakat herkeste bulunmuyordu ve babasının enerjisi neşesiyle canlanırken, John'un özü bambaşkaydı. Hırçındı, istediğini alana kadar diretip, sonra bırakmıştı. Bu defa istediği Tutkuydu. Kızı gerçekten o kadar becerikli bir şekilde etkilemişti ki, ona "Asla senin partine gelmem." Diyen kız, bir ay sonunda kendini onun bahçesindeki sıcak jakuzisinde bulmuştu.
John, tam anlamıyla bir aşk adamıydı. Dünyanın en iradeli kadınları bile ona bir yerden sonra dayanamazdı. Çünkü şöyle olurdunuz: "Bu çocuk iğrenç! Uzak duracağım." Ve bir zamandan sonra şöyle: "Aslında...Nefret etmem için hiçbir neden yok." Tutku böyle olmuştu, ona bir şekilde gıcık kaparken çocuğun açık açık kendisine "Neden benden bu kadar nefret ediyorsun?" sormasıyla bunu sorgulamış, bir cevap bulamamış, ona iyi davranmaya karar vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)
Roman d'amour"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlanmış Bedenler." " Böyle başlamıştı hikayeleri. Elmaların özü birdi, ihtiyaçları birdi. Aşktan gelen çocuklar, aşk için yaşar, aşk uğruna öl...