Tutku Devran'dan.
Filmler çoğunlukla gerçekleri yansıtmazdı.Ne mutlu sonlarıyla, ne kusursuz karakterlerle, ne de nefretle başlayan sorunsuz aşklarıyla.
Ama gerçeği birebir yansıttıkları bir durum vardı. Çaresizlik. Genelde her şeyden vazgeçmek üzere olan bir insan, filmlerde etrafına ufak yardım çığlıklarıyla seslenirdi. Bu çığlığın frekansı o kadar düşüktü ki, insanoğlu duymazdı. Oysa onlar bir insanın hayata dair son ümitleri olabiliyordu, birine öylesine söylediğiniz ufacık söz, onun dünyasını un ufak edebiliyordu. Filmler bunu gösteriyordu ve hepimiz hayatlarına kıyan o insanların çırpınışlarını görüp üzülüyorduk.
Alp'in gözlerinde o çaresizliği görüyordum. O çığlığı o anda görmüştüm, ama yardım elini uzatamıyordum, bu frekansı duymayı kabul edemiyordum işte. O ve yardım kelimesi aynı cümlede geçtiğinde gizli özne bensem, kendime ihanet etmişim gibi hissederdim.
Neyse ki bunu benden başka gören bir kişi daha vardı. Ağabeyim.
Nasıl olmasındı ki? O herkesin gözlerindeki uçurumu, her insanın ruhunda boynuna asılı olan halatı görürdü.
İyi ki de görüyordu, Alp'e öfkeliydim, ama onun üzgün olması öfkemi dizginlemiyordu. Aksine daha da öfkeleniyordum çünkü ona üzülmek istemiyordum. Ne ara bu hale geldiğimizi sordum yine kendime...
Bir şeyleri bu hale biz sokmuştuk ve belki de hiç başlamasaydı daha güzel olabilirdi. Onunla yaşadığım hazzı kimseyle yaşamamış olsam da, bu günleri yaşayacağımızı bilsem onun evine adımımı hiç atmazdım. Çünkü ikimiz de tükenmiştik, tükenmeye de devam ediyorduk. Öğrendiğim hiçbir şey beni şaşırtmaz gibi hissediyordum.
Yanılıyordum. Çok büyük yanılacaktım.
-Arabayı kullanabilir misin Anıl?" Dedi ağabeyim beni şaşırtarak. Ne yani, onunla mı gidecekti? Elbette Alple konuşacağını hissetmiştim ama onunla birlikte aniden gidecek kadar değil. Anıl şaşkınlığını benden daha hızlı atarak kafa salladı.
-Kullanabilirim." Anahtarı havaya attığı an çevik bir hareketle kavradı ve sürücü koltuğuna doğru yürümeye başladı. Bana vermemişti çünkü ruh halimin araba kullanmaya uygun olmadığını o da biliyordu, tıpkı yüzüme baktığında gitmesinden rahatsız olduğumu anlaması gibi.
-Geç dönerim." Diyerek Alp'in motoruna doğru yürürken, bir süre onları izledim. O, kaskını taksa da motoru süreceğini belli eden bir hareket yapmamıştı bu yüzden yedek kaskı alan ağabeyim anahtarı alıp motorun üstüne önce çıktı. Alp, arkasına bindi ve bana hiç bakmadı. Onlar ters yöne doğru gözden kaybolana kadar öylece arkalarından bakmıştım.
-Tutku." Gözlerimi yoldan çekme nedenim Demirdi. "İyisin değil mi?" Ses tonundaki merak belli olsa da, arkasında yatan tedirginliği anlamıyordum. Eğer çok yakın arkadaş olsak, sakladığı bir şey var derdim. Ama Demir benden ne saklayabilirdi ki? Alp'in sırları hariç. Kafamı onaylarcasına salladığımda ekledi. "Bir daha gelme buraya Tutku. Ne olursa olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)
Romance"Çıkardığı fotoğrafın altına, kalemin kapağını ağzında tutarken, kalemle bir not düştü. "Tutku'yla Harmanlanmış Bedenler." " Böyle başlamıştı hikayeleri. Elmaların özü birdi, ihtiyaçları birdi. Aşktan gelen çocuklar, aşk için yaşar, aşk uğruna öl...