"Gecoşummmm"
"Ahhhh manyak "derken boynumun sağ tarafına feci bir ağrı girdi. Ve şuan kıpırdayamıyoryum.
"Gece hadii"
"Ebru kıpırdatma boynum çok kötü . Sakın dokunma sakın! Zaten üstüme hayvan gibi atlamasan böyle olmazdı."
"Ben ne yaptım be! Sabahtan beri 100 kere bağırdım uyanmayınca son çare üstüne atladım. Hıh iyilikte yaramıyor."
"Ne iyilik ne iyilik boynumun sülalesini s*kt*n be mal!" o sırada içeri annem,babam ve Yağız girdi. Babam;
"Ne oluyor burda sabah sabah ne bağırıyorsunuz?"
"Baba Ebru üstüme atladı. Benimde boynuma birşey oldu. Hareket ettiremiyorum. Canım çok yanıyor."
"Ne yapayim bir saattir uyandırmaya çalışıyorum uyanmıyo bende son çare üstüne atladım."
"Ahahaha abla ya ebru valla haklı senin uyandırmak için çağırmadığımız bir afat kaldı ahaha."
"Kızım valla ebru haklı seni her sabah uyandırana kadar canımız çıkıyor"dedi annem sonra babam devam etti
"Kızım bana söz düşmez ama ben burdayken biliyorsun işten dolayı erken çıkıyorum senin altındaki çarşafı çekerek uyandırıyorum" deyince bizimkiler bir gül. Bende ağzım açık dinliyorum bu arada. Sonra onlara babamda katılmayı ihmal etmedi tabi. Bende durur muyum? Növvvv. Asla durmam işaret parmağımı tehdit ederce kaldırdım ve konuşmaya başladım. Ve hızla yatakta doğruldum . Ki doğrulmaz olaydım.
"Ben mi hak- ahhhh boynum ahhhh" ben böyle diyince gülmeyi bırakıp yanıma koştular.
"Kızım iyi misin?"
"Babacığım doktora gidelim mi?"
"Abla ağrı kesici getiriyim mi?"
"Gecoşum ecik masaj yapiyim mi?"
"Şşştt stop bir sakin olun . Beni sakın kıpırdatmayın. Ben yavaş yavaş kalkmayı deniycem sizde koluma girin." Ebru ve annem aynı anda "Tamam" deyince gülesim geldi ve ... güldüm.
"Ahahha siz ahhah çok mu ahaha korktunuz." Sonra bir anda ciddileşip "korkun tabi" dedim. Hepsi bana manyakmışım gibi baktı . Sonra beni kaldırdılar ilk önce gidip elimi yüzümü yıkadım sonra mutfağa gidip kahvaltıya oturdum. Ama acıdan yavaş yavaş yürüyordum. Ve boynum sola doğru eğikti. Kahvaltımı ettim. Hiçbir acı benim kahvaltı yapmamı engelleyemez. Növvv. Kahvaltıdan kalktım ve lavaboya yöneldim. Ellerim yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. Ne kadar yürümeye bile halim olmasada ve canım feci yansada Ebru o kadar çok ısrar etti ki dışarı çıkmayı kabul etmek zorunda kaldım. Ve gidip üzerimi değiştirdim. Altıma siyah bir tayt ve üstüme önü kısa arkası uzun beyaz bir t-shirt giydim. Ebru'da benim gibi tayt ve 'v' yaka açık yeşil bir t-shirt giydi. Kendisi yeşilin her tonuna tek kelimeyle aşıktır. Oda giyinince dışarı çıkıp ayakkabılarımızı giydik ikimizde beyaz air-maxlerimizi giydik. Bu ayakkabılara ba-yı-lı-yo-rum. Sonra tam merdivenleri inerken yan tarafın kapısı açıldı. Ve bilin bakalım kim... evet pis sapık ve kardeşi. Kendi adı Savaşmış kardeşinin ismi Barış. Barış abisine göre çok uysal sevimli ve tatlı bir çocuk . Ama abisi öküzülerin kurucusu. Savaş'ın üstünde beyaz bir t-shirt ve siyah bir pantolon vardı. Barış'ın üstünde yeşil bir t-shirt ve siyah bir pantolon . İnanamıyorum . Ben ve Savaş. Ebru ve Barış. Aynı olmuştuk, aynı sevgili gibi . Ayyyy düştüğüm hallere inanamığyöğrümm. (Kerimcan Durmaz).
"Beni gözlerinle yedin güzellik"
"Sen heralde akıllanmadın Savaşçığım"
"Vay ismimi öğrenmişsin Gececiğim" ikimizde aynı anda
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KOMŞUM
ЧиклитAşık olmak güzel şey. Aşık olmak çok güzel şey. Ama doğru kişiye. Doğru adama ya da doğru kadına. Hep insanların doğarken diğer yarısından ayrıldıklarına inanırdım. Hala da inanıyorum. Ben diğer yarımı buldum. Hem de çok güzel buldum. En temiz kalpl...