Hani bazen böyle uçsuz bucaksız bir boşluğa düşersin. Bağırırsın ,kimse duymaz. Çırpınırsın, boşluk seni daha çok içine çeker. Ağlarsın, iç çekişlerin kimsenin umrunda olmaz. Bazen orada can vermek istersin ama hayat buna izin vermez. Üşürsün ,seni saracak bir battaniye bir hırka ararsın. Ama hayatın sana verdiği sadece bir avuç ayazdır. Yanarsın , sanki seni odun aleviyle yanan bir kazana atmışlar gibi. Bağırırsın , belki sesimi duyan olur kurtarır biri beni diye ama kimseler duymaz imdat çığlıklarını. Aksine hayat daha çok harlar altındaki ateşi. Daha çok yanarsın,daha çok bağırırsın. Artık anlarsın ,ümit etmeyi kesersin ve hayatın seni yakmasına seni kül etmesine izin verirsin. Belki dersin, belki Anka kuşu gibi küllerimden doğarım. Ama bak yine ümit etmeye başlamışsındır. En sonunda gerçekten pes eder , kül olur ve bu acımasız toprak parçasından göç edersin.
Ebru'yu beklediğim o her an o her dakika içimden birşeylerin kopup gitmesine sebep oluyordu. Canından çok sevdiğin insana canını bahşedememek en ağır cezaydı yaşadığım. Dün çok ağır bir ameliyat geçirdi. Tam 5 saatlik. Şuan yoğun bakımda , bembeyaz solmuş teni, kurumuş ve çatlamış dudakları ve etrafındaki bir sürü makineyle öylece yatıyordu. Bizimse elimizden gelen tek şey onu böyle izleyip daha çok kahrolmaktı. Dünden beri gram uyumadım. Halamları ve annemleri zar zor eve yollayabilmiştik. Yağız da onlarla gidip bize kıyafet getirecekti. Hala onu izliyordum. Ağlamaktan şişmiş gözlerim ve bağırmaktan kısılmış sesimle tek kelimeyle berbattım. Seren'nin benden bir farkı yoktu. Saçı başı dağılmıştı. Gidip ona destek vermek istedim. Ama yapamadım. Çünkü zor ayakta duruyordum. Teselli vermekten çok teselli almaya ihtiyacım vardı. Elinde kahvelerle Poyraz ve Savaş uzun koridorun başında görülmüşlerdi. Poyraz'da sağ olsun dünden beri buradaydı. Ama Savaş daha çok yorulmuştu. Çünkü hiç uyumamıştı. Yanıma gelip elindeki kahveyi bana uzattı. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Canım hiçbir şey istemiyordu. Elindeki kahveleri yere bırakıp yüzümü elleri arasına hapsetti.
"Bak Gece anlıyorum üzgünsün ve bu yaşadığın çok zor. Ama ona kendini kahrederek destek olamazsın. Onun şuan güçlü bir kardeşe ihtiyacı var. Ona destek olmak istiyor musun?" Kafamı olumlu anlamda salladım.
"O zaman güçlü ol ve bişeyler ye. Yoksa ondan zayıf kalacaksın. Tamam mı orman göz?"
"Tamam." Beni kendine çekip huzur bulduğum yere sakladı , göğsüne. Burada hiç bıkmadan usanmadan insanın uykusunu getirip , mayhoş bir hal aldıracak muhteşem parfüm kokusuyla yaşayabilirdim. Normalde pek kadın parfümü sevmem genelde ilgim erkek parfümleriyledir. Onun kokusunu şuana kadar hissettiğim en huzur verici ve en güzel koku. Ona çok belli etmeden kokusunu içime çektim. Ama o hiç çekinmeden saç diplerimde hüküm sürdü.
"Hmm gül..." biraz daha derin çekti içine " ... hem de beyaz gül."
"Evet. Çok severim."
"Bende. Özellikle de sende." İlk defa utanmamıştım. Belki teselliye ihtiyacım olduğundan , belki de ona ihtiyacım olduğundan. Bilmiyorum. Ama ona gerçekten büyük değer veriyorum. Elinde poşetlerle Yağız geldi , bizde ayrılmak zorunda kaldık. Hepimize kıyafet getirmişti. Gidip ona sarıldım. Kardeşimi seviyordum.
"Yeter be ağla ağla ben şiştim. Bir daha ağlarsan üstüne kusarım." Gülüp omzuna vurdum. Bizimkilerde gülmüştü. Yanağını öpüp konuştum.
"Serseri pislik."
"Evet o benim hadi giyinin bir şeyler yiyeceğiz. İtiraz yok." Kafamı olumlu anlamda salladım. Gidip bir hasta odasında giyindik. Odanın içindeki banyoya girip aynada kendime baktım. Berbat haldeydim. Göz altlarım morarmış ve çizgi çizgi torbalar oluşmuştu. Elim şuan ağrıyordu. Dün bahanelerle geçiştirsemde elime baktırmam lazımdı. Kendime çeki düzen verip - artık nasıl düzeltilirse bu tip- banyodan çıktım. Seren'de giyinince odadan çıktık. Savaşlarda giyinmişti. Beraber kantine indik. Yağız hepimize tost-çay almıştı. Ne kadar yemek istemesem de yemek zorundaydım. Aslında bünyem zayıf değildi ama bu olanlar ağırdı. Yemekleri bitirince tekrar yukarı çıktık. Savaş araya girdi ve konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KOMŞUM
ChickLitAşık olmak güzel şey. Aşık olmak çok güzel şey. Ama doğru kişiye. Doğru adama ya da doğru kadına. Hep insanların doğarken diğer yarısından ayrıldıklarına inanırdım. Hala da inanıyorum. Ben diğer yarımı buldum. Hem de çok güzel buldum. En temiz kalpl...