18. Bölüm "İlk Öpücük..."

158 36 83
                                    

Burukça gülümseyerek, neyse dedim.

Her şeyi yeniden hatırlamak istemiyordum. Çünkü bana fazlasıyla acı veriyordu. Şişeye doğru uzanıp, "Bakalım sıradaki kurban kimmiş." dedim. Böylece şişeyi hızlıca döndürüp, sıradaki kişiyi bekledim.

Barış...

Barış ile kısa bir süreliğine göz göze geldik. İkimiz de tedirgindik sanırım... Gözlerimi kapatıp düşündüm. Ne sorabilirdim ki? Ya da neyi? Zihnimde beliren soruları silmeyi çalışırken, aksine dahada büyüyen sorulara göz gezdirdim. Birden fazla soru vardı. Fakat ben hangisini soracaktım?

Gözlerimi bu kez yavaşça açıp tekrar Barış'a odaklandım. Üzgünüm...

"Eğer bu olay başına gelmeseydi, nasıl bir hayatının olmasını dilerdin?"

Barış'ın Ağzından

Aslında bakarsan, bütün hayatım boyunca bunu düşündüm. Eğer o kaza olmasaydı, şuan ne halde olurdum diye. Aslında kötürüm kalmak umrumda bile değil. Çünkü en küçük olay bile bana mutluluk veriyor. Fakat bir şey hariç. O da annem... Sanırım en çok onun yanımda olmasını isterdim. Ona sarılmayı, onu öpmeyi, kokusunu içime çekmeyi isterdim. 'Annem' diye seslenmek isterdim. Sabahları ben uyandığımda, başımda olmasını isterdim. Okula giderken, beni yolcu etmesini isterdim. En çok ta, ona sımsıkı sarılmak isterdim... Eğer şuan burada olsaydı, onu asla yalnız bırakmazdım. Bir an bile yanından ayrılmaz, onu asla üzmezdim. Onu özlüyorum... Hemde çok. Oldukça sessiz bir şekilde, 'Seni seviyorum anne.' dedim.

Ve ardından ise burukça gülümseyerek, güzel değil mi? dedim. Hayaller ile yaşıyoruz. Ama hiçbiri gerçekleşmiyor... Dünya'da kötürüm olan, ailesi kaybeden o kadar çok insan var ki, her gece bunları diliyorlar. Bir gün yeniden ayağa kalkmayı, yada ailesinin yeniden yanında olmasını... Dünya'nın zaten %3'nün hayatı benim gibi. Hem kötürüm, hemde ailesini kaybetmiş. Siz hiç hayal ettiniz mi, yürüyememeyi? Sürekli birilerine muhtaç oluyorsunuz. Sürekli birilerinden yardım bekliyorsunuz. Hayatınız da hep engeller oluyor. Komik... Hayatımda en çok istediğim şeylerden biri yürümek olur diye düşünmüştüm her zaman. Çünkü sizler gibi koşmayı özledim. Sahile inip, ayaklarımı ıslatmayı, ya da yağmur altında yürümeyi istedim. Fakat biliyor musunuz? Yinede şükrediyorum halime. Belki de tamami ile felç kalabilirdim. En azından yemek yiyip, iletişim halinde olabiliyorum. Bunlara da şükür değil mi?

Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silmeye çalışırken, devam ettim. Hayat sevince güzel adlı filmi hiç izlediniz mi? Orada ki başrol de olan kız şunları söylüyordu.

"Küçücüktüm... Bizim köyde zelzele oluyordu. Ölenler, yaralananlar, koca koca çadırlar. Bir kıyamet ki sorma... Şehirden yardım sandıkları geliyordu. Yiyecekler, fistanlar... Bir gün sandıktan bebek çıktı. Babam onu anası babası ölmüş olan bir çocuğa verdi. Ama benim aklım bebekte kalmıştı. O gece bebek diye ağladım. Babamda bundan sonra gelecek olan ilk bebekte senin olur dedi. Artık açılan sandıkların başından ayrılmıyordum. Bir gün kocaman süslü bir kutu çıkı verdi sandıktan... Yanında ki kadın sordu ona, bebek mi diye, Ayşe ise şunları söyledi. Yooo, ufak koltuk değnekleri çıktı. Ben gene ağlamaklı oldum. O zaman babam dedi ki,

"Bak kızım buna da sevinmelisin."

"Nasıl yani, koltuk değneklerine mi sevinecekmiş?" diyen Derin'e bakıp evet dedim.

Çünkü Ayşe sakat olmadığı için, koltuk değneklerine ihtiyacı olmadığı için sevinecekmiş.

Belki de tuhaf bir örnek olmuştur bu anlattıklarım. Fakat aslında söylemek istediklerim şuydu. Ölebilirdim...

DIŞLANMIŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin