16. Bölüm "Basketbol"🏀

150 46 27
                                    

  Derinin Ağzından

Gölgelerin üstüme çöktüğü bir anda, huzurlu bir şekilde güne gözlerimi araladım. Ne bir korku vardı içimde, ne de bir tereddüt... Huzurun verdiği bu his içimde oluşan hayat enerjisini açığa çıkarırken, derin bir nefes aldım.

Neredeydim ben ve ne yapıyordum? Gözlerimi yavaşça açıp karşımda bulunan ilk şeye odaklandım. İçinde bulunduğum bir oda ve gözlerimi diktiğim odanın tavanı. Bir kaç saniye içinde gözlerimi tavandan alıp yavaşça sola doğru döndürdüm ve gördüğüm manzara ile derin bir nefes daha aldım. Kıvanç'ın benim yanımda ne işi vardı? Ya da ben hangi ara Kıvanç'ın kollarında uyuya kalmıştım?

Bu hâl karşısında şaşkınlıkla dona kalıp zihnimden hızlıca gelip geçen düşünceleri seçmeye çalıştım. Şimdi ne yapacaktım? Kıpırdamalı mıydım? yoksa sadece uyanmasını mı beklemeliydim? Ne yapmam gerekiyordu? Zihnimde dolup taşan soru işaretleri ile beraber tedirginliğimde artınca, tekrar derin bir nefes aldım. Bir daha hiç vermeyecekmişçesine...

Aldığım her solukta içime çektiğim Kıvanç'ın kokusu beni sarhoş ederken gülümsedim, gülümsedim ve tekrar gülümsedim.

"Neye gülümsüyorsun bakalım?" Diyen Kıvanç'ın sesi ile birden yattığım yerde irkilince, beni sıkıca tutması ile bu eylem karşısında başarısız oldum. Kalbimin deli gibi atmasıyla beraber, içimde oluşan bu anlamsız hisle panikleyip "Hiç" diyebildim sadece ona doğru bakmadan.

İnanmadığı belli eden bir şekilde "Nasıl hiç?" diyerek bana daha da çok yaklaşan Kıvanç'a göz ucuyla bakmaya çalışırken, beni birden kendisine tamamen çevirmesiyle burun buruna geldik. Artık aldığımız her nefes birbirine karışırken, kalbimin deli gibi atmasıyla beraber yüzüm de kızarmaya başlamıştı. Sadece bir birbirimize bakıyorduk. Ne bir konuşma vardı, ne de en ufak bir mimik. Sadece nefes seslerimiz duyuluyordu. Beş dakikalık bakışmanın ardından Kıvanç'ın bakışlarının dudaklarıma doğru kayması ile gözlerimi kapattım. Hazır mıydım buna? Olacakları kabullenmiş bir şekilde beklerken, birden karnımın guruldamasıyla beraber Kıvanç'ın da kahkaha atmasıyla gözlerimi araladım.

"Neden gülüyorsun ya, hiç mi karnı guruldayan birini görmedin?"

Kıvanç bir an duraksayıp ciddi bir tavırla, "Gördüm elbette ama senin gibisini görmedim." deyip tekrar kahkaha atmaya başladı.

Bu hareketleri karşısında zaten sinir olurken, "Hadi kalk bakalım yavru ayı doğruca mutfağa." Demesi ile birlikte adeta ateş püskürtmeye başladım.

Tam ağzımı açıp avazım çıktığı kadar bağıracakken, tekrar karnımın guruldamasıyla beraber sinirle sitem ettim. "Lanet olsun!"

Kıvanç'a baktığımda oda dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için kendini zar zor tutuyordu. Bu durum karşısında gülsem mi, ağlasam mı bilmiyorken beni tekrar kendisine çekmesi ile göğsüne tosladım.

"Sakin ol yavru ayı her şey geçti." Deyip çocuk severmiş gibi başımı okşayıp bir de öpücük kondurdu. Kıvanç'ın bu hareketine ters bakışlar atmaya başlayınca, ellerini havaya kaldırıp "Teslim oluyorum sen kazandın." deyip hızlı adımlarla mutfağa doğru yöneldi.

"Kaçan kovalanır Kıvanç Bey. Bu savaş burada bitmedi." deyip kıkırdadım sessizce.

*****

Henüz 15 dakikadır mutfakta olmamıza rağmen sanki günler, aylar ve yıllar geçmişti. Elimdeki barbunya konservesini eşit bir şekilde tabaklara boşaltırken, ben sıkıldım deyip boş kutuyu çöpe doğru fırlattım. Konserve kutusunu tam isabet çöpe atınca, Kıvanç birden gülümseyerek bana doğru baktı. "Ooo burada basketbolcu varmışta bilmiyormuşuz". Aslında hiç anlamam deyip geçiştirirken, hayır hayır, aklıma bir şey geldi diyen Kıvanç'a odaklandım. Dökül bakalım?

"Elimizde kaç tane boş konserve var?"

"6 tane sanırım... Neden?"

"Basketbol oynamaya ne dersin?"

"Sıkıcı derim." diyerek elime aldığım çatal ile tabağı düzeltirken, sensin sıkıcı diyen Kıvanç'a baktım.

Çocuk gibi küsecek miydi şimdi?

"Sıkıldığını söylemiştin değil mi?"

"Evet ama..."

"Ama ne?"

"Basketbol dan anlamam ben. Hem ayrıca kazanana ödülde vermeyeceğiz sonuçta."

"Ya vereceksek?" deyip sinsi sinsi gülümseyen Kıvanç'a dikkatlice bakarken, nasıl? dedim.

"3 te üç atış yapan karşısındakinin istediğini yapar."

"Bu kadar mı yani?"

"Başka ne isterdiniz küçük hanım?" Deyip göz kırpan Kıvanç'a tiksinç bakışlarımı gönderirken, pekâlâ dedim.

"Ama bu yakınlık senin için kolay. Bu yüzden kovayı biraz daha uzağa koyalım." dedim.

"Bu sefer de sana uzak olmayacak mı?" Diyen Kıvanç'a bakmadan

"Sen beni dert etme." Nasılsa kazanan zaten sen olacaksın dedim. Sıkılarak...

Kıvanç "Pekâlâ" diyerek çöp kovasını istediğim uzaklığa koyup yanıma geldi. Önce elini uzattı, sonrasında ise bol şans diyerek gülümsedi. Uzattığı eli nazikçe çıkıp" Sana da" dedim. Böylece atış yapmaya başladık.

İlk oynayan Kıvanç'tı. Birinci, ikinci derken, üçünde ise hadi sana ayıp olmasın diyerek yanlış yere atan Kıvanç'a bakıp kahkaha attım. Kıvanç sırf beni düşündüğü için iki sayı atmış ve sonunda ise bilerek ıskalamıştı. Ama bu yaptığı ona çok kötü şekilde dönecekti...

"Çekil ve beni izle" deyip Kıvanç'a gülümsedim. Kıvanç kollarını göğsünde birleştirip rahatça duvara yaslanarak gülümsedi ve sonrada pür dikkat beni izlemeye başladı.

Elime aldığım boş kutuyu önce yavaşça göz hizamda odakladım. Sonra ise bacaklarımı düzgünce açıp, hafifçe kolumu havaya kaldırarak fırlattım. Attığım boş kutu, çöp kovasına girince gülümsemeyi de ihmal etmedim. Acemi şansı diyen Kıvanç, bozulduğunu belli etmemek için gülümserken ben aynı şekilde ikinci kutuyuda çoktan çöpün içine yolladım. Kıvanç artık daha ciddi durup, ne yapacağımı izlerken, adil olması bakımından konserve kutusunu alıp, çöp kutusuna arkamı döndüm. Kıvanç ne yapacağımı anlamış bir şekilde "Yok artık" derken, gülümsedim. İzle ve gör. Aslında ne yaptığımı ben de bilmiyordum. Fakat çoktan bu işe girişmiştim ve geri dönüşü de yoktu. Gözlerimi kapatıp beynimde çöpün yerini ayarlamaya çalıştım. Bir önceki gibi adımlarımı ve kolumu ayarlayıp, "Haydi bismillah" deyip kutuyu fırlattım. Gözlerimi açmadan Kıvanç'ın alay dolu sözlerini bekledim. Kaybetmiş olmalıydım... Kıvanç'ın sefer yuh demesiyle hemen gözlerimi açıp çöp kutusuna doğru ilerdim. Evet başarmıştım. "Yaşasın ben kazandım diyerek zafer dansı yaparken, Kıvanç çoktan söylenmeye başlamıştı.

Acemi şansı işte. Deyip duran Kıvanç'a göz ucuyla bakıp daha da gülümserken "Aslına bakarsan hayır." dedim. Nasıl yani diyerek gözlerini kısan Kıvanç'a yaklaşıp "İki yıl boyunca basketbol eğitimi almıştım." deyip güldüm. Ama bu hile diyerek bağıran Kıvanç a biraz yaklaşıp "Sessiz ol" diyerek, "Yavru ayı seni fena benzetti ha" deyip göz kırptım.

Kıvanç gel buraya deyip üstüme doğru atlayınca bende kendimi tutamayıp çığlık atmaya başladım. Bir yandan da kahkaha atarken "Dur yeter gıdıklama artık" deyip tekrar kahkaha atmaya davam ettim.

DIŞLANMIŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin