8. Bölüm "Hastalık."

1K 178 67
                                    

Bölüm şarkısı = Jason Mraz (I'm yours)

Not > bölümü bu şarkıyı dinlerken okuyun.😉😉

Kıvanç'ın Ağzından

Derin kollarımda yüzü bana doğru dönük bir şekilde bakarken "Kıvanç?" dedi. Kollarımda olması tamamen tesadüfken, burada olamama ihtimalim onu çok daha kötü bir hale getirebilirdi meğer. Oysa o öyle yorgun ve bitkin görünüyordu ki...

İyi ki evde fazla daralmış ve serin bir hava almak için dışarıya çıkmaya karar vermişim dedim kendi kendime. Genelde balkona çıkmak yerine kulaklığımı takıp dışarıda yürümeyi tercih ederdim. Böylesi hem daha sağlıklı hem de daha iyi geliyordu bana. Dışarıda yürürken, yanımdan geçen bir taksi bizim binanın kapısına doğru yaklaştı. Başta aldırış etmedim, çünkü herkes olabilirdi ve bu da beni pek ilgilendirmiyordu açıkçası. Fakat sonra onu, kapıyı hızla açıp kendisini dışarıya atışını gördüm. Sarı saçları rüzgarda savrulurken, dengede zar zor duruyordu. Sonra gökyüzüne baktı birdenbire, hava karanlık da olsa bir gök gürültüsü eşliğinde çakan şimşek ile kısa bir süreliğine her yer aydınlanmıştı. Ardından başını gökyüzünden çevirip binanın kapısının olduğu yöne doğru bakmaya başladı. Aslında her halinden belliydi apar topar binaya girmek istediği. Fakat tek sorun dengede durmayı beceremiyor olmasıydı. Esen rüzgar dengesini iyice bozarken, kendisi de yalpalamaya başladı.

Derin var gücü ile binanın kapısından içeriye girince, ben de onun iyi olmadığını fark edip arkasından içeriye doğru girerek onu izlemeye karar verdim. Önce asansörün önüne geçti ve durdu bir süre, sonra ise kapının üzerindeki kağıdı söküp birkaç kelime sarf edip, elindeki kağıdı un ufak ederek etrafa savurmaya başladı. "Lanet olsun" diye bir ses çıktı ağzından belli belirsiz ardından ellerini alnına doğru götürerek merdivenlerin olduğu yöne doğru ilerledi. Birinci kat, ikinci kat derken artık üçüncü kata geldiğimizde neredeyse yürümüyor, sanki merdivenler ile aşk yaşayacak bir şekilde sürünüyordu. Bir süre sonra öfkeyle birden ayağa kalkmaya çalıştı, var gücüyle merdivenlerden yukarıya doğru koşmaya başladı. Tabi ben de hemen onun ardından tempolu bir şekilde merdivenlerden çıkmaya başladım. Kısa bir süre sonra artık nefesi kesilmeye başlamıştı haliyle ufaktan dengesi bozuluyordu. İşte o an fark ettim düşebileceğini. Hızla onun arkasına doğru koşarken, dengesini kaybetmesi sonucunda çığlık atıp geriye doğru düşmeye başladı. Tabi binanın soğuk zeminine değil de, benim sıcak kollarıma doğru düştü.

Korktuğu her halinden çok açık ve belliydi. İlk kapalı olan gözlerini açtı ve sonra "Kıvanç?" dedi. Ben de fısıldayarak

"Evet Derin benim." dedim.

"Ama sen nasıl?"

"Tesadüf." dedim onu takip ettiğimi gizleyerek.

Şaşkın ama bir o kadar da yorgun bir ses ile "Teşekkür ederim." dedi.

"Önemli değil." diyerek karşılık verdim. Gerçekten de beti benzi atmış bir hâli vardı. Buğday teni bembeyaza dönüşmüştü ve onu düşerken tuttuğumda ise neredeyse ayakta duracak hali bile kalmamıştı. Peki ya neydi bunun sebebi?

"Derin istersen seni hastaneye götürebilirim?"

"Hayır hayır! Hastane olmaz." diyerek inledi birdenbire ve ayağa kalkmaya çalışarak "Hastanelerden cidden hoşlanmıyorum lütfen beni evime götür Kıvanç, hem uyursam iyileşirim ki ben."

"Emin misin? Halin hiç iyi gözükmüyor."

"Evet lütfen." dedi bitkin bir ses tonu ile. Gerçekten iyi gözükmüyordu ve her ne kadar onu hastaneye götürmek istesem de inatla reddediyordu beni.

DIŞLANMIŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin