Draco'nun sırrını da bu bölümde açıkladım, bence akışı tamamen değiştirecek bir şey ama en başından beri yapmayı planladığım olaylardandı. İlk bölümlere döndüğünüzde mantığını kavrıyorsunuz zaten. Yorumlarınızı bekliyorumm iyi okumalar.
-
Bölüm şarkısı, Miia - Dynasty
"Anne?"
Draco, Narcissa'nın bir çeşit hayal ürünü olup olmadığını anlamak için birkaç kez gözlerini kırpıştırdı fakat o tamamen gerçekti ve karşısında duruyordu. Annesinin zihin okuyabilme özelliğini hatırladığı anda düşündüğü her şeyi kafasından uzaklaştırmaya çalıştı. Bu oldukça zordu, çünkü genç adamın aklında onlarca soru vardı. Belki de, buraya Voldemort'un yarım bıraktığı işi tamamlamak için gelmişti Narcissa. O nedenle gelmiş gibi durmasa da ihtimaller dahilinde olan bir şeydi.
"O seni.." Narcissa Malfoy şaşırmış bir ifadeyle konuşmaya başladığı sırada, odadaki üçüncü şahıstan rahatsızlık duyduğunu hissetti ve nezaketinden ödün vermeden "Ambrosia, bundan sonrasını ben hallederim." dedi.
"Şey, buradan beraber çıkarız diye düşünmüştüm Bayan Malfoy."
"Draco ile konuşmam gereken konular var, yalnız."
Narcissa son kelimeye uyguladığı bariz vurgu ile Ambrosia'nın odadan çıkmasını sağlarken kız aşağı inene kadar tek kelime bile etmediler. Merdivenleri inen ayak sesleri kesildiği zaman, odaya ses geçirmez bir büyü uyguladı.
Draco onu izlerken kalbinin yumuşadığını hissediyordu. Ne olursa olsun aralarında ailevi bir bağ vardı ama yelkenleri hemen suya indirecek değildi.
"Zihnimi okumaya çalışma, sakın." diyerek bir adım geri çekildi.
"Bir hafta önce bu eylem beni zorlamıştı," dedi ve derin bir nefes aldı orta yaşlı cadı. "Artık beyninden yükselen çığlıkları duymamak için kulaklarımı kapatmam bile yeterli olmaz, Draco."
Otuz saniyelik sessizliğin ve derin bakışmaların ardından Narcissa devam etti. "O seni buldu, değil mi? Voldemort. Ben buraya gelirken bulmuş olmalı.."
"Hizmet ettiğin kişinin neler yaptığından haberin bile yok, neden buradasın?" Diyerek annesine bir adım daha yaklaştı Draco.
"Şöyle konuşmayı bırak! Haftalardır kaçıyorsun ve şimdi de seni görmeye gelmem suçmuş gibi davranıyorsun... Haline bak, dağılmışsın."
Draco ise kollarını birleştirdi. "Ambrosia ile bir süredir konuştuğunu biliyordum, ama neden şimdi gelmeyi tercih ettin?"
"Bana ihtiyacın olduğunu hissetmem gerekiyordu."
"Hangi konuda?"
Kaşlarını kaldırdı Narcissa. "Granger kızı konusunda."
Şaka olamazdı değil mi? Mavinin ağır bastığı gözlerindeki kararlılık silinirken bakışları bile değişmişti Draco'nun.
Merlin aşkına! Annesi bir ölüm yiyendi, neden Voldemort'un emirlerinden çıkıp sevmediği bir kız için yardımda bulunacaktı ki?
"Haklısın, o kızı pek sevdiğim söylenemez.. Voldemort onun kaçırıldığını bilmiyor, ben de Ambrosia'dan öğrendim. Ama sen benim oğlumsun, Draco. Seni buraya kapattıklarını daha önce öğrenmiş olsaydım emin ol çoktan gelmiş olurdum. Acı çektiğini gözlerinden anlayabiliyorum."
Draco ne yapacağını bilemez bir halde kaşlarını çatarken "Zihnimi okumayı kes, lütfen." dedi. Sesi ilk uyarıya göre çok daha güçsüz çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE CHOSEN ONE | dramione
Fanfiction"Biliyor musun," dedi Draco, başını eğip yüzünü Hermione'nin omzuna saklarken. Sesi cümlenin sonuna doğru boğuklaşmıştı. "Çok güzelsin. Yemin ederim ki öylesin." - Altın üçlünün gözdesi Harry Potter'ın seçilmiş kişi olmadığını fark etmeleri Hogwarts...