Luna iyice uzamış sarı saçlarını savuracak hızda bir dönüş yaparak "Ah, merhaba Hermione." dedi. Sesi her zamanki gibi sakinleştirici tondaydı fakat biraz hızlı nefes alıyor gibi görünüyordu. Üstündeki mavi palto dizlerine kadar uzanıyordu ve incecik bacaklarını saran koyu külotlu çorabının altına kırmızı botlarını giymişti.
Hermione kaşlarını kaldırarak "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Babamla ormanın biraz aşağısına taşınmıştık, unuttun mu?"
"Ah, kusura bakma. Ben sandım ki-"
"Hiç önemli değil, biraz yürüyüşe çıkmıştım fakat iki ruh emicinin saldırısına uğradım, tavşanın nedenini merak etmiş olabilirsin." Dudaklarından sakin bir tınıyla dökülen cümlelerden sonra mavi ışıklar saçan yabani tavşan yok oldu ve saçları Malfoy'unkiler ile yarışacak derecede açık sarı olan kız asasını indirdi. "Uzun süredir buraya uğramıyorlardı."
Hermione vücudunu sarmalayan panik duygusunu dizginlemeye çalışarak "Ruh emiciler burayı buldu mu?" diye bir soru yöneltti.
"Burada saklanıyorsan artık pek güvenli olmadığını söylemek zorundayım. Fakat kızıl ötesi kalkan işe yarayabilir."
Bulunduğu duruma bir küfür savurmak istedi Hermione fakat aynı saniyeler içinde kendine sakin olup mantığını kullanması gerektiğini hatırlattı. Olanların üstüne bir de gidip Draco'ya bunları söylemek içinden gelen en son şey bile değildi.
"Üstün oldukça ince görünüyor. Sen iyi misin?" Luna biraz daha yaklaşmıştı, arkadaşının paniğe kapıldığını hissedebiliyordu.
"Pek sayılmaz. Ruh emicilerin bizi aradıklarından eminim."
"Biriyle beraber mi saklanıyorsun?"
Hermione, Luna'nın verdiği cevaptan sonra bir süre gözlerini ondan kaçırdı. Draco Malfoy ile olduğunu öğrense nasıl bir tepki verirdi? En önemlisi, kendisine ön yargılı yaklaşır mıydı?
Son dört yıldır tanıdığı, çoğu zaman herkesten dışarıda duran ve biraz da dışlanan bu masmavi gözlere sahip kızın kendisini yargılamayacağını düşündü. Birilerinin yardımına ciddi anlamda ihtiyaç duyuyordu ve Luna'yı görmüş olması ona sunulmuş güzel bir fırsat olabilirdi.
"Aslına bakarsan Luna, Draco Malfoy beni öldürmekle görevlendirilmişti fakat bazı şeyler oldu ve," Derin bir nefes aldı. "Şu an eski bir arkadaşının evindeyiz. Ormanın başlangıcına doğru bir düzlükte. Sanırım ölüm yiyenlere karşı bir büyü ile korunuyor."
"Diğerleri nerede?"
Hermione iyice utanıp sıkılırken onları neden arkada bıraktığını, son zamanlarda yaşadığı garip geceleri hiçbir detay atlamadan Luna'ya anlattı. Draco ile yaşadığı geçmişin gizli kalmasını istediğinden, onu fazla ayrıntılı anlatmayıp üstünden geçmişti ki zaten Luna'nın bunu üsteleyeceğini düşünmüyordu. Ses tonu biraz da suçluluk duygusu barındırıyordu çünkü bu zamana kadar Harry'nin asla yalnız başına bir işe kalkışmasına izin vermeyip yanında olmuştu, ve şimdi onlardan bu konuda anlayış beklemesi garip olmalıydı. Anlatırken yaptıklarının saçma olduğunu bile düşünmeye başlamıştı.
Luna dikkatini karşısındaki kıza vermiş ve onu son cümlesi de bitene kadar dinlemişti. Birkaç saniye gözlerini ormanın içinde gezdirdi, düşünüyor gibi bir havası vardı ve en sonunda gözlerini Hermione'nin gözleri ile buluşturarak "Seni anlayabiliyorum. Açıkçası, son çıkan haberi okuduktan sonra yanında olabilmeyi istedim fakat babamı tekrar yalnız bırakamazdım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE CHOSEN ONE | dramione
Fanfiction"Biliyor musun," dedi Draco, başını eğip yüzünü Hermione'nin omzuna saklarken. Sesi cümlenin sonuna doğru boğuklaşmıştı. "Çok güzelsin. Yemin ederim ki öylesin." - Altın üçlünün gözdesi Harry Potter'ın seçilmiş kişi olmadığını fark etmeleri Hogwarts...