Biliyordu. En başından beri bilmesine rağmen beni zor duruma düşürmeye çalışmıştı. Titreyerek sopamı kavradım.
"Neden bilmiyormuş gibi yaptın?" diye sordum yutkunarak. Sesini çıkarmadı. Ona sinirliydim, hem de çok.
Benimle dalga geçen aptallardan bir farkı yoktu. Beni evine getirmesi de sadece gösteriş içindi. Onu polise ihbar edecektim.
"Emin olamadım," diye açıkladı. Sesi kötü çıkıyordu. "...bilirsin, ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Kötü bir amacım yoktu."
Ama ben çok aciz hissediyorum.
"Bu konu hakkında konuşmak istememeni anlıyorum. Sana yardım edip yaralarını iyileştireceğim, lütfen bu halde gitmeye çalışma."
Bu cümlenin altında tam olarak şu anlam yatıyordu: Zaten körsün, yaralı bir halde hiçbir yere gidemezsin.
Canımı yakmıştı, çünkü haklıydı. Kendimi yavaşça yere bıraktım. Sonra nefesini yüzümde hissettim.
"Yere oturma, çok sert. Yumuşak bir yere geçmene yardım edeyim." diye mırıldandı ve koluma girerek beni taşıdı. Bir yabancıydı fakat şefkati hoşuma gitmişti.
Çoğu tanıdıktan daha iyi bir yabancıdı.
O anda nasıl göründüğünü merak ettim. Uzun boylu muydu? Saçları ne renkti? Ya gözleri? Adı... Sahi, adı neydi?
"Şey..." diye mırıldandım. "Adın neydi?"
Sesi uzaktan gelince irkildim. Ne ara içeriye gitmişti? Su ısıtısının sesi, onun sesini biraz bastırmıştı ama yine de duyabilmiştim.
"Yoongi. Min Yoongi."
Güzel isim... Sesini yeniden duydum. "Peki sen ismini söylemeyecek misin talihsiz kurbanım?"
Kurban mı? Hadi ama, bana kötülük yapan bir mafyanın eline düşmemiştim. Bana çarptığı için beni önmsiyordu ve onun kurbanı olamazdım.
Bunları boş vererek ismimi söyledim. "Jimin."
Sesi bu sefer daha yakından geldi.
"Kahve içer misin Jimin?"Yeni tanıştığı birine karşı, özellikle de farklı olan birine karşı bu kadar rahat davranması beni şaşırtmıştı. "Evet." diye fısıldamamla elimde kahve dolu kupanın sıcaklığını hissetmem bir oldu.
"Hava çok soğuk. Önce ellerini ısıt."
Yoongi tuhaf biriydi. Bir anlığına ondan gerçekten korkuyor ve bu evden gitmek istiyor, bazen de ona karşı tuhaf bir sevgi besliyordum. Benimle ilgileniyordu. Ve insanlar genellikle benimle ilgilenmez, bana bir çöpmüşüm gibi davranırlardı.
Yoongi bana böyle şefkatli davranan ilk kişi olmasa da bu sevgiyi ve ilgiyi görmek güzel hissettiriyordu. Jiyeol noonadan başka kimse benimle böyle ilgilenmemişti. Ailem bile.
Sana çarptığı için suçluluk duyuyor. Sana acıyor Jimin.
Bir tarafım da bunu iddia ediyor, içimdeki sıcak his yeniden kayboluyordu.
"Fazla düşüncelisin. Artık kahveni iç, elin yanacak." Sesi güzeldi. Tuhaf ama hoş bir tonu vardı. Kahveyi beceriksizce dudaklarıma götürdüm. Dudaklarımı bulmam zor olmuştu.
"Gerçekten özür dilerim. Sana çarpmak istememiştim. Kahveni bitirdikten sonra yarana bakmama ne dersin?"
Tanımadığım bir adama kalçamdaki morlukları mı gösterecektim? Hayır, bu beni korkutuyordu. Zaten yeterince savunmasızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
first snow ❅ yoonmin ✓
Fanfiction"Bulutların nasıl göründüğünü merak ediyorum. Şu anda nasıllar?" diye sordum nefesinin geldiği yöne doğru dönerken. Derin iç çekişini duydum. Beni kollarının arasına aldı ve mandalina kokulu nefesi yüzümü okşadı. "Gerçekten bilmek istiyor musun kar...