3

12.2K 1.5K 1.3K
                                    

Kızarmış tavuk ve biraya bayılırdım. Her ne kadar birayı hayatımda sadece birkaç kez içsem de kızarmış tavuğu sıklıkla yerdim ve gerçekten en sevdiğim yiyecekti.

Annem lafın gelişi zararlı olduğu gerekçesiyle biraz kızar, sonra "Ne halin varsa gör." diyerek yememe izin verirdi. Zaten fazla umurunda değildim. Zararlı bir şey yemem onu etkilemezdi.

Yoongi hyung -benden bir yaş bile büyük olsa ona çok saygı duyuyorum- kızarmış tavuk sipariş edince iyice gözüme girmişti. Evde bira olduğunu söyleyince iki katı kadar mutlu olmuştum.

Tamam, içemezdim. En azından bir yabancının evinde sızacak kadar da içmezdim.

Zaten kalçam çok acıyordu. Sarhoş olamayacak kadar yorgundum. Kızarmış tavuğu büyük bir açlıkla ısırırken Yoongi hyungun sesini duydum.

"Kızarmış tavuğu çok seviyor olmalısın." Ağzım doluyken karşılık verdim.

"Evet, bayılırım!"

Hafifçe kıkırdadığını duydum. "Bira ister misin?" Kafamı aşağıya eğdim.

"Çok isterim ama şimdi olmaz. Çok yorgunum, bünyem kaldırmayabilir."

Sesini çıkarmadı. Ardından bira şişesinin açılma sesini duydum. O içerken onu görmek zorunda olmadığım için mutluydum. Yoksa canım çekecekti. Uzun zamandan sonra görmeyen gözlerime teşekkür ettim.

"Hyung." diye söze girdim. "Cidden sana minnettarım. Bana çarptın ama beni çok iyi ağarlıyorsun."

Güldü. "Bu sana özel değil Jimin. Kim olsa aynısını yapardım."

Neden bunu söyledin ki şimdi?

Boğuk çıkan sesi aklıma kötü şeyler getirmişti. Sarhoş mu olmuştu yoksa? "Sarhoş olmazsın değil mi?" dedim tedirgin bir sesle.

"Ben sarhoş olmam, Jimin. Bu konuda çok dayanıklıyım." dedi ve kulaklarıma çalınan camın cama vurma sesi beni titretti. Sanırım ikinci şişeye geçmişti.

"Hadi ama, biraz kendinden bahset. Kurtardığım çocuğu daha iyi tanımak istiyorum." diye diretti. Derin bir nefes aldım.

"Görme engelliler için açılan bir eğitim kurumuna gidiyorum. Yirmi iki yaşındayım. Doğduğumdan beri bu şekildeyim." Son cümlede sesim istemsizce kısılmıştı.

Bir anda kemikli elini omzumda hissettim. "Bunu yapma." dedi kötü bir sesle. "Kendinden utanman gereken bir durum olduğunu sanmıyorum. Bana sorarsan gayet iyi ve sağlıklı görünüyorsun."

Bu beni biraz sevindirmişti. Hayatımda aldığım birkaç övgüden biriydi bu. Ama gerçek olmama ihtimali de vardı. Belki de sadece teselli etmeye çalışıyordu.

Yüz kaslarım aşağıya doğru kaydı. Sürekli bir şeyleri kafama takıyordum ve bu hiç hoşuma gitmiyordu.

Sesimi çıkarmadan yemeye devam ettim. O da ikinci şişeden fazlasını içmedi.

Kutuyu yoklayan ellerim boşlukla karşılaşınca yutkundum. Bitmişti. Uzun bir aradan sonra Yoongi hyungun sesini duydum.

"Doydun mu?" Evet, fena halde doymuştum. Kafamı salladım.

"O zaman sana yatacak bir yer ayarlayalım. Sabah da seni istediğin yere bırakırım, tamam mı?"

Bir insan nasıl bu kadar iyi olabilirdi? Yoksa rol mü yapıyordu? Eğer rol değilse gerçek olamayacak kadar güzel bir kalbe sahip olmalıydı.

first snow ❅ yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin