4

11.2K 1.4K 680
                                    

Bir hafta geçmişti. Beni okulun önünde bırakıp birden yok olan Yoongi hyung, ardımızda koca yedi günü bırakmıştı.

Kalçam artık acımıyordu. Sanırım iyileşmek üzereydi. Ama acımasını inanın ki daha çok isterdim. Birden ortadan kaybolan Yoongi hyungun hayal olmadığını kanıtlayan tek şey, arada bir sızlayan yaramdı.

Elimi kabartmalı harflerin üzerinde gezdirdim ve düşüncelerimden sıyrılıp kitabı okumaya devam ettim.

"İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez." *

Sahiden doğru muydu bu? Gözlerim olmasa bile gerçekleri görebilir miydim yani?

Okuma sınıfı her zamanki gibi sessizken camın açılma sesiyle birlikte içeri buz gibi hava firar etti.

Burada her türlü insan vardı. Kimi ilkokul, kimi ortaokul, kimiyse lise öğrencisiydi. Hepimizin tek ortak noktası kör olmamızdı.

Burayı bildiğim tüm yerlerden daha fazla seviyordum çünkü benimle alay edebilecek biri yoktu. Hepimiz aynı şeyi yaşıyorduk ve çoğunlukla dertleşiyorduk.

Kitap okuma saatleri en sevdiğim saatlerdi. Herkes sessizce sırasına oturur ve sevdiği bir kitabın -varsa- kabartmalı halini kütüphaneden alıp burada okurdu.

Jiyeol noonayla da bu şekilde tanışmıştım. Kütüphaneden kitap almaya gittiğim bir gün, çok korkakken Jiyeol noona bana yardım etmiş ve adımı sormuştu. O günden beri hep onun çalıştığı kütüphaneye gidiyordum.

Aramızda sıkı bir ilişki oluşmuştu. Annemdi, ya da ablam. Ama bir şekilde dolduruyordu içimdeki boşlukları.

"Evet arkadaşlar. Dışarı çıkmak isteyen çıkabilir."

Bay Jang işinde başarılı ve disiplinli bir öğretmendi. Bizim gibi kaynaştırmalara hep sabırla yaklaşmış, bize güzelce eğitim vermişti. Evet, kaynaştırmaydık biz. Diğer insanlara göre kör mahlukatlar da olabilirdik. Bundan pek emin değildim.

Ama Bay Jang bize hep insancıl davranmış, görebiliyormuşuz gibi bize bir şeyler anlatmaya çabalamıştı.

Kitabın kapağını kapatarak elimle sıramın altını yokladım ve kitabı oraya yerleştirdim.

Dışarı çıkmayacaktım ama pencerenin önünde oturmak istiyordum. Sınıftan birkaç kişinin uzaklaştığını duyumsadım. Yavaşça sopamı aldım ve önümü yoklayarak pencereye ilerledim.

Soğuğa yaklaştığıma göre doğru yerdeydim. Açık olduğunu bildiğim pencereden yavaşça ellerimi uzattım. Kar taneleri elime teker teker düşmeye başladı.

Yoongi hyung acaba şu an ne yapıyordu? Bir daha görüşeceğiz, demişti. Peki neden bir haftadır karşıma çıkmıyordu. Bu kör halimle onu bulacağımı falan mı sanıyordu.

Bir elveda bile demeden gitmişti. En çok da bu içime oturmuştu. Veda eder gibiydi gidişi. Hızlı ve sessiz...

Ya ona bir şey olduysa? dedi iç sesim telaşla. O seni kurtardı Jimin, ama ona bir şey olsa borcunu ödeyemeyecek kadar acizsin. Sen busun işte.

first snow ❅ yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin