KIZIL SAÇLI KIZ

246 8 1
                                    



Ding dong! Ding dong! Ding dong!

"Geldim!" diye bağırdı Pınar kapının üçüncü çalışının ardından aceleyle. Televizyonun karşısında kurulduğu kanepeden kalkıp terliklerini ayağına geçirerek isteksizce kapıya yöneldi. İzlediği dizinin en heyecanlı yeri olduğundan, hala bir yandan da arkasına bakıp televizyona göz atmadan edemedi. Ama artık kapıyı da açması lazımdı.

Siyah küt saçları, koyu kahverengi gözleri ve ortalamanın altında bir boyu olan Pınar kapıdakini daha fazla bekletmemek için "Kim o?" diye sormadan kapıyı açtı. Fakat kapıyı açtığında onu bir sürpriz bekliyordu.

"Merhaba! Ya-yanlış eve ge-geldiniz herhalde," diyebildi Pınar kekeleyerek.

Karşısında bir-yetmiş boylarında, Pınar'ın "ideal" diyebileceği vücut hatlarına sahip, kızıl bir genç kız duruyordu. Ten renginin olağanüstü beyazlığından, yüzündeki minik çillerden ve saçının orijinal kırmızı renginden kızın doğuştan, hakiki kızıl olduğunu anlayabiliyordu Pınar. Moda ve güzellik konusunda takıntılı olan Pınar için böyle ayrıntıları gözlemlemek bir alışkanlık haline gelmişti.

Ayrıca Pınar bu kızı daha önce hiç görmediğinden emindi; ama yine de bu yüz sanki bir yerlerden tanıdık geliyordu ona. Belki de bu yüzden karşısındaki kızı görür görmez Pınar'ın aklına gelen ilk şey "Lütfen, Erkan beni bu kızla aldatıyor olmasın," olmuştu. Pınar, bir yıldır Erkan ismindeki çocukla çıkıyordu fakat hala ikisinin arasında ciddi güven sorunları vardı. Bu yüzden, son zamanlarda, karşılaştığı her kızdan bu şekilde şüphe duymadan edemiyordu.

Pınar tüm bunları düşünürken, kızıl saçlı kız ani bir hamleyle öne atılıp ona sarılmıştı bile. Bu ikinci şok dalgasıyla sarsılan Pınar, kaskatı kesildi ve bu sarılmaya nasıl tepki vereceğini bilemeden öylece durup kaldı.

"Ah! Seni çok özlemişim Pınar," dedi kızıl saçlı yabancı kız sarılma işini bitirip, kollarını boynuna doladığı Pınar'dan ayrılırken.

Pınar'ın yüzünden şaşkınlığı ve kafa karışıklığı okunabiliyordu. Kızıl saçlı kız da bunu fark etmişti.

"Beni tanımadın mı Pınar?" dedi gülümseyerek. "Bugün geleceğimi de söylemiştim halbuki."

"Öyle mi söylemiştiniz?"

Pınar hala şaşkındı. Kızın sesi de aslında yüzü gibi ona bir yerlerden tanıdık geliyordu; ama Pınar bu kızı nereden tanıyor olabileceğini hala bir türlü çıkaramıyordu.

"Bugün tek bir misafir bekliyordum," dedi Pınar biraz düşündükten sonra. "O da liseden eski bir arkadaşımdı."

İki gün önce Pınar'ın liseden eski arkadaşı Menekşe arayıp, bir iş görüşmesi için şehre geleceğini ve gelmişken onunla da buluşmak istediğini söylemişti. Pınar ilk başta eski arkadaşının bu teklifine şaşırmıştı. Çünkü beş yıl önce lisenin mezuniyet balosunda Menekşe'nin başına bazı "talihsiz" olaylar gelmişti ve daha sonra da kız sırra kadem basmıştı. Pınar'ın öğrendiğine göre Menekşe o günden sonra liseden kimseyle –Yiğit'le bile- tekrar irtibata geçmemişti. Şehrin merkezine uzak olan evini zaten kimse –en iyi arkadaşı Pınar bile- bilmiyordu. Ayrıca tüm sosyal medya hesaplarını kapatan Menekşe, telefon hattını da değiştirmişti. Bu yüzden, Pınar iki gün önce, onu arayan yabancı numaranın Menekşe olduğunu öğrendiğinde oldukça şaşırmıştı. Hem Menekşe hala kendi numarasını sakladığı için hem de onunla buluşmak istediği için.

"Demek liseden bir arkadaşınızı bekliyordunuz Pınar Hanım," dedi kızıl saçlı kız muzip bir gülümsemeyle. "İsmi neydi acaba bu arkadaşınızın?"

"Me-Menekşe," dedi Pınar kekeleyerek. Kapısının önündeki bu kızda acayip bir şeyler vardı; ama Pınar hala çözememişti.

Kızıl saçlı kız "İşte!" dercesine kollarını iki yana açtı ve aynı muzip gülümsemeyi takınmaya devam etti. "Eee, misafirini kapı önünde mi bekleteceksin?"

Pınar'ın ağzı, duyduğu bu cümle karşısında bir karış açık kalmıştı. Kendini, fark etmeden karşısındaki genç kızın zeytin yeşili gözlerini incelerken buldu. Bu gözleri ve bu bakışı tanıyordu. Artık bu sesin – her ne kadar ona hala imkânsızmış gibi gelse de- kime ait olduğunu da anımsayabiliyordu. Aradan geçen beş yıla rağmen bu detayları hatırlamasına kendisi de şaşırmıştı.

"MENEKŞE!?" diye tiz bir sesle bağırdı Pınar. Heyecanını ve şaşkınlığını saklayamamıştı.

Kızıl saçlı kız "evet" anlamında başını salladı ve bu defa Pınar öne atılarak kıza sımsıkı sarıldı. "Gözlerime inanamıyorum!" dedi Pınar hala sımsıkı sarılırken. "Çok değişmişsin! Zayıflamışsın... Ve kızıl olmuşsun... Hep kızıl mıydın ki sen?"

Pınar biraz sakinleşip, sımsıkı sardığı kollarını Menekşe'nin üzerinden çekerken "Artık beni içeri davet edecek misin?" dedi Menekşe gülümseyerek.

İki kız, yüzlerinde kocaman gülümsemelerle içeri girdiler.

ESAS KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin