"Ah Menekşe! Ne kadar da değişmişsin? Çok güzel olmuşsun. Yani tabii önceden de güzeldin; ama şimdi apayrı bir güzel olmuşsun..."
Pınar, okul zamanı da hep konuşkan bir kız olmuştu. Aradan geçen beş yılın, Pınar'ın bu huyunu hala değiştirmediğini görmek Menekşe'yi pek şaşırtmamıştı. Kapıdan içeri girdikleri andan itibaren Pınar dakikalarca hayret nidaları atmış ve bıkmadan Menekşe'nin ne kadar değiştiğinden, güzelleştiğinden bahsedip durmuştu. Hala da devam ediyordu. Menekşe ise tüm bunları sessizliğini koruyarak ve suratına kibar bir gülümseme yerleştirerek dinliyordu.
Bu arada bir yandan da Pınar'ın evini inceliyordu. Ev bir ya da iki kişinin yaşayabileceği ideallikte büyük görünüyordu. Tam bir genç evi de denilebilirdi. Mobilyaların hepsi farklı renklerde ve tarzlarda, duvarlar kült filmlerin afişleriyle süslü ve her şey her yerde. Özellikle bu eşya kalabalığı şu an oturdukları yerde yoğunlaşıyordu. Bir kanepe, iki koltuk, karşılarındaki dev ekran televizyon ve ortada üzerinde boş hiçbir nokta bile olmayan envai çeşit eşyalarla dolu sehpadan oluşan bu köşe anlaşılan Pınar'ın evdeki yaşam merkeziydi.
"Beni evine kabul ettiğin için teşekkürler," diyebildi Menekşe, sonunda Pınar'ın nefeslenmek için konuşmasına biraz ara verdiğini fark edince.
"Ne demek!" dedi Pınar yalandan bir gücenmeyle. "Lisede en iyi arkadaşımdın sen benim. Tekrar bir araya gelmek için geç bile kaldık." Şimdi Pınar'ın yüzünde üzgün bir ifade vardı. "Sana ulaşmaya çalıştım Menekşe. Gerçekten. Ama mezuniyet balosunda olanlardan sonra-"
"Lütfen o balodan bahsetmeyelim Pınar," dedi Menekşe, Pınar'ın lafını tamamlamasını engelleyerek. Suratı biraz düşmüştü.
"Tamam," dedi Pınar anlayışlı bir ses tonuyla. "Zaten şu an tek önemli olan, senin burada olman..."
"Teşekkürler."
"...ve bu kadar değişip güzelleşmiş olman," diye ekledi Pınar gülümseyerek. Anlaşılan bu değişme mevzusu uzun bir süre daha Pınar'ın dilinden düşmeyecek, diye düşündü Menekşe.
"Yoksa iş görüşmesini de bahane edip mezunlar buluşması için mi geldin?" dedi Pınar, bu ihtimalin aklına aniden geldiğini belli eden bir heyecanla. "Tabii ya! Nasıl akıl edemedim? Hem bu kadar değişip güzelleşmişsin de. Seni mezunlar buluşmasında görünce, oradaki herkes küçük dillerini yutacak. Gerçi davetiyedeki salak nottan sonra gelmezsin diye tahmin etmiştim... Ama gelecek olmana çok sevindim tabii." Pınar, oturduğu kanepede zıplayıp elleriyle art arda hızlıca üç alkış çaldı ve ağzı kulaklarında "Çok eğleneceğiz!" diye ekledi.
"Bir dakika. Bir dakika." Menekşe yine Pınar'ın nefes alma molasını fırsat bilip konuşmaya girdi. "Ne buluşmasından bahsediyorsun? Hiçbir şey anlamadım."
"Mezunlar buluşması işte! Mezuniyetimizin beşinci yılı olduğu için toplanıyoruz ya!" dedi aynı heyecanla Pınar. Fakat birkaç saniyelik sessizlikten sonra aniden yüzündeki sevinç ifadesi gitti ve yerini şaşkınlığa bıraktı. "Sen davetiye almadın mı yoksa?" dedi mahcup bir şekilde.
"Hayır," dedi Menekşe omuzlarını silkerek. Davetiye almadığı için pek de üzülmüş görünmüyordu.
"Tabii ya!" diye telaşla söylendi Pınar. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Telefon hattını değiştirip, internetteki hesaplarını kapattığın için sana ulaşamamışlardır. Ev adresini de hiçbirimiz bilmiyorduk zaten. Bu yüzden sana davetiyeni gönderememişlerdir."
"Tamam, boş ver Pınar," dedi Menekşe içten bir gülümsemeyle. "Zaten davetiye almış olsam bile o insanlarla tekrar görüşmek gibi bir niyetim yok."
"Haklısın sanırım," dedi Pınar anlayışla.
Kısa bir sessizlik oldu.
"Bu arada," dedi Menekşe, aklının bir köşesinde kalan bir şeyi yeni fark etmişti, "şu bahsettiğin, davetiyedeki 'salak' not neydi?"
"Ne notu?"
"Biraz önce sen söyledin ya."
"Haa! Ben söyledim, değil mi? Farkında bile değilim. Ah, şu dilimi tutmayı bir türlü öğrenemedim. Sen onu boş ver ya. Saçma salak bir şeydi işte. Hem-"
"Yoksa davetiye bu mu?" diye sözünü kesti Menekşe. Pınar telaşını saklamak için önündeki sehpaya yığılı dergilerden birini alıp elinde inceler gibi yaparken sehpanın üzerindeki dergi yığınlarının arasında sırıtan parlak mor bir zarf Menekşe'nin dikkatini çekmişti. Pınar'ın da zarfı fark edip hareketlendiğini görünce ondan önce davrandı ve mor zarfı dergi yığınlarının arasından tek hamlede çekip aldı.
"Onu okumasan olmaz mı?" diye umutsuzca sordu Pınar. Davetiye için uzanan eli hala boşlukta sallanıyordu.
"Merak etme," diye arkadaşını yatıştırdı Menekşe. "Bir şey olmaz."
Menekşe Pınar'ın kaygılı bakışları altında mor zarfı dikkatle açıp içindeki kartı çıkardı. Kartta yazanları okudu. Buluşma bir ay sonraydı. Ve tam tahmin ettiği gibi, buluşmanın tüm organizasyonu Janset'e aitti.
Fakat notu hala görememişti.
"Kartın arkasında," dedi Pınar fısıldarcasına. Menekşe'nin yüzündeki ifadeden, notu aradığını tahmin etmiş olmalıydı.
Menekşe kartı ters çevirdi. Şimdi nefesini tutmuş ve gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Kartın arkasında büyük bir patlıcan resmi vardı. Resmin altında ise şunlar yazılıydı: Buluşmaya PATLICAN getirmemeniz rica olunur.
Menekşe kartı bir çırpıda tekrar dergi yığınının üzerine bıraktı. Dönüp Pınar'a baktı. Yüzünde zorlama bir gülümseme vardı. Ama Pınar, arkadaşının yüzündeki gülümsemeye rağmen mutlu olmaktan çok sinirli olduğunu anlayabiliyordu.
"Menekşe?" diye seslenebildi arkadaşına kısa bir sessizliğin ardından.
Menekşe aniden yerinde doğrulup ayağa kalktı. "Tamam," dedi yüzünde kararlı bir ifadeyle. "Oturmanın zamanı değil artık. Haydi, daha mezunlar buluşmasında ne giyeceğimize karar vermemiz lazım."
"Gelecek misin?" dedi Pınar şaşkınlıkla.
"Eh, anlaşılan bazı arkadaşlar beni hala unutamamış. Eminim küçük bir buluşma iki tarafa da iyi gelecektir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESAS KIZ
Teen FictionMenekşe lisede başına gelenlerden sorumlu olan eski sınıf arkadaşlarından intikam almak ve onları kendine aşık etmek için dizi ve filmlerdeki esas kız klişelerini kullanmaya karar verir. Önünde intikam planını gerçekleştirmek için 1 ayı ve 5 eski dü...