YİĞİT

157 7 0
                                    


Menekşe, son sözlerinden sonra, Pınar'ın, verdiği kararı sorgulamasını bekliyordu. Çünkü o bile verdiği karardan emin değildi. Pınar'dan çıkacak en ufak itirazda, mezunlar buluşmasına gitme kararından vazgeçmeye hazırdı. Ama beklediği itiraz gelmedi. Aksine, bu fikir Pınar'ın hoşuna bile gitmişe benziyordu. Çünkü son iki saattir Pınar ağzı kulaklarında, mezunlar buluşması için giymeyi düşündüğü elbiseleri art arda deneyip Menekşe'ye mini bir defile yapıyordu.

"Mezunlar buluşması deplasmanda olacak diye mi bu kadar hazırlık yapıyorsun?" dedi Menekşe, mini defilesini bitiren Pınar sonunda pembe pijama takımıyla tekrar yanına gelip oturduğunda.

"Deplasman mı?" Pınar'ın yüzünde hiçbir şey anlamadığını belirten bir ifade vardı.

"Yabancı, rakip sahada yani," diye açıklamaya koyuldu Menekşe. "Hani buluşma Janset'in babasının otelinde olacakmış ya, o yüzden öyle dedim." Menekşe, davetiyedeki, adres olarak yazılı olan otelin adını görür görmez hatırlamıştı burayı.

Beş yıl önceki mezuniyet balosu da burada yapılmıştı.

"Aslında orası artık Janset'in kendi oteli sayılır," diye Menekşe'nin beklemediği bir şekilde açıklamada bulundu Pınar.

"Nasıl yani?"

"Eh, Janset üniversiteden mezun olduktan sonra babası, işletmesi için oteli ona verdi. Ne de olsa tek çocuğu olduğu için her şeyi ona miras kalacak zaten. Şimdiden onun için biraz alıştırma olsun istemiştir herhalde. Ayrıca duyduğuma göre Janset Engin'le düğününü de orada yapmayı planlıyormuş."

"Hangi Engin? Hani şu, lisede peşinden ayrılmadığı 'Mahşerin Dört Atlısı'ndan Engin mi?"

"Aynen o. Birkaç yıldır çıkıyorlarmış diye duydum."

"Desene Janset hiç değişmemiş. Hala her istediğini elde ediyor. Er ya da geç."

İki kız aynı anda derin birer iç çektiler. Menekşe, Janset'in tüm kötülüklerine rağmen hala her istediğini elde edebilmesine içerlediği için iç çekmişti. Ama Pınar'ın yüzündeki hayalperest ifadeye bakınca, onun iç çekmesinin nedeninin Janset'in hayatına imrenmesi olduğunu anlamakta zorlanmadı.

"Buluşmaya gelmek istediğimi söyledim; ama davetiyesiz içeri almıyorlar sanırım, değil mi?" diyerek konuyu Janset'ten uzaklaştırmaya çalıştı Menekşe.

"Ah, evet!" dedi Pınar, avucunun içiyle alnına vurarak. "Onu tamamen unutmuşum." Şimdi oldukça üzgün görünüyordu. "Aslında her davetiye iki kişilik. Benimle gel derdim; ama erkek arkadaşımı birlikte gitmeye ikna edebilmek için çocuğun kafasını günlerce ütüledim. Şimdi iptal edersem büyük ayıp etmiş olurum. Üzgünüm Menekşe!"

"Üzülme," diye arkadaşını teselli etti Menekşe çabucak.

"Ama istersen Janset'e ulaşıp senin için de bir davetiye iste-"

"Sakın!" diye kestirip attı Menekşe. "Tüm olanlardan sonra dilenci gibi ondan davetiye isteyecek değilim. Ayrıca davetiyedeki notu kendin de gördün. Beni orada istemediğini daha açık belirtemezdi sanırım."

"Peki, oraya nasıl gireceksin?"

"Önümüzde daha bir ay var. O zamana kadar bir yol bulurum."

"Hey! Belki buluşmaya gidecek başka birilerinden rica edebilirsin. Eminim şu an eski sınıfımızdan herhangi bir erkeğe mezunlar buluşmasına birlikte gitmeyi teklif etsen, hiç düşünmeden senin kavalyen olmak isterler." Pınar'ın yüzünde yine muzip bir gülümseme belirdi. "Hatta belki Yiğit-"

Pınar, bu ismi telaffuz ettiği anda Menekşe'nin yüzünde oluşan sert ifadeyi görünce aniden sustu. Menekşe'nin gözlerinde adeta şimşekler çakıyordu. Yıllar sonra bu ismin onda hala böyle bir etki bırakmasına kendi bile şaşırmıştı.

Yiğit...

Kalbinin, hiç atmadığı kadar canlı atmasını sağlayan Yiğit...

Ve kalbini tamir edilemez biçimde paramparça eden, yine aynı Yiğit...

ESAS KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin