Huzur Dolu Günlük,
Son bir aydır her şey o kadar sakin ve güzel gidiyor ki, ben bile ara sıra işlerin bu kadar yolunda gidiyor olmasına şaşıyorum.
Öncelikle evdeki gidişattan bahsedeyim.
Kardeşim Selim her zaman yaptıklarıyla evdekileri telaşlandıran yaramaz , asi çocuk olmuştur. Ama evdekiler saçımı mora boyattığımı gördükleri günden beri asıl endişelenmeleri gerekenin Selim değil, ben olduğuma karar verdiler. Birkaç hafta uzun uzun bakışlarıyla beni süzmeye, laf aralarında başımı belaya sokup sokmadığıma ya da başıma bir olay gelip gelmediğine emin olmak için sorgulamalara başladılar.
Başlarda bu biraz hoşuma bile gitti açıkçası. Evin sorunlu çocuğu muamelesi görüp ailemin üzerime düşmesi pek de fena sayılmazdı. Selim'in başını beladan belaya sokmasını alışkanlık haline getirmesine şaşmamak gerek diye düşündüm. Ama ilk birkaç haftanın sonunda annem ve babamın sürekli üzerime düşmeleri ve bu kadar tedirgin olmaları ister istemez canımı sıkmaya başladı. Selim'in bir akşam odama gelip "Anne babamın dikkatini benim üzerimden çektiğin için çok teşekkür ederim mor saçlı ablacığım!" diyerek sırıtması da bardağı taşıran son damla oldu. Eğer Selim bir şeyden memnunsa bu kesinlikle benim için iyi bir şey olamazdı. Bunu on üç yıllık ablalık tecrübem sonunda öğrenebilmiştim. Bu yüzden olaya artık el atmam gerektiğine karar verdim ve harekete geçtim.
Ertesi gün biraz da kendimi zorlayarak evin içinde neşeyle gülücükler saçarak dolaşmaya başladım. Tüm günümü annem ve babamla sohbetler ederek veya onlarla televizyon izleyerek geçirdim. Her sohbetlerine katıldım ve yaptıkları esprilere bile güldüm. Hakkımda bir yorum yaptıklarında gözlerimi bile devirmiyordum artık. Bu şekilde birkaç gün devam edince bizimkileri bir sorunum olmadığına yavaş yavaş ikna etmeye başladım. Daha sonra kısa sürede tekrar evdeki eski düzenimize döndük. Selim'den kısa süreliğine ödünç aldığım "haylaz çocuk" rütbesini tekrar ona iade etmiş oldum ve daha önce evin içinde kırmızı saçlı olduğum zamanki kadar rahat bir şekilde yaşamaya devam edebildim. Hatta annem ve babam mor saçlarımla ilgili ufak şakalar yapmaya bile başladılar. Ve ben yine kendimi elimden geldiğince zorlayarak bu şakalara da güldüm.
Evde işleri er ya da geç yoluna koyacağımı biliyordum aslında. Ama beni asıl şaşırtan, okulda da evdeki gibi huzura kavuşabilmem oldu. Zira, bir aydır ne Janset ile Mahşer grubundan ne de okuldaki herhangi başka birinden hakaret içerikli tek bir söz bile duymuştum. Ve böyle bir durumun kıyamet alametleri listesine girebilecek kadar sıra dışı olduğunu bilmeme rağmen bu konuda fazla düşünmemeye karar verdim.
Janset ve Mahşer grubunun benimle ilgili geri adım atmalarının asıl nedeninin Yiğit olduğunu anlayamayacak kadar aptal değilim tabii. Bora'nın benimle dalga geçmesinden ve hepsinin bana gülmesinden sonra Yiğit onlarla bu konuda konuştuğunu söylemişti. Ama bundan o kadar önemsiz bir şeymiş gibi bahsetmişti ki, konuşmasının bu kadar etkili olabileceğini tahmin edememiştim.
Laf Yiğit'ten açılmışken...
Yiğit'le gerçekten iyi arkadaş olduk. Hatta neredeyse Pınar'la olduğundan bile daha iyi. Benim için okulu katlanır kılan en önemli şey Yiğit ile geçirdiğim vakitler oldu dersem abartmış olmam sanırım. Ders dışında her fırsatta sohbet ediyoruz artık. Hatta birbirimizin numaralarını aldık ve her gün telefondan mesajlaşıp okuldaki sohbetlerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Konuşacak konularımız hiç bitmiyor. Bazen düşünüyorum da keşke-
Neyse, konudan pek uzaklaşmasam iyi olacak.
Aslında bu hafta Yiğit'le ilgili tuhaf bir şey fark ettim. Okuldaki sunum ödevi için Mahşer grubundan Ali ile çalışmam gerekiyordu. Öğretmen herkesi rastgele eşleştirdi ve benim şansıma Ali düştü. Ödevin araştırma kısmını ben, sunum kısmını da Ali üstlendi. Birkaç haftadır öğle aralarında sınıfta Ali'yle bir araya gelip ödevimizin üzerinden geçiyorduk. Ali her ne kadar daha önceden benimle dalga geçen güruhun içinde olsa da, bu ödev için her bir araya geldiğimizde bana karşı gayet kibar ve güler yüzlüydü. Bu yüzden ben de geçmişte yaptıklarına rağmen ona aynı şekilde davranmaya karar verdim. Yani kısacası artık aramız iyi sayılır.
Ama bu defa Yiğit mevzusu araya girdi. Geçen gün yine Ali ile bir sırada oturup ödev ile ilgili kaynakları gözden geçirirken göz ucuyla bir şeyi gördüm. Yiğit sınıfın pencerelerinden birinin önünde durmuş kaşlarını çatarak bize doğru bakıyordu. Önce tesadüf sandım ama Ali ile her bir araya geldiğimizde gizlice Yiğit'i gözledim ve her defasında onu aynı kaşları çatık bakışlarıyla yakaladım.
İlk başta yanına gidip ona neden böyle baktığını sormak istedim. Ama onu gizlice gözleyip bakışlarından anlamlar çıkarmaya çalışarak kafamda kendi kendime bir şeyler kurduğumu düşünmesini istemedim. Ayrıca Ali ile olan ödev seanslarımızı saymazsak Yiğit'le aramız hala çok iyi. Bu yüzden sonuç olarak ben de bu konuya daha fazla kafa yormamaya karar verdim.
Evet, yani özetlersek son bir ay beklediğimden çok daha iyi ve huzurlu geçti. Hatta bunu kutlamak için kapanış cümlemi "Cedric" çizgi dizisine gönderme yaparak yazacağım.
On sekiz yaşındaysanız ve sorunlardan uzak mutlu bir ay geçirebildiyseniz hayat gerçekten çok güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESAS KIZ
Teen FictionMenekşe lisede başına gelenlerden sorumlu olan eski sınıf arkadaşlarından intikam almak ve onları kendine aşık etmek için dizi ve filmlerdeki esas kız klişelerini kullanmaya karar verir. Önünde intikam planını gerçekleştirmek için 1 ayı ve 5 eski dü...