*ARAS*
Hayal!
Hayal!
Hayal!
Yeter artık. Beynimde tek dönen düşünce Hayal'di. Dün onun yanından ayrıldığımdan beri onu düşünmeye başlamış, bu düşünceler uyumama engel olmuştu. Şimdide beyaz tavanı boş gözlerle izliyordum.
İçinde ikimizin olduğu hayaller kurmuştuk dün. Sözde ne kadar hayal olsalar da gerçekleşmesi için elimden geleni yapacağım amaçlardı oysaki benim için. Ama o sadece hayaldi, gerçekleşmesi imkansız demişti. Hiç mi gerçekleşmelerini ummamıştı? Hiç mi bizli bir gelecek düşünmemişti? Yüzümü daha çok yastığa gömüp düşünmeyi kendime yasakladım. Çıkmaza girmekten korkuyordum beklide.
Yatakta oturur pozisyona geldikten sonra uyku akan gözlerimi ovuşturup kalktım yataktan. Rahatlamamın tek yolu resim çizmekti. Böylece tek düşündüğüm çizdiğim çizginin doğru yerde olup olmaması olacaktı. Masanın başındaki sandalyeye oturunca aklıma daha birkaç gün önce Hayal'in de bu sandalyede oturduğu geldi. Başımı hızla iki yana sallayıp bu düşünceden kurtulmaya çalıştım. Çizim defterimden boş bir sayfayı açıp siyah kalemimi elime aldım. Kendimi tamamen resme odaklayarak ne çizdiğimi bilmeden hareket ettirdim kalemimi. Resim çizerken bir amacım olmazdı zaten. Kendimi kalemimin büyüsüne bırakır ve boş beyaz sayfada kaybolurdum. Şimdide benim yönettiğim değil de, beni yöneten kalemim ağaçlar çizmeye başlamıştı. Hepsi birbirinde farklı olan bir sürü ağaç artık boş olmayan sayfanın neredeyse yarısını kaplamıştı. Ağaçların bitimine uçurum çizmeye çalıştım. Ucu görünmeyen çimenlerle kaplı bir uçurum. Kalemim uçurumun kenarında sarılarak oturan iki insan çizmeye başlayacakken bıraktım kalemi. Aklımda o varken çizdiğimde o olması çokta garip değildi aslında. Garip olan onu bu kadar benimsemem ve hayatımın odak noktası haline getirmemdi.
"Bana yalan söyledin." aşağıdan gelen bağırma sesiyle düşüncelerimi savuşturup odamdan çıktım. Annem ellerini önünde birleştirmiş, bakışlarını Alkın'dan kaçırarak oturuyordu koltukta. Babam ise sessizce olanları izliyordu. Bakışlarından zaten tüm olanları bildiği anlaşılıyordu. Annem sessizce "Zorundaydım." diye mırıldandı. Salonda sinirle dolanan Alkın duraksayıp alaycı gülümsemesini dudaklarına yerleştirdi. "Zorunda mıydın? Bunca yıl bir yalanla yaşamam ne gibi bir zorunluluğa bağlı çok merak ediyorum?" diye bağırdı. Bunca zaman sessiz kaldıktan sonra içindeki zehri akıtması normaldi. Annemi delip geçen bakışlarını babama çevirdi. "Peki sen biliyor muydun?" diye sordu korkarak. Sesinden ne kadar korktuğu anlaşılmasa da şuan büründüğü o zırh çatlak vermiş ve gözlerinden duyguları okunabiliyordu. Babam bakışlarını kaçırınca cevap vermesine gerek kalmamıştı. Alkın'ın gözlerindeki hayal kırıklığını görünce olduğum yerde dikilmekten vazgeçip yanına gittim. Yanında olduğumu belirtmek için elimi omzuna koyup sıktım hafifçe. Öfkeden alev alev yanan bakışları beni bulunca az da olsa biraz yatıştı. Ne kadar belli etmese de bana olan güvenini farkındaydım. Kısa bir süre bana baktıktan sonra bir şey demeden çıktı oturma odasından. Annem sessizce ağlarken "Yalan konusunda hassas olduğunu bile yalan söylemeyecektiniz." deyip Alkın'ın peşinden bende çıktım.
Kardeşim anne ve babamdan önce gelirdi benim için. Tabi ki onları da seviyordum ama Alkın'ın yeri ayrıydı.
*SU*
Öylece kaldım. Hareket edemiyordum. Beynim elimi kaldırıp Kuzey'in yanağına geçirmemi bas bas bağırırken kalbim monotona çıkmış bir koşucu gibi hızlıydı. Bu duyguya o kadar yabancıydım ki nasıl davranmam gerektiğini bilemiyor, bu bilinmezliğin içinde kayboluyordum. Kuzey benden gelecek atağı beklerken ben sakince yerimden kalkıp "Artık gidelim mi?" diye sordum. Benden beklediği tepkiyi alamayınca bir an afallasa da kendini toparlayıp başıyla onayladı. Vermem gereken tepkilerin tam zıttını veren biri olduğum için bu durum aslında o kadarda tuhaf değildi. Kuzey ortalığı toplarken elimin alçıda olmasını bahane olarak kullanıp yolcu koltuğuna kuruldum. O anı düşünmeyi reddettiğim için düşünecek başka konular aradım. İki gün sonra ödevimi teslim etmem gerekiyordu mesela. İyi de nasıl teslim edecektim ki. Çizdiğim tasarımın gövdesi ve kafası yoktu daha. Elim alçıda olmasa tabi ki yetiştirirdim. Şoför koltuğuna oturan Kuzey'e ölümcül bakışlarla bakınca kaşlarını kaldırarak bakışlarıma soran bakışlarla karşılık verdi. "Senin yüzünden gözdesi olduğum hocadan azar işiteceğim." diye bağırdım. Sanki ne yaptığını bilmiyormuş gibi "Ben ne yaptım ki?" diye sordu. Alçıda olan sağ elimi kaldırınca anlamış olacak ki bakışlarını kaçırıp birkaç saniye öyle durdu. Bal rengi gözleri tekrar benimkilerle buluşunca "Bu işi halledeceğiz." deyip arabayı çalıştırdı. Nereye diye sorma gereksinimi duymuyordum. Gidince öğrenecektim zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Hayallerimin Arasında*
RomanceBir adım sonra hiçliğe karışacaktım. Bir adım sonumu belirleyecekti. Gözyaşlarım gözümden intihar ederken onlar kadar cesur olup o bir adımı atmak üzereydim "Dur!" sesini duymamla bir an da gelen cesaretim geri gitmişti. Arkama dönmedim ama hareket...