*KUZEY*
Yanağıma kondurduğu öpücüğün şokunu üzerimden atamamışken bir de sevgilim demişti ya ben bitmiştim artık. Sözde ne kadar basit dursalar da söz konusu Su olduğunda her şey değişiyordu. O yüzündeki tebessümle arabayı kullanırken bende onu izliyordum. Fırsatını bulmuşken onu izlemek yerine dışarıyı izleyecek halim yoktu ya. Aklından ne gibi sinsi planlar geçtiğini merak etsem de sormamayı tercih ediyordum. Çünkü biliyordum ki planlarının baş kahramanı bendim ve ne kadar geç öğrenirsem o kadar az strese girerdim.
Arabasını şu sıralar sık geldiğim evlerinin önünde durdurunca emniyet kemerinden kurtulup indim arabadan. Su hala yüzündeki tebessümü koruyarak kapıya doğru ilerlerken bende onu takip ettim. Bu kadar uzun süreli tebessüm beni korkutuyordu açıkçası. Planları ne kadar büyükse gülümsemesi o kadar uzun sürüyordu çünkü. Hadi hayırlısı deyip açtığı kapıdan girdim içeri. "Kimse yok mu?" diye sordum arkamdan gelen Su'ya. "Şimdilik yoklar." diye cevap verdi. Karşımda Su değil de başka biri olsa evde kimse yokken beni eve çağırması ile ilgili espriler yapacak olsam da karşımda ki Su'ydu ve öyle şaka yaparsam buradan sağ kurtulamazdım. Başıyla salona geçmemi işaret ettikten sonra odasına giden koridorda gözden kayboldu. Bende bana denileni yapıp salondaki koltuklardan birine kuruldum.
Henüz beş dakika geçmişti ki elinde bir sürü renkli kağıtlar, renkli kalemler, renkli ipler, makas ve ne olduğunu anlayamadığım bir kitap ile Su yanıma gelmişti. Ellerindekileri yere bırakıp onları sıralarken bir yandan da bana "Hadisene." diye söyleniyordu. El mahkum oturduğum rahat, yumuşak koltuktan rahatsız, sert yere iniş yaptım. "Ne yapacağız bunlarla?" diye sordum getirdiği malzemelere uzaylı görmüş gibi bakarken. Yüzündeki sırıtmayla "Annem süslü şeylere bayılır. Bizde ona renkli kağıtlara yazacağımız güzel sözleri sepete koyup vereceğiz. Kesin affeder beni." diye cevap verdi. Kız işini biliyor. Kalın olan kitabı elime verdikten sonra "Sen buradan işaretlediğim sözleri söyle bende yazayım." deyip mavi bir kalem ve pembe bir kağıdı aldı. Ne ara işaretlediğini bilmediğim sözleri sırasıyla ona söylerken o da her yeni bir sözde başka renk kağıda geçiyordu.
İşaretlenmemiş olsa da dikkatimi çeken bir sözü okumaktan alamadım kendimi. "Mesele ölmek değil. Mesele, birini delicesine severken ondan zerre kadar karşılık görmeyip günden güne ölmektir." bende sevgime karşılık bulamadığım her gün ölecek miydim acaba? "Karşılık bulmadığına bu kadar eminsin yani?" Su'yun cevabıyla bedenim kaskatı kesildi. Başka zaman olsa bu soruya kesinlikle eminim cevabını verirdim ama Su öyle bir ses tonuyla sormuştu ki emin olduğuma emin olduğum şeyden emin olamıyordum. Çünkü bu ses tonu emin olmamam için bana bir şans daha tanır gibiydi. Tam ağzımı açmış cevap verecekken dış kapının açılma sesiyle eş zamanlı olarak "Su?" diye seslenen Ateş cevap verme girişimimi geçersiz kıldı. Tabi Su ile kenetlenmiş gözlerimizde kaybolan atmosferle ayrılmıştı. "Efendim?" diye seslendi ondan beklenemeyecek derecede bir kibarlıkla Su. Ateş kafasını kapıdan uzatıp önce Su'yu, sonra beni, sonra da yerdeki kağıtları dikkatle inceleyip "Ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Abi kardeşin arasına girmemek için (!) suskunluğumu koruyarak cevap hakkını Su'ya devrettim. "Anneme kendimi affettirmek için bir şeyler hazırladık. Bitti ama." deyip yüz üstü uzandığı yerden dirseklerinden destek alarak kalktı. Ateş salona giriş yaparken bende Su'yun rulo haline getirdiği renkli, küçük kağıtları sepete yerleştiriyordum.
Salondaki fazlalık eşyaları toplayıp salondan çıkan Su'yun ardından Ateş fısıldayarak "Senin ne işin var burada." diye sordu. Kaşları çatılmış, adına yakışır bir şekilde gözlerinden çıkan ateşle bana bakarken oldukça korkunç görünüyordu. "Su ısrar edince kıramadım." diyerek suçu Su'yun üzerine attım. Sonuçta kardeşini öldürecek hali yoktu ya. Tek kaşını kaldırıp "Su ve ısrar etmek? İnandığım söylenemez." dedi. Haklı. Ben olsam bende inanmazdım. Neyse ki cevap vermeme gerek kalmadan bir kez daha kapı çalmıştı. "Ben bakarım!" Su'yun bağırmasıyla Ateş ile aynı anda gözlerimizi devirdik. Salonun kapısının açılması ve daha önce tanıştığım Su'yun annesiyle, tanımadığın ama Su'yun babası olduğunu tahmin ettiğim bir adamın içeri girmesi bir oldu. Tabi birde arkalarında sinsice sırıtan Su vardı. Sanırım planını anlamıştım. Babası ile beni tanıştırıp gerilmemi sağlayacaktı ki gerçekten oldukça başarılıydı. Şimdiden gerilmeye başladığımı hissediyordum bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Hayallerimin Arasında*
RomanceBir adım sonra hiçliğe karışacaktım. Bir adım sonumu belirleyecekti. Gözyaşlarım gözümden intihar ederken onlar kadar cesur olup o bir adımı atmak üzereydim "Dur!" sesini duymamla bir an da gelen cesaretim geri gitmişti. Arkama dönmedim ama hareket...