*21*

848 41 2
                                    

*KUZEY*

   Su benim ismimi abisinin ağzından duyunca oturduğu yerden hızla kalktı. Hatta o kadar hızlı kalkmıştı ki altındaki sandalye gürültüyle yere düşmüştü. Tabi doğal olarak beni beklemiyordu.

   Evlerine gittiğimde abisi benden numaramı istemiş ve bende sorgulamadan vermiştim. On beş dakika öncede kafenin adını mesaj atarak beni buraya çağırmıştı. Arabamı Aras'a vermiş olmasaydım muhtemelen daha kısa bir sürede ulaşabilirdim ama Aras'ın deyimiyle otobüslerde sürünmek zorunda kalmıştım. Su gözlerini pörtleterek bana bakıyor ve mavi gözlerinden kıvılcımlar çılartmaya çalışıyordu. Neden benden bu kadar nefret ediyordu ki? Sonuçta bir şey yapmamıştım. Kıza sevgiliymişsiniz gibi davranıyorsun farkındaysan iç ses bir susar mısın şu an Su ile bakışıyoruz. Pardon. Su bakışlarıyla beni öldürmeye çalışıyor.

   Aramızdaki gerilimi Ateş "Otursana Kuzey." diyerek bozdu. Ölmek için daha çok genç ve yakışıklı olduğum için bakışlarımı Su'dan ayırarak boş sandalyelerden birine oturdum. O da düşen sandalyesini kaldırarak oturdu ve kollarını göğsünde bağladı. Trip mi atıyordu bana mı öyle geliyordu? Kızları anlamak gerçekten çok zor.

   Beni yok sayarak abisine "Onun burada ne işi var?" diye sordu. Ateş cadı kardeşine bakarak "Ben çağırdım." diye cevap verdi. Yolda görsem kardeş olduklarına inanmazdım. Su, sarı saçları ve mavi gözleriyle oldukça dikkat çekerken Ateş, onun zıttı olarak siyah saç ve gözleriyle bana yaklaşmayın imajı veriyordu. Oysaki görüntülerinin tam tersiydiler. Su, asabi tavrıyla yanına kimseyi yaklaştırmazken Ateş, oldukça iyi biriydi. Düşüncelerimi bölen Su'yun "Ne!" diye cırlamasıydı. Yok ben kesin bu kız yüzünden sağır olacağım. Ben yine suskunluğumu korurken Ateş "Seninle alışveriş yapmaya katlanabilecek mi merak ettim." diyerek dalga geçti. Su abartılı bir şekilde gözlerini devirerek "Alışverişi sevmiyorum. Biliyorsun." diye cevap verdi.

   Ben yanlış duydum değil mi? Alışveriş yapmayı sevmeyen bir kız. İşte buna kocaman bir vay canına denirdi. Gerçi o normal bir kız değildi. Mesela ona normal olmadığını söylesem diğerleri gibi oturup ağlamaz beni ağlatacak şeyler yapardı.

   Önümüzdeki soğumuş kahveleri Su'yun zoruyla içmeye çalışıyorduk. Paraları verildiği için bizi içmeye zorluyordu. Kendisi bir dikişte bitirmişti buz gibi kahvesini. Ateş ve ben ise birbirimize nasıl kurtulacağız bu durumdan der gibi bakıyorduk. Su da kurtuluşunuz yok bakışlarıyla karşılık veriyordu. El mahkum bir dikişte bizde kahvelerimizi bitirdik.

   Mağazaların önünden ışık hızıyla yarışabilecek bir hızla geçrken en önde ilerleyen Su sonunda bir mağazaya girebilmişti. O askıdakileri incelerken bizde kırmızı puflara kurulmuştuk.

   Beş dakika sonra koluna yığdığı rengarenk kıyafetlerle kabinlerin olduğu tarafta gözden kayboldu. Ateş elindeki telefona gömülmüş bir şeylerle uğraşırken bende etrafa baygın bakışlarımla göz atıyordum. Kendi düşen ağlamaz sözü tamda benim durumum için uygundu. Neden ona sevgilimmiş gibi davranıyordum bilmiyorum. Sadece, sinirliyken mavi gözlerinin alevlenmesini seviyordum. Yanlış anlaşılmasın sadist falan değilim. Belkide Su konusunda birazcık olabilirdim. Ben saçma düşüncelerimin arasında kaybolacaktım ki Su "Nasıl?" diye sorunca hayaller aleminden kurtuldum. Hay kurtulmaz olaydım. Su'yun giydiği pardon giymeyi unuttuğu yarım kumaş parçası mağazadaki tüm erkeklerin dikkatini çekiyordu. Düzgün fiziği bakılmayacak gibide değildi zaten. Şeker pembesi yüksek bel oldukça mini eteğinin üzerine açık mavi, rengi gibi açık dekolteli ince askılı atleti uyumlu görünürken dekolteleri fazla fazla fazla dikkat çekiyordu. Ben "Olmaz." derken Ateş "Beğendiysen olur." demişti. Ne yani böyle açık bir kıyafete tamam mı demişti? İkiside tek kaşını kaldırmış bana bakarken Ateş "Hadi ben abisiyimde karışıyorum sana ne oluyor?" diye sordu. Omuzlarımı dikleştirip "Bende sevgisiyim." diye cevap verdim. "Gerçek sevgilisi olmadığını biliyorum." demesiyle küçük çaplı bir şok yaşadım. Ne yani yaşadığımız onca şeyi abisine mi anlatmıştı? Tamam belki öyle abartılacak bir şey yaşamamıştık sadece onun arabası hurdaya dönmüştü falan. Her neyse. "Imm.Şey... Belki." diye bir şeyler mırıldandım. "Nasıl bu kadar kısa giyinmesine izin veriyorsun?" diye devam ettim. Ateş "Benim yanımdayken güvende olduğunu biliyorum. Eğer izin vermezsem benden gizli giyinecek ve o zaman onu koruyacak kimse yanında olmayacak. En azından benim yanımdayken onu koruyabilirim." diyerek mantıklı bir açıklama yaptı. Aslında söyledikleri oldukça mantıklıydı. "Haklısın." diyerek Su'ya döndüm. Ama olması gerek yerde değildi. Kabinleri kontrol etmemize rağmen bulamamıştık. 

   Bizim tartışmamızı fırsat bilerek kaçmıştı sanırım.

*HAYAL*

   Göz kapaklarım o kadar ağır geliyorduki bir türlü aralamayı başaramıyordum. Beyaz ışığı kapalı göz kapaklarımın ardından hissedebiliyordum. Bütün vücuduma iğneler saplanıyordu sanki. Ya da milyonlarca karınca bedenimi hapsetmiş gibiydi.

   Gözlerimi kırpıştırarak zorla aralamayı başarabildim. "Demek kendine geldin. Planlarım işe yaramadı." diye bir ses duydum sağ tarafımdan. Beton gibi ağır olan başımı zorlanarak çevirince ellerini cebine sokmuş ve duvara yaslanmış psikopatı gördüm. Başımın ağrısından hayal falan mı görüyordum acaba? Konuşmak için ağzımı açtım ama sesim çıkmıyordu. Benim bu halime alayla bakarak "Oğlum başarılı olmamış malesef. Ama bu pes ettiğimizi göstermiyor." dedi. Oğlu mu? Hiçbir şey anlamamıştım. O da anlamadığımı anlamış olacak ki "Aras'ın oğlum olduğunu bilmiyor muydun?" diye sordu alayla.

   Ne?

   Aras psikopatın oğlu muydu?

*Hayallerimin Arasında*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin