*FİNAL*

835 42 49
                                    

-3 YIL SONRA-

*SU*

   Bir sağdan bir soldan… Evet bu sefer olacak, olmalı. Of yapamıyorum işte olmuyor. Saç örmekten nefret ediyorum. Aslında küçükken oldukça zevkli bir işti ama şimdi kesinlikle işkence. Bugün düğün günüydü ve ben saçlarımı ince ince örebilmek için sabahın erken saatlerinde kalkmıştım. Sonuç ise yarısı yamuk yumuk örülmüş, diğer yarısı tarağa sıkışmış saçlar. Süper değil mi?

   Hadi Su bu işin üstesinden gelebilirsin.

   Kendime verdiğim gazdan sonra bir hışımla asıldım tarağa. Canım tatlı olduğu için en ufak bir acıda bağıran ben, bu acıda çığlığı basmıştım. Odamın kapısının bir an da açılması ve abimin telaşla içeri girmesi de bir olmuştu tabii. Sahi abim evdeydi değil mi? "Ne oldu?" diye sordu çığlığımın sebebini etrafta ararken. Neden uzaklarda arıyorsa, sebep saçımdaki kocaman tarak. Saçıma karışmış tarağı hafifçe çekip "Tarak dolandı." diye açıkladım abime çığlığımın nedenini. Abim rahatlamışçasına nefesini verdi. Tabi onun için sorun yok saçları uzun olan ve tarakla bir bütün olmuş olan o değil. Abim "Dön arkanı." deyince itiraz etmeden yatağımda ters döndüm. Tarağa dolanmış saçlarımı tek tek nazikçe çıkardı. Ondaki de iyi sabır.Ben olsam makasla keserdim. İşte abimle aramdaki farklardan biri daha. Annemlerde sanki aramızda oluşacak farkları bilirmişçesine isimlerimizi bile zıt koymuşlar. İleri görüşlülük bu olsa gerek.

   Saçımdan çıkan tarağı bana uzatarak "İşte bu kadar. Bağırmana ne gerek vardı ki." dedi çok biliyormuş gibi. Dediğim gibi uzun saçları olan o değil. Sahi ben neden kestirmiyorum saçlarımı? Neyse belki Kuzey uzun saçlı kızlardan hoşlanıyordur. Tarağı abimin elinden almayıp ters ters baktım o malum nesneye. "Uzak tut onu benden yoksa çöpe atabilirim. Onun yüzünden kaç tel saçım koptu biliyor musun?" diye söylendim. Canımın tatlı olduğunu söylemiştim. Abim gözlerini devirip tarağı masanın üzerine bıraktı. "Yenisi çıkar korkma." dedi bir de umursamazca. Yensi çıkarmış. Ben yenisinin çıkması derdinde değilim ki benim derdim o saçlar koparken canımın yanması. Ah her neyse  konuyu uzatma havamda değilim.

   Abim odamdan çıktığında bende örmeyi beceremediğim saçalarımı çözüp karışıklığına aldırmadan öylesine topladım. Kuaförün işi ne, o düzeltsin. En azından bir işi becerebilme ümidiyle makyaj masasına geçtim. O kadar da zor değildir canım. Alt tarafı birkaç malzemeyi yüzüme süreceğim. Resim boyamak gibi. Yani umarım öyledir.

   Bir saatin ardından makyaj yapma işinin de bana uygun olmadığını öğrenmiş bulunuyorum. Zaten sadece ruj ve rimel sürmeyi bilen ben neden diğer şeylere cesaret ettiysem. Islak mendille çıkarabildiğim kadarını çıkardım beni maymuna çeviren makyajın. Göz çevremde birazcık siyahlık kalmış olabilir tabi. Ama onu da kuaförün becerikli ellerine teslim edecektim.

   Kendi kendime hazırlanamayacağımı anlayınca ayaklarımı sürüye sürüye salona geçtim. Abim televizyonun karşısındaki koltuğa kurulmuş playstation oynuyordu. Hevesle yanına kurulup "Bende istiyorum." dedim. Yenme sayılarımın sınırlı olmasına rağmen oynamaktan vazgeçemiyordum. Bağımlılık gibi bir şeydi bu. Abim itiraz etmeden diğer oyun kolunu bana uzatıp her zaman oynadığımız maçı açtı ve ayarlamaları yaptı. Takım seçenekleri, formalar derken iki takım karşılıklı sahaya çıkmışlardı. Parmaklarımı çıtlatıp oyun kolunu aldım elime.

   "Ben kazandım!" sevinç dansımı yaparken bir yandan da neşeyle bağırıyordum. Uzun zamandır, yaklaşık 2 senedir, hiç kazanmamıştım ama bu sefer açık ara farkla öndeydim. Abim durgun bakışlarıyla benim tuhaf dansıma bakıyordu. Onda sabahtan beri bir durgunluk var ya hadi hayırlısı. Fazla tepinmekten olsa gerek nefes nefese kalmış bir vaziyette kendimi üçlü koltuğa attım. "Kendime içecek bir şey alacağım ister misin?" abimin sorusuyla hevesle başımı sallayıp "Tabi ki. Sorman hata." diye cevap verdim.

*Hayallerimin Arasında*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin