*10*

1.1K 51 9
                                    

 Canım okuyucularım yorum yapan ve oylayan herkese çok çok çok teşekkür ederim sizleri seviyorum ya :) Bu bölüm Aras’ın anlatımından inşallah beğenirsiniz :)

 İyi Okumalar :)

   Kapının büyük bir gürültüyle kapanmasıyla oturduğum yerde sıçradım. Her zaman ki gibi kardeşim sinirlenmiş ve kimseyi dinlemeden evden çıkmıştı. Bir sıkıntısı vardı bunu anlamak zor değildi ama kimseye bir şey anlatmıyor sorunlarını kendisi çözmeye çalışıyordu. Şimdiki sinirlendiği şey neydi bilmiyorum. Büyük ihtimalle babamla kavga etmişlerdi. Alkın dışarı çıkmak için izin almış, babamda geç gelmemesini söylemiştir ve Alkın’da her zaman ki gibi sinirlenip dışarı çıkmıştır. Kısıtlanmayı oldu olası sevmezdi zaten. O kadar inatçıydı ki onunla inat konusunda yarışabilecek kimseyi tanımıyordum.

   Bir haftadır proje ödevimle uğraşıyordum ve pek ilerleme kat ettiğim söylenemez. Hangi akılla mimarlığı seçtim çok merak ediyorum. Tercihleri yaparken geceden kalmaydım diyeceğim ama öyle sık sık içki içen ya da barlardan çıkmayan biri olmadığım için bu imkansız. Bütün gece projeyle uğraşmıştım ve hala bitmemişti. Geceden beri sayamadığım kadar çok kahve içmiştim. Uykusuzluktan çizdiğim düz çizgileri eğri görmeye başlamıştım artık. Daha fazla dayanamayıp çalışma masamdan kalktım ve sarsak adımlarla geniş yatağıma ilerledim. Kendimi yumuşak yatağımın üzerine atar atmaz gözlerim istemsizce kapandı. Bir haftadır olduğu gibi gözlerimi kapatınca o hüzünlü gri gözler aklıma geldi. Neden aklımdan çıkmıyordu ki? Şimdiye kadar sadece bir kızı sevmiştim ve sonucu hüsranla sonuçlanmıştı. Tabii ki her sevdiğim kızda böyle olacak diye saçma bir düşüncem yoktu. Sadece… Korkuyordum. Ya o da beni bırakıp giderse diye. En yakın zamanda onu aramalıydım. Büyük ihtimalle aramadım diye hayal kırıklığına uğramıştı. Ama ona nasıl ispatlayacaktım gerçek olduğumu? Babam şizofren biriyle takıldığımı -takılacağımı- duysa beni evlatlıktan reddederdi. Açıkçası takmıyordum. Düşüncelerimi beynimin en ücra köşesine yollayıp huzurlu bir uykuya yer açtım.

   “Aras!” milyonuncu kez duyduğum sesle sonunda pes ederek gözlerimi açtım. Hadi ama benim daha uykum vardı. Alkın başucumda durmuş beni uyandırmaya çalışıyordu. “Ne var Alkın?” diye tersledim onu. Huzurlu uykumdan uyandırılınca genelde asabi oluyordum. Bunu bildiği halde gelmiş beni kaldırıyordu hem de gece yarısı. Bir dakika gece yarısı mı? Oha! Ben kaç saattir uyuyorum ya? Yaklaşık 6 saat sonra proje ödevimi teslim etmeliydim ve şu an saat gece 2. Harika(!) Alkın gözlerini devirip “Ben dışarıya çıkacağım beni idare edersin.” Dedi. Gözlerimi irileştirip şaşkınlıkla ona baktım. Gece gece nereye gidecekti ki? Of ben niye kendi kendime düşünüyorum ki? “Nereye gideceksin?” diyerek düşüncelerimi dile getirdim. Alkın siyah saçlarını karıştırıp “Arkadaşlarla birkaç işimiz var işte.” Diye geçiştirmeye çalıştı. Tabii ki kanmadım. Bende bu yollardan geçtim diyeceğim ama ben 17 yaşındayken gece gündüz ders çalışıyordum. Hayır, yani bu çocuk kime çekti anlamıyorum. “Bu saatte ne işin var? Git yat.” Diye tersledim onu. Yumuşak, sıcak yatağımla vedalaşıp ayağa kalktım ve çalışma masama ilerledim. Sabaha kadar bu proje ödevi bitmeliydi. “Of abi beni bekliyorlar ama.” Dedi Alkın peşimden gelerek. Bir şey isteyeceğinde abi derdi zaten. “Uykun yoksa projemi yapmamda bana yardımcı olabilirsin Alkın.” Dedim yapmacık bir gülümseme eşliğinde. Bunu kabul etmeyip direk odasına kaçacağın biliyordum. Ama beklediğimin aksine “Yardım ettikten sonra gidebilir miyim?” diye sordu. Yok, bu çocuğun kafasına kesin bir şey düştü. Bana abi dedi ve üstüne projeme yardım edecek olacak şey değil. Tak başıma yetiştiremeyeceğimi bildiğim için “Tamam.” Demek zorunda kaldım. Önce bir yardım etsinde sonrasında bir bahane uydurur gitmesine izin vermezdim. Olmadı bende onunla giderdim. Ona yapması gerekenleri anlatıp zor olan kısımları kendim üstlendim.

   İki saatin sonunda harika bir proje hazırlamıştık. Kesinlikle tam not alacağım. Ben oturduğum sandalyede sırtımı esnetirken Alkın oturduğu yerden kalkarak “Gidebilir miyim artık?” diye sordu bıkkınlıkla. “İyi git. Ama telefonun açık olsun.”  Diye uyardım onu. Başıyla onaylayıp hızla odamdan çıktı. Aslında takip etmeyi planlıyordum ama çok yorulmuştum. Hiç takiple uğraşamazdım. Bir saat sonraya alarm kurup kendimi yumuşak yatağıma bir kez daha bıraktım. Saat başı arasam yeterliydi sanırım. Of Alkın ne işler karıştırıyorsun bilmiyorum ama yorgun olmadığım bir zamanda mutlaka öğreneceğim.

   “Aras!” annemin bana seslenişiyle gözlerimi araladım. Ne zaman sabah oldu ya? Alarm neden çalmamıştı ki? Yatağımdan kalkıp üzerimdeki eşofmanlardan kurtuldum. Üzerime siyah pantolon ve yeşil bir tişört giydikten sonra annemin sesinin geldiği yere, mutfağa yöneldim. Tezgâhın başında salatalık doğruyordu. Sessizce yanına yaklaşıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. “Günaydın Sultanım.” Dedim gülümseyerek. Projemi bitirmişim tabii ki mutluyum. Annem sulu öpüşüm için bir yandan beni azarlarken bir yandan da salatalık doğramaya devam ediyordu. Ne becerikli kadın ama. “Alkın nerede?” diye sordu. Eyvah! Şimdi ne yapacağım? Bütün gece uyumasaydın nerede olduğunu bilirdin diyen iç sesime en iyi dileklerimi iletip bir bahane aramaya başladım. Tam ağzımı açmıştım ki mutfağa “Buradayım.” Diyerek Alkın girdi. Çocuktaki enerjiye bak ya. Bütün gece hem bana yardım etti hem de dışarıda gezdi hala uykusuz dolaşabiliyor. Ayrıca uykusuzluktan gözleri şiş falan da değil.

   Öğlene kadar Alkın ile köşe kapmaca oynamıştık. Ben onu yalnız yakalamaya çalışıp hesap soracaktım ama beyefendi küçük çocuklar gibi annemin dibinden ayrılmamıştı. En sonunda pes ederek proje ödevimi dosyaya yerleştirip okula gitmek için evden çıktım. Arabam olmadığı için otobüslerde sürünmek zorundaydım. Hayır, yani 20 yaşına gelmişim babam hala bana araba almıyor. Gerçi ben olsam bende kendim gibi bir sürücüye araba almazdım ya neyse. Otobüs durağına doğru yavaş adımlarla ilerledim. Durağa varmama üç metre vardı ki binmem gereken otobüsün hareket etmek üzere olduğunu görüp koşmaya başladım. Neyse ki şoför anlayışlı çıktıda beni bekledi. Nefes nefese otobüse binip ortalarda boş olan bir yere oturdum.

   Yarım saatlik yolculuğun sonunda okul görüş alanıma girmişti. Bugün dersim olmadığı için sadece projemi teslim edecektim. Mimarlık fakültesine girince direk hocanın odasına yöneldim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Kısa boylu hocamız bir sürü dosyanın arasında kaybolmuştu. Onun bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Elimdeki dosyayı da masadaki dosya yığının üstüne koyup odadan çıktım. Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibiydi. Şimdi Hayal’i arayabilirdim. Telefonumu cebimden çıkartıp rehberden numarasını buldum ve ara seçeneğine tıklayıp telefonumu kulağıma götürdüm. Bir yandan da açması için dua ediyordum. Belki de beni unutmuştu. Yok ya ben olsam beni uçurumdan atlamak üzereyken kurtaran birini unutmazdım. Sen daha sabah ne yediğini unutursun diyen iç sesimi azarlamak üzereydim ki kulağıma “Alo?” sesi gelince her şeyi unuttum. Buna konuşmakta dahil. Bana ne oluyordu hiçbir fikrim yok. Sonunda ses tellerimin varlığını hatırlayınca “Hayal?” diye sordum. Emin olmalıydım değil mi? Gerçi bu kadar güzel bir ses yalnızca ona ait olabilir ama neyse konumuz bu değil. “Evet benim. Siz kimsiniz?” Bak işte seni unutmuş diyen iç sesimi öldürmek istiyorum. Hayır, yani sen kimin tarafındasın? Madem beni savunmayacaksın git başkasının iç sesi ol. Tamam, Aras konuşmaya odaklan. “Ben Aras. Hani seni uçurum…” saçma cümlemi oda fark etmiş olacak ki sözümü yarıda kesip “Hatırladım.” Diye cevap verdi. Ne oldu iç ses hatırladı işte. “Kusura bakma arayamadım. Proje hazırlamam gerekiyordu.” Diye açıklama yaptım. Aferin Aras(!) Böyle giderse kız senin harika (!) biri olduğunu düşünecek. Niye sormadan açıklama yapıyorsam. “Yok, önemli değil.” Diye kısa bir cevap verdi. Acaba benimle konuşmak istemiyor muydu? “Buluşabilir miyiz? İspatlamam gereken bir gerçekliğim var sonuçta.” Dedim. Evet. Kızlar kötü çocuklardan hoşlanır bu kuralı atladım. Peki, niye ısrar ediyorum? Bütün kuralların tersini uyguluyordum sanırım. “Şey çok isterdim ama olmaz.” Dedi tedirginlikle. Tedirginliği sesine bile yansımıştı. Bir dakika ya neden olmaz? Başka birini mi buldu acaba? Yok, canım niye öyle olsun çok isterdim dedi. “Peki, ne zaman buluşabiliriz?” diye üsteledim. Bir süre sessiz kaldı. Bir an telefonu yüzüme kapattı sandım.  “Şey ben hastanede kalmak zorundayım ve ne zaman çıkarım bilmiyorum.” Dedi fısıldayarak. Niye fısıldadığını bilmiyordum. Neden hastanedeydi acaba? “Hangi hastane?” diyerek yeni bir soru sordum. Madem dışarıda buluşamıyoruz ben onun yanına giderdim.

*Hayallerimin Arasında*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin