Bu bölüm uzun oldu sanki :) Okuyan herkese çok çok çok teşekkür ederim sizi seviyorum yaaa :D Bu bölüm Aras’ın anlatımından Luxinda Aras’ın anlatımından daha çok seviyor diye :) Christiera bu bölümde senin için bol bol Alkın var :)
İyi Okumalar :)
Ne kadar onun yanından ayrılmak istemesem de ziyaretçi saati bitmişti ve onu yalnız bırakıp gitmeliydim. Vedalaşmayı kısa kesip Öykü ablayla onun arabasına doğru ilerledik. Bugün otobüslerde sürünmeyecektim. Planım başta çok mantıklı gelse de şimdi endişeleniyordum. Acaba Hayal, Öykü ablaya her şeyi anlattığım için bana sinirlenmiş miydi? Eve gidince şizofrenlik ile ilgili araştırma yapmalıydım. Kafeinin zararlı olabileceğini düşünememiştim bile. Daha dikkatli olmalıydım. İyileşmesi için çabalarken bir yandan da iyice kötü olmasına sebep olursam… Tamam, bu düşünceyi beynimden siliyorum. “Neden ona bu kadar ilgilisin?” Öykü ablanın sorusu üzerine bir an afalladım. Bu soruyu bekliyordum açıkçası ama bu kadar erken karşıma çıkabileceğini düşünmediğim için bu soruya bir yanıt aramakla beynimi meşgul etmemiştim. “İlgili miyim?” diyerek kaçamak bir cevap vermeye çalıştım. Şu an kesinlikle Alkın’ın yöntemlerini kullanıyordum. O da cevap veremeyeceği bir soru olduğunda hep kaçamak cevap verirdi. “Bilmem bana öyle geldi. İlgilenmiyor musun?” diyerek beni köşeye sıkıştırdı Öykü abla. İlgilenmiyorum tabi ki desem yalan söylediğimi hemen anlardı. Evet, böyle bir yeteneği var. Karşısındaki yalan söyleyince hemen anlayabiliyor. İlgileniyorum desem bu cevapla yetinmeyeceğini bilecek kadar tanıyordum onu. Altında başka sebepler arayacak ve en sonunda pes edip bülbül gibi şakıyacaktım. En iyisi cevap vermemek olduğuna karar verip sorusunu duymazlıktan geldim ve radyoyu açtım. Çalan şarkı düşüncelerimden arınmama neden oluyorken Öykü abla ile olan sessizliğimiz sürüyordu.
Evin önüne geldiğimizde kısa bir teşekkür edip kaçarcasına arabadan indim. Alında gerçekten kaçıyordum. Soru yağmuruna tutulmaktan hoşlanmazdım. Yalan söyleyememe gibi bir özelliğim vardı. Aslında zorda kalınca söylüyordum ama nasıl oluyorsa karşımdaki kişi hemen anlıyordu. Eve girince “Ben geldim.” Diye seslendim. Karşılık alamayınca evde kimsenin olmadığını anlayıp direk mutfağa doğru ilerledim. Sabah düzgün bir şey yiyememiştim. Ve açlıktan ölmek üzereydim. En çabuk hazırlayabileceğim şey sandviçti. Gerekli malzemeleri tezgaha çıkartıp sırayla ekmeğimin arasına yerleştirdim. Dolaptan soda aldıktan sonra salondaki koltuğa yayıldım. İzleyebileceğim bir aksiyon filmi açıp yemeğimi yerken dikkatimi filme verdim.
Bir an da elimdeki ekmeğin gitmesiyle bütün dikkatim dağıldı. Çatık kaşlarla ekmeğimi alan haine baktım. Alkın. “Git kendine başka hazırla.” Diyerek çıkıştım ona. Yemeğimin önümden alınmasından hiç hoşlanmazdım ve o da bunu bildiği halde yapmıştı. “Senin elinden almak saha zevkli.” Dedi ağzındakileri bana sergileyerek. Yüzümü buruşturup “İğrençsin. İştahım kaçtı sayende.” Diye mırıldandım. Tabi ki Alkın bunu takmayarak elimdeki sodayı da aldı ve yanıma kuruldu. “Kuru kuru gitmiyor da.” Dedi sırıtarak. Gözlerimi devirip on dakikasını kaçırdığım aksiyon filmine odaklandım. Daha doğrusu odaklanmaya çalıştım. Alkın filmin yarısında geldiği için ne olduğunu sorup duruyor ve benim izlememe engel oluyordu. En sonunda dayanamayarak televizyonu kapattım. Alkın kaşlarını çatarak “Neden kapattın izliyordum.” Diye söylendi. “İzlemekten çok anlattırıyordun.” Diyerek cevap verdim. Alkın ayağa kalkıp elindeki sodanın kalan kısmını kafamdan aşağı boşalttı. Böyle bir şeyi beklemediğim için o anki şaşkınlıkla gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Ama Alkın’ın kahkahaları hiç yardımcı olmuyordu. Bir hışımla ayağa kalkınca birkaç adım gerileyip ellerini havaya kaldırdı. “Benim suçum yok abicim.” Dedi sırıtarak. Yumruklarımı sıkıp Alkın’ın üzerine doğru yürümeye başladım. O da geri geri gidiyordu. “Gerçekten benim suçum yok. Hep o yer çekimini bulan adam yüzünden. Yer çekimini bulmasaydı soda dökülmeyecekti.” Diyerek saçmalamaya başladı. Saçmalamak genetikti sanırım. Bende heyecanlanınca saçmalıyordum çünkü. Adımlarımı hızlandırınca geri geri gitmeye son verip arkasını döndü ve koşmaya başladı. Bende hızla peşinden gittim. Mutfak masasının etrafında dolanıp onu yakalamaya çalışıyordum. Masanın üzerindeki meyve tabağından bir elma alarak kafasına attım. Ama kafasını eğmesiyle elma duvara çarparak yere düştü. “Paslanmışsın abicim.” Diyerek dalga geçti. Uzun zamandır basketbol oynamıyordum gerçekten. Bir elma daha alarak bu sefer tam kafasına attım. Alkın inleyerek kafasını tuttu “Vazgeçtim paslanmamışsın.” Diye mırıldandı. “Ne sandın tabi ki paslanmadım.” Dedim. Alkın’ın durmasını fırsat bilerek ileri doğru atıldım ama zeki kardeşim geldiğimi fark etmiş ve kaçmayı başarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Hayallerimin Arasında*
RomansBir adım sonra hiçliğe karışacaktım. Bir adım sonumu belirleyecekti. Gözyaşlarım gözümden intihar ederken onlar kadar cesur olup o bir adımı atmak üzereydim "Dur!" sesini duymamla bir an da gelen cesaretim geri gitmişti. Arkama dönmedim ama hareket...