Tarık Beyin kızını aramasının üzerinden yarım saat geçmişti ve Hayal hala ortalıkta yoktu. Merakına engel olamayıp dışarıya çıktı. Hayal ne kadar babasının kendisini sevmediğini düşünse de aslında Tarık Bey onu fazlasıyla seviyordu. Sadece sevgisini nasıl göstermesi gerektiğini bilmiyordu. Eşi ölmeseydi her şey daha kolay olabilirdi belki de. Ama ne yazık ki yakalandığı kanseri yenememiş ve hayat arkadaşını yarı yolda bırakıp, gözlerini açmamak üzere kapatmıştı. Çok sevdiği eşinden geriye kalan tek şey biricik kızıydı. Onu nasıl sevemezdi ki?
Boş sokakların aksine bir ara sokak oldukça kalabalıktı. Kimileri vahlanıyor, kimileri de yardım çağırıyordu. Merakına engel olamayıp kalabalığa doğru yöneldi. Herkes genç bir kızın başında toplanmıştı. Bir dakika. O… O başında toplandıkları genç Tarık Beyin biricik kızı Hayal miydi? Kalabalığı yarıp kızının yanına ulaştı. O, güzel gri gözleri tıpkı beş yıl önce, eşinin gözleri gibi kapalıydı. Canından çok sevdiği bir kişiyi daha kaybetmeye artık kalbi dayanamazdı. Kızının zayıf, solgun bedenini kucağına alıp geldiği yolu daha hızlı adımlarla geri döndü.
Evin kapısına gelince kucağında kızı olduğu için ayağıyla kapıyı tekmeledi. Hizmetlilerden biri kapıyı açınca Tarık Bey direk içeri girerek kızının odasına doğru yöneldi. Kucağında hareketsiz yatan genç kızı yatağına yavaşça bıraktı ve telefonunu cebinden çıkartıp aile doktorlarını aradı. Kızının hareketsiz yatmasına, gözlerindeki pırıltının sönmesine ne sebep olmuş olabilirdi ki? Kendini suçlamadan edemiyordu. Belki de kendisi ona iyi davransaydı bunlar küçük kızının başına gelmeyecekti.
Neyse ki çok beklemelerine gerek kalmadan aile doktorları Ahmet Bey gelmişti. Hala baygın yatan Hayal’i kontrol ettikten sonra Tarık Beyle beraber koridora çıktılar. “Tarık, açık konuşmak gerekirse Hayal’in neden bayıldığını bilmiyorum. Vücudu halsiz düşmemiş gibi duruyor. Bence psikolojik bir şey olabilir. Bilmiyorum. Buket’i çağır istersen. Sana daha yardımcı olur.” Dedi Ahmet Bey. Hayal için güvenilir psikolog bulmasına da eski dostu ve aynı zamanda aile doktoru olan Ahmet Bey yardımcı olmuştu. Ona güveni tamdı. Eğer Buket Hanımı çağırmasının daha doğru olacağına inanıyorsa Buket Hanım’ı çağırmalıydı. Telefonundan Buket Hanımın numarasını bulup gecikmeden aradı. Kadına olayları kısaca anlatıp gelmesini rica etti. Buket Hanım hemen yola çıkacağını bildirdikten sonra konuşmayı sonlandırdılar.
Ahmet Beyin işleri olduğu için gitmek zorundaydı. Bir yanı eski dostunun yanında kalmak isterken, diğer yanı işlerini aksatmaması gerektiğini, başkalarının da ona ihtiyacı olduğunu haykırıyordu. Bir şey olursa mutlaka kendisini haberdar etmesini tembihledikten sonra oradan ayrılmıştı. Ahmet Bey gittikten on dakika sonra Buket Hanım gelmişti. Hayal hala baygın yatıyordu. Düzenli bir şekilde göğsünün inip kalkması dışında hiçbir yaşama belirtisi yoktu.
Buket Hanım ve Tarık Bey Hayal’in odasına girince Hayal de neredeyse ayılmak üzereydi. Gözleri hala kapalıydı ama hafif iniltiler çıkartması uyanmak üzere olduğunun bir kanıtıydı. Tarık Bey Kızının acıyla inlemelerini duyar duymaz yatağının yanına oturdu ve ince uzun ellerini ellerinin arasına aldı. “Hayal.” Diye fısıldadı güçsüz bir sesle. Şu an da güçlü olması gerekiyordu, bunu kendisine ne kadar sık sık hatırlatsa da bir türlü güçlü görünmeyi başaramıyordu. Ya da kendisi öyle sanıyordu. Çünkü dışarıdan bakan biri gerçekten kızını önemsemeyen bir baba modeli görüyordu.
Hayal, duyduğu sesle irkilerek yataktan sıçradı. Etrafına şaşkın gözlerle baktı. Ne yani, onu o psikopatın elinden kurtaran onu, şimdiye kadar hiç önemsememiş babası mıydı? Tek şaşırdığı bu değildi. O kadar darbeden sonra vücudunun ağrıması gerekmiyor muydu? Peki, neden kendisini yorgun hissetmesinin dışında gayet iyiydi? Tarık Bey kızının bu korkmuş ve şaşırmış halini görünce içi parçalandı. Kızını bu hale getiren yoksa kendisi miydi? Nasıl böyle bir canilik yapabilmişti? Kızının omuzlarından tutarak yavaşça geri yatmasını sağladı. Yüzüne gelen siyah, uzun saçlarını geriye atıp usulca okşamaya başladı. Hayal’in şaşkınlığı gitgide artıyordu. Haftada birkaç kez gördüğü babası, şimdi onun saçlarını okşuyordu. Bunun da zihninin bir oyunu olduğunu düşünmeden edemiyordu genç kız.
Bakışları psikopatın bıçağı sapladığı eline kaydı. Ama beklediği sonuçla karşılaşamadı. Ne bir sargı ne de bir yara vardı görünürde. Eli eskisi gibi sağlamdı. Bıçağın saplanmasına dair hiçbir kanıt yoktu. Babasına “Elim nasıl iyileşti?” diye sordu. Sesinin kırılgan çıkmasına engel olamamıştı. Tarık Bey kızının sorusu karşısında bir an afallasa da “Eline bir şey olmamıştı ki.” Diye cevap verdi. Bir yandan da gözüyle kızının ellerini tarıyordu. Yoksa gözünden kaçırdığı bir yarası mı vardı? Hayal “O, psikopat elime bıçak saplamıştı ama.” Diye açıklama yaptı. Tarık Bey kızının dediklerinden hiçbir şey anlamıyordu. Psikopat kimdi? Kim, canından değerli olan kızına zarar vermişti? “Psikopat kim?” diye sordu daha fazla dayanamayarak. Hayal’in şaşkınlığı her saniye daha da artıyordu sanki. Ne yani, babası onu kurtarırken psikopatı görmemiş miydi?
Başından geçenleri babasına anlattı. Buket Hanımın varlığını ikisi de unutmuş gibiydi. Buket Hanım da odadaki berjere oturmuş sessizce ve Hayal’in anlattıklarını not alarak dinliyor, bir sonuca ulaşmaya çalışıyordu. Tarık Bey duyduklarıyla bedenine bir şok darbesi yemişti adeta. Kızının anlattıklarının doğru olmadığını biliyordu. Hiçbir ortağını işten kendisi çıkartmamıştı çünkü. Bildiği kadarıyla düşmanı da yoktu. Ayrıca Hayal’in anlattığı kadarıyla vücudunda aldığı darbelerin izinin olması gerekiyordu ama hiçbir iz yoktu.
Buket Hanım vardığı sonucu açıklamak istiyordu bir an önce. Tarık Beyin sinirleneceğine kesinlikle emindi ama bunu açıklamak zorundaydı. Daha fazla sessiz kalmaya dayanamayarak boğazını temizledi ve varlığını odadakilere hatırlattı. Hayal’in gözlerine bakmaktan kaçınarak Tarık Beye yöneldi. “Sizinle özle konuşabilir miyim?” diye sordu sakince. Tarık Bey başıyla onaylayınca koridora çıktılar. Hayla ise ne olduğunu anlayamamış bir vaziyette öylece yatıyordu.
Buket hanım bir kez daha boğazını temizleyerek omuzlarını dikleştirdi ve özgüveni tam bir kadın görüntüsü vermeye çalıştı. “Tarık Bey bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Bana kızacaksınız eminim ama Hayal’in şizofrenliği ilerlemiş. Tabii ki bunu şu an da anlamadım. Daha önceden de birkaç tespitim olmuştu ama emin olamıyordum. Şu an eminim. Hayal’i gözetim altında tutarsak daha çok iyileşme olasılığı var.” Diye sözlerini sonlandırdı. Tarık Bey duyduklarıyla sarsılmıştı. Kızını da eşi gibi kaybedemezdi. Buna izin veremezdi. Hayal’in hastalığını öğrendiğinde gözetim altında kalmasını kabul etmek istemişti. Ama güçsüz, zayıf, kırılmış kızının bunu atlatamayacağına emindi. Yine duygularını gizleyip, düşündüklerinin aksine medyayı öne sürerek hastanede kalmayacağını kesin bir ifadeyle dile getirmişti. Ama şimdi kızının daha da kötü olmasına sebep olmuştu. Ne kadar zor da olsa başka seçeneği yoktu. Güçsüz çıkan sesiyle “Tamam. Ama bana biraz zaman verin. Bunu ona ben söylemek istiyorum. En geç iki hafta sonra Hayal’i kliniğe getireceğim.” Dedi. Buket Hanım anlayışla başıyla onayladı.
Tarık Bey bütün her şey kontrolü altında sanıyordu. Her şey belli bir düzene göre işleyecekti planlarına göre. Ama planda olmayan, Hayal’in onları dinlediği, her şeyi en ince ayrıntısına kadar duyduğuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Hayallerimin Arasında*
RomansaBir adım sonra hiçliğe karışacaktım. Bir adım sonumu belirleyecekti. Gözyaşlarım gözümden intihar ederken onlar kadar cesur olup o bir adımı atmak üzereydim "Dur!" sesini duymamla bir an da gelen cesaretim geri gitmişti. Arkama dönmedim ama hareket...