“Bugün sakin gibi.” Dedi Ömer Poyraz’a bakarak.
“Evet, Furkan hoca ile Gülşah hoca bir kaç izin için İstanbul’a gitmişler. Akşama anca dönerler.” Diye yanıtladı Pelin.
“E hadi büyük sahneye o zaman. Size güzel bir Karadeniz şarkısı söyleyim.” Dedi Ömer. Ömer Karadenizliydi ve Karadeniz şarkılarına aşıktı.
Hepsi yerlerini aldılar. Poyraz bu sefer baterinin başına geçti. Mısra onu ilk kez bateri çalarken izleyecekti. Gömleğinin kollarını sıvazladı. Mısra’ya bakıp göz kırptı. Ömer de mikrofonu aldı. Suat da bas gitarı aldı. Hepsi ayarlamalarını yapıyorlardı.
Poyraz bagetleri birbirine üç kez vurdu ve şarkıyı çalmaya başladı. Öyle kendinden geçmişçesine çalıyordu ki, Mısra onu izlerken tebessümünü gizleyemiyordu. Etkilenmişti, hem de fazlası ile. Ama olmuyordu, bir şey, tek bir kelime eksikti. Aslında koca bir anlamı olan. GÜVEN... Mısra ona güvenemiyordu. Sonra başını sağa sola salladı ve sahneye odaklandı.
Ömer şarkıyı söylerken hepsi çok eğleniyordu. Sonra Poyraz aldı mikrofonu ve Ömer baterinin başına geçti. Poyraz ellerini çırpmaya başlayınca Ömer de şarkıya girdi.“Uzaktan Sevda etmek
Girsin yerin dibine.
Yakından seven yarim
Gelsin girsin koynuma. (Poyraz Mısra’ya çapkınca gülüp, ellerini açıp, gel işareti yaptı.)Kar yağar sine sine
Yarin elbisesine.
Eski yarin ömrünü
Ver Allah yenisine.Aha koy sevduğum
Başını omuzuma.
Olmasa demezduk,
Denemedik boşuna.
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz.
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz!Dere Akar aşağa,
Suyu vurmasın sana,
Yar eder miyim seni
Benden başka uşağa? (Şarkının bu sözlerinde Mısra’ya bakıp, göz kırptı.)Aha koy sevduğum
Başını omuzuma.
Olmasa demezduk
Denemedik boşuna.
Gözler şelale olmuş
Akar akar durulmaz.
Bi insan bi yürekten
İki defa vurulmaz!Herkes çok eğlenmiş ama çok yorulmuştu. Mısra ellerini havaya kaldırdı ve “Benden pes, odama gidiyorum. Çok yoruldum.” Dedi ve odasına koşar adım gitti. Odasına girdiğinde kapının ardında bir süre bekledi ve derin nefesler aldı. Sonra yavaş adımlarla odaya girdi, üstündekileri çıkardı ve kendini ılık duşun altına bıraktı. Rahatlamıştı. Kesinlikle kemikleri gevşemişti. Bir saatin sonunda kapının çalınma sesi ile bornozunu üstüne aldı ve Pelin’dir diyerek kapıyı açtı. Ama karşısında tüm yakışıklılığı ile Poyraz duruyordu. Sesli bir şekilde yutkundu.
Poyraz ise sadece yarın ki çalışma saatlerindeki değişikliği söylemeye gelmişti. Telefondan ulaşamamıştı ona. Ama gördüğü manzara ile, dünyayı unuttu.
“Ben şeye ulaşamadım. Yani gelmeyecektim. Ama ulaşamayınca, aklıma geldi.”
Mısra “Poyraz ne diyorsun Allah aşkına?” dedi duygusuz bir sesle.
Poyraz başını salladı. “Hakikaten neden konuşuyorsam.” Deyip, içeri girdi ve kapıyı ayağı ile kapattı. Mısra’nın bornozunun ipinden tutup, kendine çekti ve öpmeye başladı. Mısra ilk anın şaşkınlığını üzerinden atınca, o da karşılık vermeye başladı. Elini Poyraz’ın omuzlarında gezdiriyor ve bu hareketin onu çıldırttığını biliyordu.
“Seni istiyorum...” diye fısıldadı Poyraz. Mısra’nın bu kelimeyi duyması ile kendine gelmesi bir oldu.
Adamı üstünden itti.
“Ne yapıyorsun?” deyip, dudaklarını kolunun tersi ile sildi.
“Mısra, bana nasıl karşılık verdiğini gördüm.”
“Evet, karşılık verdim. Ama sen de başkalarını öptün, öyle değil mi? Yani bunun aşkla ilgisi yok.”
Poyraz sinirle ellerini geçirdi saçlarından.
“Bunu bana neden yapıyorsun?”
“Çünkü olmuyor Poyraz, sen unutmak istiyor olabilirsin ama ben unutamıyorum. Sen yeniden başlamak istiyorsun ama ben sende o güveni yeniden yakalayamıyorum. Olmuyor işte, elimde değil anlasana.”
“Yeniden başlamayalım, eskiyi bırakalım. Yeni baştan sev beni. Elimden ne geliyorsa yaparım Mısra, yeterki sen yeniden buramda,” derken kalbini gösterdi. “Ol, yeniden yanımda, hayatımda, her anımda ol. Geleceğimi süsleyen o prensesim yine sen ol.”
Mısra başını sağa sola salladı ve ağlayarak yere çöktü.
Poyraz da hemen yanına oturdu.
“Anlamıyorsun, benim unutmaya çalıştığım beni terk edişin değil Poyraz. Ama sen bir kere bile beni aramadın. Gittikten sonra kaç gece bekledim, pişman olmanı, telefonlarımı açmanı, en azından ‘Neden’ diye sormanı. Ama sen sessizce durup, gitmemi bekledin.”
“Çok pişman oldum Mısra’m. Deli gibi pişman oldum. Ama yüzüm de yoktu, cesaretim de. Kendime gelmem, aylarımı aldı ama sonunda ayılmıştım. Ama o zaman da geç kalmıştım işte.”
Mısra acı bir şekilde gülümsedi.
“Evet, artık çok geçiz. Her şey için.”
“Hayır, kabul etmiyorum ve vazgeçmeyeceğim Mısra. Bu sefer seni bırakmayacağım. Senin de beni bırakmana izin vermeyeceğim.”
Kızı omuzlarından tutup kendine çekti ve o gece orada öylece uyudular.
Sabah ikisi de uyanmakta zorlandı. Alarmın sesi kulaklarını sağır ediyordu. Poyraz birden gözlerini açtı. Dizlerinde kıpırdanmaya başlayan ve yavaşça kalkan kızı izliyordu. Mısra boynunu tutuyordu.
“Mısra saat kaç?”
“On olması lazım. Saati ona göre kurmuştum. Çalışma 11:00’de.”
“Kalk kalk.” Dedi Poyraz telaşla.
“Ne oldu Poyraz?”
“Bugün çalışma saat 10:00’da. Ben dün bunu söylemeye geldim. Akıl kalmadı bende. Ben hemen gidip üstümü giyiniyorum. Sen de on dakikaya kadar kapıda ol.”
“Sana inanmıyorum Poyraz ya.”
Mısra kalkmış, giyinmeye başlamıştı.
“Ne yapayım kızım? Akıl mı kaldı?”
“Bir de sırıtıyor. Rezil olacağız. Yanlış anlayacaklar.”
Poyraz ayakkabısını çekiştirip, kapıya koştu.
On beş dakika sonra salona koşuyorlardı.
İçeri nefes nefese girdiler.
“Poyraz Mısra iyi misiniz? Sizi aradık ama açmadınız.” Dedi Gülşah hoca, ikisine bakarak.
“Şey hocam, ben dün Mısra’ya ulaşamadım. Sonra da unuttum. Sabah da gittiğimde daha uyuyordu. Onu bekledim. Telefonu duymamışım.”
“Neyse tamam, hadi geçin yerinize.”
Mısra hayretle baktı adamın yüzüne. “Bravo, süper yalan uydurdun.”
Poyraz göz kırptı. “Kurtardım seni daha ne istiyorsun? Doğruyu mu dememi isterdin? Bütün gece kollarımda uyuduğunu demekten çekinmem emin ol.”
“Tamam sus Poyraz. Zaten dün neden bende kaldığını anlamadım. Sanki çok matah bir şey yapmışız gibi de konuşma.” Dedi sinirle.
“Tamam sevgilim, bu akşam daha matah şeyler yaparız.” Göz kırptı.
“O anlamda demedim. Seni affetmedim, affetmeyeceğim de demek istedim.”
“Poyraz Mısra sıra sizde.”
Poyraz ayağa kalktı ve elini Mısra’ya uzattı. Mısra kalkmasına yardımcı olması için uzatılan eli tuttu ve ayağa kalktı. Ama beklediği gibi olmadı ve Poyraz elini bırakmadı. Elini çekiştirmeye başladı, ama Poyraz öyle sıkı tutmuştu ki, çekemiyordu. Elele sahneye çıktıklarında herkes şaşkın gözlerle baktı onlara. Ömer hariç.
“Poyraz?” dedi Gülşah hoca gülerek.
Poyraz da sanki yaptığı normalmiş gibi “Efendim hocam?” dedi. Mısra ise hala elini çekiştiriyordu. Poyraz kıza döndü. “Rahat dur Aşkım.” Dedi.
“Neler oluyor? Yeni bir şeyler var gibi...”
“Eski defterler yeniden açıldı diyelim.”
“Nasıl yani?”
“Boşverin.” Kızın gözlerine baktı. “Çok uzun bir hikaye.”
Sonra sahnedeki yerlerini aldılar. Poyraz hala elini bırakmamıştı. Nasılsa gitar çalmayacaktı.
Şarkıya önce Mısra başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MISRALARIMDA GİZLİYDİ AŞK / Y.S.S. III - FİNAL
Romance"Sen şarkılarımda öyle bir estin ki O yüzden notalarım darma duman benim... Poyrazının etkisiyle, enkazlarda kaldı mısralarım..." 'YENİDEN SEV Serisinin üçüncü kitabı MISRALARIMDA GİZLİYDİ AŞK... 'Rüzgar'ın Beste'si'nden bildiğiniz Poyraz ve Mısra'...