21.BÖLÜM - DENİZ GÖZLÜM - VEDA

11.7K 861 134
                                    

ve bir veda daha... Her halde gerçek anlamda özleyeceğim çiftlerden biri olacak :)
***

Poyraz kucağında uzanan ve sürekli elindeki kitapçığı karıştıran kadına baktı.
“Ne yapıyorsun hayatım?”
“Şimdi normal doğum mu daha avantajlı sezaryen mi onu araştırıyorum."
"Tabi ki normal doğum.”

“Tamam da şimdi sezaryen de şimdi epidural anestezi yapıyorlar, çok kolay oluyormuş. Bir de suda doğum var.”
“Su? Nasıl?”
“Su da işte ve prenses doğum var. Çok kararsız kaldım.”
Poyraz kaşlarını çattı. “Elbise mi alıyoruz? Neyine kararsız kaldın acaba?”
“Öyle deme Poyraz. Hayatımın tümünü etkileyecek bir karar bu.”
“Hıı, tabi. Haklısın.” Şimdi daha fazla üstelerse, ya ağlayacak ya da sen beni anlamıyorsun- diye yakınmalara başlayacak.

“Ee yorum yapmadın ama.”
“Ne deyim ki hayatım, kendini nasıl rahat hissedeceksen öyle yap.”
“Bu kadar mı yani Poyraz? Bu bebeği tek başıma mı yaptım ben?”
“Yok bebeğim, ikimizin yaptığının farkındayım, unutur muyum? Peki, o zaman söyleyim. Yani normal doğum en sağlıklısıymış.”
“Normal? Yani canım acısın önemli değil. Öyle mi?”
“Yok bebeğim, tabi ki önemli. Hiç ister miyim canın yansın?”
“Prenses de aslında canım fazla yanmıyor.”
“Tamam prenses yapalım. Canın da yanmıyormuş.”

“Ya öyle ama, o zaman da yan etkileri var işte.”
Poyraz’ın artık tepesinde yıldızlar dönüyordu.
“En iyisi şöyle yapalım, doktora danışalım mı?”
“Olur bak evet, iyi.”
Poyraz çözüm bulmanın sevinci ile karısını kollarına aldı ve “Seni çok seviyorum.” Diye kulağına fısıldadı.

                                                 ***

“Baby shower ne gözünü seveyim Mısra’m ya.”
“Bebeği gelişini kutlayacağız.”
“İyi de daha gelmedi.”
Mısra dudaklarını büzdü. “Sen bana bir baby shower’ı çok mu görüyorsun?"
"Ağlama, lütfen ağlama. Çok görmüyorum aşkım. Sadece mantıklı değil. Daha doğmayan bebeğin neyini kutlayacağız?”
“Saçma yani, ben saçma şeyler yapıyorum. Öyle mi Poyraz?”
“Tabi ki değil bebeğim.”
Poyraz derin nefesler almaya başladı. Ne dese yanlış anlıyordu.
Organizasyon görevlileri işlerini bitirince, Poyraz etrafa bakıp neşe saçan kadının duygu değişimini gülerek izledi. Neler yaşamışlardı. Bundan üç yıl önce şu hale geleceklerini asla düşünmezdi. Ama gelmişlerdi işte.
Mutlulardı.
Herkes gelince kutlama başlamıştı. Daha çok fotoğraf çekimi dese daha doğru olurdu.

Müzik açmış, dansa kalkmışlardı ve bir sürü hediye paketi açmışlardı. Mısra’nın en sevdiği bölümdü sanırım.
Gün bittiğinde Mısra ayaklarını ovuyordu. Poyraz yanına oturdu ve elindeki merhemi yanına koyup, Mısra’nın bir ayağını kucağına aldı. Merhemi eline sürüp, kadının ayaklarını ovmaya, masaj yapmaya başladı.
Diğer ayağına da aynı uygulamayı yaparken, eli yavaşça yukarı çıktı. Açık olan bacaklarını okşarken, ikisinin de nefesleri odanın içinde yankılanıyordu.
“Özledim...” diye fısıldadı Poyraz.

Mısra yutkundu ve o da fısıldadı “Ben de...”
“Ben de ne?” dedi  adam gülerek.
“Ben de özledim.”
Kız uzandığı yerden kalktı ve dudaklarına uzun ve yakıcı bir öpücük bıraktı.
“Az kaldı. Bu sabrının ödülünü alacaksın.”
“Az kaldı ve kadın o gece geldiğinde elimden kurtulamayacaksın.”
İkisi de gülerken, adam onu kucağına alıp, odasına götürdü.

                                                   ***

“Poyraz...”
...
“Poyraz...”
...
“Poyraz! Bebek!”
“Ne? Ne oldu ya?”
“Poyraz su!” diye bağırdı.
“Susadın mı?”
“Suyuna sıçtırtma Poyraz! Bebek geliyor.”
“Nereye?”
Mısra gözlerini açtı ve birden bağırdı. “Poyraaaaaaz!”
“Tamam, tamam sakin olalım. Çanta burada, çantayı aldım tamam. Sorun yok. Hadi gidiyoruz.”
Kapıyı açıp çıkan adam birden arkasına baktı ve kadının yatakta kasıldığını gördü.
“Mısra?”
Kadın kıpkırmızıydı ve acı çekiyordu. Çanta elinden düştü. Hiçbir şey yapamıyordu. Sadece kadına bakıyordu.
“Poyraz! Vakit yok. Hastahaneye yetişemeyiz.” Dedi gözyaşlarının arasından.
“Na-nasıl?”
Elini uzattı. Adam sakin adımlarla kadının yanına geldi.
“Elimi tut.” Adam elini tuttu. “Şimdi...-tekrar bağırdı- dediklerimi yap...-ah- sıcak su, makas ve bez...”
Adam başını sağa sola salladı. “Hayır Mısra! Yapamam-“
“Yapacaksın. Yoksa ikimizi de kaybedersin. Hissediyorum çok yakın.”
Poyraz kadının dediklerini hazırlarken bir yandan da ambulansı ve ambulansın yanında da doktorunu çağırdı.
Yukarı çıktığında kadın çığlık çığlığa bağırıyordu.
Poyraz yatağa çıktı, iç çamaşırını çıkardı ve bacaklarını açtı.
“Tamam... Tamam aşkım şimdi sakin ol ve ıkın.”
Mısra adamın dediklerini yaptı. Yatak kan doluydu ve bu adamı korkutuyordu.
Yaklaşık on dakikanın sonunda ambulansın sesi bebeğin ağlama sesine ve Mısra ile Poyraz’ın hıçkırıklarına karıştı.
Poyraz bebeğini kucağına aldığında Mısra gülümsedi ve “Başardın mükemmel baba.”
“Başardık Mükemmel anne.” Diye karşılık verdi. Poyraz mutfaktayken açık bıraktığı kapıdan görevliler girdiğinde Poyraz “Buradayız.” Diye bağırdı.
Sonra tekrar oğluna baktı.” Hoşgeldin Kuzey... Hoşgeldin her şeyimiz.” Dedi.

Hastahaneye giderken tüm aileye haber veren Poyraz, oğlunu kendi doğurmanın verdiği haklı gururu yaşasa da herkesten azar işitmişti.
“Oğlum, ya bir şey olsaydı.”
“Olmadı ama anne, bak ikisi de iyiler.”
Rüzgar ise yeğenini kucağına aldığında “Abi o değil de, bu çocuğun ebesine küfredeni ne yapacaksın onu merak ediyorum?”
Herkes kahkaha atarken, Poyraz kaşlarını çattı. “Kes lan zevzekliği.” Diyerek kafasına indirdi.

“Kırk gün dedi kadın duydun mu? Kırk gün!”
“Poyraz bunu konuşmuştuk zaten.”
“İyi de saçma! Neden bekliyoruz?”
“Poyraz, lütfen saçmalama artık. Doktoru duydun kırk gün daha bekleyeceksin.”
Poyraz kadının yanına uzandı ve emzirdiği bebeğini izledi. “Şu çocuğa yasak yok, bana var. Ona her şey serbest bana her yer yasak.”
Mısra kahkaha attı.
“Poyraz iyice saçmaladın. Bebeğini mi kıskanıyorsun?”
Poyraz ise hala bir numaralı düşmanıymış gibi bakıyordu Kuzey’e.
“Baksana, sence de nispet yapar gibi yapmıyor mu? Bak Allah aşkına bak.”
Mısra omuzlarını sarsa sarsa gülüyordu artık. “Ay Poyraz sus Allah aşkına, gülmekten yediremiyorum. Bir haftalık bebek nispetten ne anlar?”
“On gün... On günlük o. Ayrıca daha ne yiyecek? Benimkileri de verelim? ikisini de emdi." Sonra bebeğe yaklaştı ve kulağına eğildi. “Otuz gün! Sadece otuz gün bu saltanatın sürecek. Ondan sonra o kadın ömür boyu benim.”
“Aynı zamanda onun da ömür boyu annesi olacağım. Unutma!”
“Kazık kadar adama göğsünü verecek değilsin. Ayrıca o zaman başka amaçlar için arayışa gireceği için, seninkiler ve sen sadece bana kalacaksınız.”
Mısra biraz daha bastırdı bebeği kucağına. “Onu kimselere kaptırmam. O benim oğluşum. Zaten o da bırakmaz beni.”
“Hı, sana soracaktı. Ayrıca bir bakmışsın, oğlun bir ülkeden evli ve çocuklu gelmiştir."
Mısra’nın gözleri doldu. “Saçmalama. Benim oğlum yapmaz!”
“Valla annem ben o kadarcıkken benimle ilgili ne planları vardır Allah bilir, ama bak olana. Bir geldim evliyim.”
Mısra iç çekti. “Annene hak veriyorum biliyor musun? Yani aslında o kadar da haksız değildi.”
Poyraz kahkahalarla gülmeye başladı ve kadını alnından öptü.
“Seni benden koparan herkes haksızdır bebeğim. Ben zamanında kendimi bile zor affettim.”
“Ben unuttum ama nöbetçi çocuk.”
“Ben hiçbir şeyi unutmadım ama çubukçu kız.”
İkisi de kahkaha atmışlardı.

                                                   ***

Zaman mı hızlıydı, yoksa mutluluktan onlar mı farkında değildi bilmiyordu. yıllar mutluluklarına mutluluk katarak ilerliyordu. Şimdi bahçede oynayan çocuklara bakarken, Mısra Poyraz’a göz kırptı. Hemen karısının yanına gelen Poyraz, onu kollarına aldı.
“Seni seviyorum.”
“Ben de seni seviyorum.”
Kuzey altı yaşına gelmişti ve küçük kız kardeşi Ezgi peşinden koşuşturuyordu.
“Gitsene pesimden gelmesene.”
“Betle abicik betle.”
Kuzey sinirle anne babasının yanına geldi.
“Keske eykek doyursaydın. Bu ne? Ne top biliyo ne de bastet. Hep bebek hep bebek. Baska oyun bilmiyo.”
“Ee arayalım Rüzgar amcanı Çınar’ı getirsinler sana olur mu?”
“Bak o oluy. Çınay gelsin. Bu da onlaya ditsin.”
Poyraz’la Mısra gülerlerken Kuzey kaşlarını çatmıştı.
“Üçüncüyü yapsak mı? Emir büyük yerden ne de olsa.”
“Aklından bile geçirme Poyraz.”
Kızlarını da kucaklarına aldı. Poyraz kadının kulağına eğildi ve o çok sevdiği şarkıyı söyledi.


İlk değilsen bile
Son aşkım olup kal... (Mısra kaşlarını çatıp baktı adama)
Senden öncesini
Yaşamadım sayarım.
Böyle bir aşka ömür vermeye değer,
Dillenir de nazara gelir diye korkarım.

Deniz gözlüm benim,
Senin için hazırım,
Eğer ölüm gerekse,
Ölmeye giderim.
Yemin olsun seninim çocuklar gibi şenim.
Deniz gözlerinde hayat bulur gözlerim.
Yüreğim acır inan senden uzak kalmasın.
O deniz gözler benim başkası hiç bakmasın.

Son arzum nedir diye,
Gelip te bir sorsalar,
Haykırış olur sesim,
Sen yine sen der!
Canım seni özler, seni diler, ister.
Beni bırakma ele ateşlerim söner.”
SONER ARICA-DENİZ GÖZLÜM)

MISRALARIMDA GİZLİYDİ AŞK / Y.S.S. III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin