GİRİŞ

1K 29 9
                                    

Uzun zamandır bugünün gelmesini bekliyordu. Yıllardır özlemini çektiği ailesine sonunda kavuşacaktı. Her geçen gün, her geçen saat aklından hiç çıkaramadığı karısına, çocuğuna kavuşacak olmanın heyecanıyla yatağından kalktı. Aynanın karşısına geçtiğinde yıllardır kendisine bu kadar dikkatli bir şekilde bakmadığını fark etti. "Uzun zaman olmuştu." diye geçirdi içinden. Uzun zaman olmuştu...

Musluktan akan suyu suratına birkaç kere vurduktan sonra doğruldu ve tıraşlı yüzünü son bir kez inceledi. Suratındaki kırışıklıklar geçirdiği zor yılların habercisiymişçesine kendisine eşlik ediyordu. Hiç böyle bir hayat beklememişti. Elini gözünün hemen kenarında olan yaraya götürdü. Bu hareketi yıllardır yapıyordu. Hayatının dönüm noktasından arda kalan yarayı ovuyor ve bu yaranın hesabını soracağı günün gelmesi üzerine planlar kuruyordu. Gözlerinden bir damla yaş döküldü. O gün gelmişti. Kapanmayan o yaranın hesabı bugün sorulacaktı.

"Az kaldı canlarım. Az kaldı." Derin bir iç çekti ve aynada son kez kendine baktı.

Birkaç haftadır kaldığı stüdyo daire neredeyse içi boş denecek gibiydi. Bir gün öncesine kadar çantalarla dolu olan masasının üzerinde şimdi birkaç parça kıyafeti duruyordu. Bugün ne giyeceği konusunda çok düşünmüştü. Siyah giymeliydi. Hayır, hayır bugün onun için yas tutma günü değildi. Bugün onun huzura ereceği gün olacaktı. Ailesine kavuşacaktı. Bu yüzden beyaz giymeyi tercih etti ve masadan beyaz keten bir gömlek alarak üzerine geçirdi. Uzun bir gün olacağını biliyordu bu yüzden rahat bir şeyler giymeliydi. Kısa sürede hazırlandı ve saatine baktı. Vakit gelmişti.

Sokağa adımını attığında kamufle olmak için birebir olan İstanbul'un kalabalığında buldu kendini. Eğer birilerinden kaçıyor veya saklanıyorsanız metropol bir şehir sizi kollarına sarar ve saklardı. Hedefine doğru yürürken kendisini bomboş hissediyordu. Yıllardır omuzlarında taşıdığı yük kalkmış gibiydi. Bu his daha şimdiden içinin huzurla dolmasına sebep olmuştu.

Kaldığı dairenin birkaç sokak aşağısında bulunan istasyona geldiğinde durdu ve etrafı incelemeye başladı. İnsanlar sürekli bir koşuşturmaca içinde gibiydi. Etrafta olanların farkında olmadan birbirlerini eze eze geçiyor, nereye yetişmeleri gerekiyorsa oraya yetişmek için koşuşturuyorlardı. "Ne kadar da zavallıca." diye geçirdi içinden. Hiç kimse birbirinin farkında değildi. Makineleşmiş gibiydiler. Ancak bugün her şey değişecekti. Bugünden sonra kimse eskisi gibi olamayacak ve uzun süre bugünü unutamayacaklardı. Bugün istasyonun önünde dikilen esmer adamın ailesine kavuşmasına hiçbir şey engel olamayacaktı. Her şey tamamdı. Bütün olasılıkları göz önünde bulundurup, her şeyi hazırlamışlardı. O ve adamları.

İstasyonun sokaklardan hiçbir farkı yoktu. Hatta sokak buradaki koşuşturmanın yanında bir hiç kalırdı. Ağır adımlarla metroya bineceği perona doğru yürümeye başladı. Hiçbir hata yapmamalıydı. En ufak bir aksilik, her şeyi çöpe atabilirdi. Daha önceden anlaştıkları gibi bineceği vagonun yanaşacağı peron noktasına geldi ve beklemeye başladı. İnsanlar olacaklardan habersiz bekliyor, gülüşüyorlardı. Kimse neler olacağının, başlarına neler geleceğinin farkında değildi. Tünelin ucundan önce zayıf bir sarı ışık göründü ardından uyarı zilleri çalarak metro perona yanaştı. Her şey beklediği gibiydi. Metro kalabalıktı.

Kendisine bir tutamaç bularak ayakta dikilmeye başladı. Metro yavaş yavaş hızlanırken, adam da sakinliğini gittikçe yitiriyordu. Kalp atışları hızlanıyor ve heyecandan elleri terliyordu. Artık yapmalıydı.

Önceki duraklardan sırayla binen adamlarıyla göz göze gelebilmek için bakışlarını etrafta gezdirdi. Anlaştıkları gibi siyah giyinmişlerdi ve her biri ufak çantalar taşıyordu. Herkesle göze göze geldiğinden emin oldu. Ve başıyla işaret verdi.

İntikam zamanı gelmişti.

METRODA TERÖR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin