Bölüm 21

84 11 3
                                    

Fatih, İstanbul

13.02

Askerler Kartal'ın bağlantıları aracılığıyla Türkiye'nin iç ve dış tehditlere karşı savunma merkezi olan Milli İstihbarat Teşkilatı'nın kırmızı evlerinden birine yerleşmişlerdi. Kırmızı evler olası bir tehdit durumunda yetkili kişilerin ve yüksek rütbelilerin İstanbul gibi büyük şehirler içerisinde sığınabileceği ve operasyonlar yürütebileceği evlere deniyordu. Özel olarak tasarlanmış bu evler, dışarıdan herhangi bir sinyalin gelmesini durduran engelleyicilerle donatılmış, yalnızca içeriden kilitlenebilen bir kasa halinde tasarlanmıştı. Şehirlerin önemli stratejik noktalarındaki kırmızı evlere yalnızca cumhurbaşkanlığının özel izni ile girilebiliyordu. Gerekmediği takdirde kullanılması katiyen yasaklanmıştı. Evler genellikle boş oluyordu. En son bundan birkaç ay önce radikal bir terör örgütünün İstanbul'daki canlı bomba saldırısından dolayı aktif hale getirilmişlerdi. Üst düzey istihbarat yetkilileri ve birkaç bakan evlerde konaklamış, durumu kontrol altına alana kadar burada barınmışlardı. Kimsenin bu evlerde kalanlardan haberi olmazdı çünkü ne hükümetin elinde ne de istihbarat biriminin elinde evde kalanlara dair hiçbir kayıt bulunmazdı. En önemli kurallardan biri buydu: Kayıt tutulmaması. Böylece hem içeride kalanların güvenliği sağlanıyor hem de hükümetin izlediği politikalarda vatandaşlardan gizli yaptığı anlaşmaların tarafları korunuyordu. Buna birçok örgüt lideri de dahildi. Devletin sürekliliği için hükümetçe yapılan kirli oyunların saklanma yerlerinden biri de diyebiliriz buraya.

"Bağlantı hazır patron." Matt evin en geniş odasında kurduğu bilgisayarının başından seslendi.

"Tamamdır onay kodunu verdikten sonra bağlanma komutu ver."

Chad elinde tuttuğu tableti bir süre kurcaladı. Kartal hariç hepsinin ekip liderinin ne yaptığından haberi vardı. Yüzbaşı meraklı bir şekilde olanları izliyordu.

"Alfa, zulu, bravo, alfa, tango 21489567."

"Bağlanıyorum. İletişimdeyiz patron."

Chad düşünceli bir şekilde odada dolandıktan sonra Matt'in yanına sokuldu.

"Seyfullaah Nakşi Camii, Abdul Haseeb Iqbal, Aziz Farid, El- Kaide, İstanbul."

İstihbarat sorumlusu ekip liderinin söylediği kelimeleri tek tek ekrana yazdı ve bir süre bekledi. Kartal olanları anlamlandıramamış, meraklı gözlerle izlemeye devam ediyordu. En sonunda dayanamadı ve sordu.

"Ne yapıyorsunuz böyle?"

Matt gözlerini ekrandan ayırmadan cevapladı. "Teknoloji dostum. Dünyaya hükmediyoruz."

"Nasıl yani?"

"Echelon adını daha önce hiç duymuş muydun?" Chad tepkisini ölçmek için yüzbaşıya döndü. Kartal olumsuz anlamında başını salladıktan sonra konuşmasına devam etti.

"Biz de dahil olmak üzere 5 ülkenin imzaladığı bir anlaşma sonucu dünya üzerindeki bütün verilere erişim olanağımızı sağlayan bir teknoloji. Atılan her mail, aranan her telefon, internet veya iletişim yollarının herhangi birinden yapılan herhangi bir eylemi saptayıp, araştırabiliyoruz."

Yüzbaşı şaşkınlıkla ekip liderini dinliyordu.

"Tabii bizim buna üst düzey erişimimiz yok. Yalnızca yetkili aracılar sayesinde bu teknolojiyi kullanabiliyoruz. Sisteme anahtar kelimeleri giriyor ve aratıyoruz. Böylece hedef bölgedeki bütün aramalarda, mesajlarda veya herhangi bir iletişim ağında bu kelimelerin geçtiği şeylere ulaşabiliyoruz. Kulağa müthiş geliyor değil mi?"

"Bu yaptığınız yasadışı bir şey değil mi?" Dünya üzerindeki bütün insanların özel hayatını deşifre edebilen bu sistem Kartal için kulağa oldukça tehlikeli geldi. Büyük güçlerin elinde bulundurduğu bu teknolojinin imkânları akıl almayacak derecede kapsamlı olmalıydı.

Chad, istemsizce yüzbaşının sorusuna güldü. "Böyle bir şeyin var olduğunu kim söyledi ki?"

"Birkaç saniye önce sen söylemiştin."

"Hayır, dostum. Ben böyle bir şeyden hiçbir zaman bahsetmedim."

"Şaka yapıyorsun değil mi?" Kartal özel hayatın bütün sınırları yok edebilecek bu teknolojinin varlığına inanmak istemedi.

"Yalnızca böyle bir şeyin var olduğuna dair bir kanıt yok demek istiyorum." Sinsice gülümsedi. "Kötü insanları iyi şeyler yaparak durduramayız biliyorsun."

"İyilik adına savaşıyor olsak bile bizi kötülerden ayıran şey zaten izlediğimiz yol değil midir? Masum insanların hayatına müdahale ediyor olmanızın doğru bir açıklaması olamaz."

Ekiptekiler her bir ağızdan gülümsedi.

"Doğru olanı yapmayı bırakalı çok olmadı mı Kartal?" Karşısındaki adamın ciddiyetini anlayan Chad'in suratına duygusuz bir ifade yerleşti.

"Ama bu bizi doğru olanı yapmaktan uzaklaştırmamalı."

"Eğer yöntemlerimizle ilgili bir sorunun varsa gidebilirsin." Arkadaşının ölümünden beri sessizliğini koruyan Prince de tartışmaya dahil oldu.

"Artık çok geç." Yüzbaşı Hatay'da kaybettiği silah arkadaşlarını ve çektikleri onca acıyı düşündü. "Bu pisliği temizleyene kadar sizinle olmak zorundayım."

"O halde bazı şeylere karşı sessiz kalmalısın."

"Bizim işimiz sessiz kalmak değil Chad. Bunu bir lider olarak en çok senin anlamanı bekliyorum." Prince'e iğneleyici bir bakış attı.

"Dostum," dedi yüzbaşının yakınına sokularak. "bizler askeriz ve bizim işimiz sorgulamak değil, uygulamaktır. Ülkemizin iyiliği için ne gerekiyorsa onu yaparız. Bu kadar tartıştığımız yeter. Biz burada boş yere nefes tüketirken kim bilir düşmanlarımız hangi hain planlarla uğraşıyorlar? Eğer yarın yüzlerce insanın bir canlı bomba veya silahlı bir saldırıda ölmesini istemiyorsak Abdul pisliğini bulmamız ve etkisiz hale getirmemiz lazım."

Chad ikna edici konuşmasına devam ederek ekip arasında çıkan ufak çağlı kıvılcımı söndürdü ve herkesin yeniden işine dönmesini sağladı.

"Bir sonuç alabildik mi?"

"Maalesef patron, henüz bir şey yok."

Kartal duyduklarını hazmettikten sonra bu sistemin işlerine yarayabilmesi için neler yapabileceğini düşündü. Karşılarındaki örgüt amatör birkaç radikal gençten oluşmuyordu. Her yerde hücreleri, bağlantıları olan bir terörist organizasyonuyla baş etmeye çalışıyorlardı. Bu yüzden ne mesajlarında ne de telefon konuşmalarında Chad'in söylediği kelimeleri kullanmış olamazlardı. Hafızasını zorlayarak bir süre düşündü. El- Kaide'nin Türkiye'deki hücrelerine yapılan operasyonlarda bulunmuştu ve bunun sayesinde üyeler arasındaki jargonu az çok biliyordu.

"Zekâtı ve imamı deneyin."

Ekiptekiler yüzbaşıya döndü.

"Örgütün Türkiye hücresi büyük bir şeyler olacağı zaman aralarında genelde bunları konuşurdu. Önemli insanlara imam, yapacakları eylemlere de zekât derlerdi."

"Zekice." dedi Chad başıyla Kartal'ı onaylarken. "Bak şimdi anlaşıyoruz işte."

Matt kendisine söylenen kelimeleri bilgisayarına klavyesine hızlıca tuşladı.

"Şimdi ne yapacağız, planımız nedir?" Yüzbaşı bir sonuç alacaklarının umuduyla heyecanlanmıştı.

"Bekleyeceğiz dostum. O pisliklerin bize bir şeyler vermesini bekleyeceğiz." 

METRODA TERÖR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin