Bölüm 8

137 17 0
                                    


Gayrettepe Asayiş Müdürlüğü, İstanbul

Salı 06.48

     Ofiste geçirilen her gece zor olurdu. Üstelik hiç uyumadıysanız ve aklınız atamadığınız bir sürü şeyle doluyken hiç geçmek bilmezdi saatler.

     Saffet eve gitmesinin mümkün olmadığını biliyordu. En azından kendisi için öyleydi. Karısıyla içine düştükleri durumdan sonra uzun bir süre ne onu görmek ne de o eve yeniden adım atmak istiyordu. Aksine oradan uzaklaşmak, gördüklerini bir kenara bırakabilmek şu anda ihtiyaç duyduğu en önemli şeydi. Ancak insan beyni her zaman acımasız davranırdı. Çabuk unuttuğunuz anlar genellikle kötü hissettiğiniz anlar olurdu ama beyin öyle bir oyun oynardı ki insana, unutmak istediğiniz, kötü hissettiğiniz anları birer birer suratınıza çarpar, unutacak olsanız bile en acı şekilde yapardı bunu. Saatler geçmek bilmezken başkomiser de ofisinde oturmuş beyniyle mücadeleler veriyordu. Ne akrep yelkovanın peşinden koşuyordu ne de kötü anlar başkomiserin beyninden uzağa...

     Uzun bir süre oturduktan sonra işle ilgilenmenin iyi olacağına karar verdi ve önünde O.Y.İ'den gelen fotoğrafların olduğu dosyayı açtı. Olay yerinin en ince ayrıntısına kadar çekilmiş fotoğrafları önünde duruyordu. Ormanlık bir yolun fotoğrafları, göletin kenarında tele sarılmış cesedin fotoğrafları, çevredeki belirli belirsiz izler ve koparılan cinsel organ. Her birini teker teker inceledikten sonra arkasına yaslandı. Şimdiye kadar gördüğü en vahşice işlenmiş cinayet olduğunu düşündü. Kurban infaz edilircesine öldürülmüş ardından da şeytanca bir planla bedeni yok edilmeye çalışılmıştı. Öylesine işlenmiş bir cinayet olmadığı ortadaydı. Bu işi her kimse yaptıysa ne yaptığını biliyordu. Profesyonel olmalıydı. Şu anda ellerinde berbat bir haldeki bedenden başka hiçbir şey yoktu. Ne bir görgü tanığı ne de bir suç aleti. Bugün eline ulaşacak otopsi raporundan bir şeyler elde etmeyi umuyordu. En azından bir parmak izi. Böylece eğer sistemde kayıtlıysa kurbanın kimliğini bulabilirlerdi ve bir yere varma şansları doğabilirdi. Meslekte geçirdiği uzun yılların ona getirdiği bir tecrübe vardı: Eğer ortada profesyonelce işlenmiş bir cinayet varsa bu cinayet asla tesadüfî olmazdı. Daha önce karşılaştığı olaylardaki gibi cinayetin sebebi her zaman kurbanın kimliğiyle, hayatıyla, yaptıkları veya yapacaklarıyla ilgili bir durumdu. Bu kural hiçbir zaman şaşmazdı.

     Başkomiser Saffet'in uykusuz geçen ikinci gecesiydi ve hala gözlerine bir gram uyku girmemişti. Ağırlığın vücuduna yavaş yavaş çöktüğü hissetti ve masasından kalkarak odasında bulunan ikili koltuğa uzandı. Uyuyamasa bile vücudunu biraz dinlendirmesi gerekiyordu. Çünkü bu meslekte her an ne olacağı, nereye gitmeniz gerekeceği hiç belli olmazdı.

***

     "Amirim... Amirim uyanın." Ferhat iki büklüm koltuğa uzanmış başkomiserin yanında dikilmiş, uyunması için dürtüyordu.

     "Amirim..."

     Başkomiser gözlerini açtığında başında dayanılması güç bir ağrı hissetti. Sanki tonlarca ağırlıktaki bir yükü kafasının içine bırakıp gitmişlerdi. Yerinde zar zor doğrularak yüzünü ovuşturdu.

     "İyi misiniz amirim?" Ferhat amirinin haline endişelenmişti. Daha öncede büroda uyuduğuna tanıklık etmişti ancak bu sefer farklı bir görüntü vardı ortada. Önceden ofiste kaldığı zamanlarda odanın hali darmaduman olurdu. Çözüme kavuşturamadıkları bir vaka üzerinde kafa patlatırken veya ellerindeki delillerin yeniden üzerinden geçmek için büroda kalırdı başkomiser. İlgilendikleri olayla ilgili bütün dosyaları odasının zeminine, duvarlarına saçar kendine başka bir evren yaratırdı adeta. Ve haliyle yorgun düşüp büroda uyurdu. Ancak bu sefer böyle değildi. Etraf tertemiz görünüyordu.

METRODA TERÖR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin