Kırmızı ev, İstanbul
22.37
Ekip lideri, elleri bağlı adama yanaşarak onu sertçe yere itti ve düşürdü. Yalıtım süngerleriyle donatılmış odada istedikleri her şeyi yapmakta özgür olduğunun bilincindeydi askerler. Yakaladıkları terörist korku dolu gözlerle etrafına bakıyor, böyle bir duruma düşmenin acınasılığından gem veriyordu kendi kendine. Kurtulamayacağının farkındaydı.
"Konuş pislik." Chad adamın suratına var gücüyle bir tekme savurdu. Daha önceki sorgularda uyguladığı gibi ölçülü bir şiddet uygulamıyordu artık. Bunun için vakti yoktu. "Abdul'un nerede olduğunu söyle!" Bir tekme de yerde kıvranan adamın karnına attı.
Aldığı darbelerle acı bir şekilde inleyen adam yerde iki büklüm bir hale geldi. Dışarıdan gören birisi için trajik olan bu manzara odadakiler için bir şey ifade etmiyordu. Karşılarındaki adam onların gözünde bir "insan" değil yalnızca bir "teröristti" ve bunların hiçbir şekilde düzgün muamele görmeye haklarının olmadığını düşünüyorlardı. Bunun sebebi basitti: Yılların getirdiği tecrübeler ve kaybettikleri arkadaşları askerler için bu dersi en ağır şekilde vermişti. Teröristler hiçbir insani değeri yoktu, olamazdı. Çünkü onlar inançları malzeme olarak kullanıyor, kendi pis emelleri uğruna düşüncesiz bir şekilde insanları katletmekten çekinmiyorlardı. O halde neden askerler onlara adil davranmak zorunda olmalıydı ki?
Yediği darbelerin etkisi henüz geçmemişken Chad yerde yatan adama birkaç kere daha vurdu. Kartal, ekip liderini şaşkınlıkla izliyordu. Daha önce bu kadar sinirli olduğunu görmemişti. Kontrolü kaybetmiş gibi adama saldırıyor ve bağırıyordu. Bir süre daha bu duruma seyirci kaldıktan sonra bu sorguyu daha doğrusu işkenceyi durdurmaya karar verdi.
"Chad, yeter." Elini sinirden kudurmuş adamın omzuna koydu ve onu geri çekti. Bunu yerde yatan teröriste acıdığı için filan yapmıyordu. "Adamı bayıltacaksın."
Ekip lideri ilk başta yüzbaşının uyarısına kulak asmadı. Ancak omzundaki el sıkmaya başlayınca irkildi ve duraksadı. Sinirden dönmüş gözlerini Kartal'a çevirerek yerdeki teröriste son bir tekme daha attı ve geri çekildi.
"Bu orospu çocuğu yüzünden Abdul'u elimizden kaçırdık!" Adamın üzerine tükürdü. "Konuşmak için sadece birkaç dakikası var. Yoksa kendisini bekleyen bakirelerle buluşması için önünde hiçbir engel olmayacak."
Terör örgütlerinde sıkça görülen bir inançtı bu. Mücahit diye adlandırdıkları savaşçılarının ölümden korkmamasının, çatışmalarda ateşe umarsızca bir şekilde koşmalarının, vücutlarına bomba bağlayarak kendilerini paramparça etmelerinin sebeplerinden biri öldüklerinde kendilerini cennette bakire kızların beklediğine inanmalarıydı. Cahil insanların beyinlerini yıkayabilmek için oldukça işe yarar bir şeydi bu.
"Konuşmaya başlasan iyi edersin seni pislik." Prince de liderinden geri kalmayıp adamın karın boşluğuna sert bir tekme attı. Adam darbenin etkisiyle böğürmeye başladı ve kustu.
"Sakin olun beyler." Kartal, askerleri yatıştırmaya çalıştı. "Şu an bunun ölüsü hiçbir işimize yaramaz. Konuşturmamız lazım."
"Biz de onu yapıyoruz ya." Prince acıdan kıvranan adamın yanına eğilerek nefret dolu bakışlarını gözlerine dikti. Ona acı çektirmek için her şeyi yapabileceğini göstermek istiyordu. "Seninle daha çok işimiz var."
Kartal esirin yanına gelerek onu ayağa kaldırdı ve odadaki tek sandalyeye oturttu. Şimdilik bu kadar dayak yeterdi, sıra konuşmaya gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METRODA TERÖR (Tamamlandı)
ActionAfganistan'da bir patlama... Hatay'da gizli bir operasyon... İstanbul'da vahşice işlenen bir cinayet... Ve bütün bu aksiyon dolu koşuşturmanın sonlandığı yer: İstanbul Boğazı'nın altından geçen metro hattı... Başkomiser Saffet ve ekibi gelen bi...