Bölüm 42

65 11 5
                                    

Marmaray metro hattı, İstanbul

11.38

Her şey çok çabuk gelişti.

Telsizden gelen işaretten sonra en öndeki vagondan gelen silah sesi ortalığı tam anlamıyla karıştırdı. Chad atik bir şekilde karşısındaki teröristin üzerine atıldı ve ayak bileğindeki bıçağı çıkararak darbeler vurmaya başladı. Chad'in atıldığını gören diğer terörist panikledi ve kenara atlayarak silahına davrandı ve ateşledi. Yüzbaşı da küçük kızı arkasına sakladı ve nişan aldığı ilk teröriste ardı ardına beş kurşun sıktı. Yalnızca iki el ateş edebilen terörist yüzbaşının mermileriyle olduğu yere yığıldı. Mermilerden biri atardamara isabet ettiği için zemin hızla kana bulandı. Elindeki butona ısrarla basmayı sürdüren Abdul neden bombaların patlamadığına şaşırmıştı. İlk başta askerlerin onları etkisiz hale getirdiklerini anlayamamış bu yüzden art arda birkaç kez basarak bu kaosa bir son vermeyi denemişti. Ancak istediği olmadı.

Bu noktadan sonra yapabileceği tek şey silahına davranıp öldürebileceği kadar çok asker öldürmek olacaktı. İlk nişan aldığı küçük kızını rehin tutan yüzbaşı oldu. İçinde dinmez bir nefretle nişan aldı ve ateşledi. Yalnızca bir mermi ateşlemeye vakti olmuştu çünkü yüzbaşının arkasındaki adamı fark edememişti. Başkomiser ilk silah sesini duyar duymaz metroya atlamış ve sessiz bir şekilde ilerleyebildiği kadar ilerlemişti. Oraya kadar geldikten sonra geri dönmesi mümkün değildi. Silahlar ardı ardına patlamaya başlayınca da saklandığı yerden çıkmış ve koşar adımla çatışmanın olduğu vagona gelmişti.

Teröristlerin lideri olduğunu bildiği beyaz giyimli adamın silahını yüzbaşıya doğrulttuğunu görür görmez o da beylik silahına davranarak ateş etti. Hiç düşünmeden attığı beş el Abdul'un göğsüne ve omuzlarına isabet etti. Acıyla yere yığılan adamın gözlerinde dehşetten çok umutsuzluk vardı.

Ortalık yatışıp silah sesleri sustuğunda metronun içerisine keskin bir barut kokusu hâkimdi. Yerler koyu kırmızıya boyanmış iyice kayganlaşmıştı. Bravo ekibi diğerlerinin bulunduğu vagona vardığında gördükleri manzara pekte iç açıcı değildi. Liderleri yerde bir teröristin üzerinde hareketsiz bir şekilde yatıyor, Abdul Haseeb kan gölünün içinde son nefesini veriyordu.

"Patron, patron!" Elvis çantasıyla birlikte hemen Chad'in yanına geldi. Yüzüstü yatmakta olan ekip liderini çevirerek kanlı zemine yatırdı ve yaralarını kontrol etmeye başladı. Chad yüzünde acı dolu bir ifadeyle bakıyordu. İyi haber ölmemesiydi, hala nefes alıyordu ancak karın bölgesinden yayılmakta olan koyu bir sıvı vardı.

"Bandaj!" Elvis yardım için arkadaşlarına seslendi. İlk gelen Diaz oldu. Çantadan çıkardığı bezi Elvis'e uzattı.

"Dayan patron dayan." Elvis elini çabuk tutuyordu. Hızlıca Chad'in üzerindeki yeleği sıyırdı ve başka kurşun yarası olup olmadığını görebilmek için üniformasını yırttı. Yalnızca bir noktadan kan çıkıyordu. Teröristin üzerine atıldığında ateş alan silahtan almıştı bu yarayı.

"Ben iyiyim." dedi Chad kendisini muayene etmeye çalışan adamına. "Yalnızca dinleniyordum."

Elvis elindeki bezi kanın çıktığı yaraya doğru koydu ve bastırdı. Prince'e dönerek "Bunu sıkıca tutmaya devam et." dedi ve vagonun diğer tarafında boş gözlerle oturmakta olan yüzbaşıya yöneldi. Kartal'ın arkasındaki küçük kız kafasını ellerinin arasına almış ve bir köşeye sinmişti.

"Hey! Kartal kendine gel. Kartal!" Elvis sert bir şekilde yüzbaşıyı dürttü. Ancak hiçbir tepki almadı. Yüzbaşı kendisine boş gözlerle bakmaya devam ediyordu. Elvis onun şoka girdiğini düşündü ve yeniden sert bir şekilde dürttü.

"Kartal!" Yine hiçbir tepki almadı ve yüzbaşının üzerini kontrol etmeye başladı. Yaralanmış olabilirdi. İşte tam yeleğini sıyırdığı anda gördü o izi. Kartal'ın üniformasının iki yerinde delik vardı. Siyah üniformayı hızlı bir şekilde çıkarıp deliklere bez koymaya başladı. Kartal hiç tepki vermiyordu. Elini çabuk tutmalıydı. Kulağını yüzbaşının yüzüne yaklaştırdı ve nefes alıp almadığını kontrol etti. Haberler kötüydü. Kartal nefes almıyordu. Nabzında da hiçbir şey yoktu. Hızlı düşünerek kalp masajı yapmaya karar verdi ve işe koyuldu. Hızlı bir şekilde yüzbaşının göğüs kafesine baskı yapıyor ve aralıklı olarak solunum veriyordu. Birkaç dakika yaptıktan sonra kontrol etmek için durdu. Hiçbir şey yoktu. Kartal hala tepkisiz bir şekilde yatıyordu. Umudunu kaybetmeyip yeniden kalp masajı yapmaya başladı. Baskı uygularken sesli bir şekilde "Hadi! Hadi Kartal!" diyordu kendi kendine. Bir adam daha kaybetmek istemiyordu. Ancak kaderin yüzbaşı için başka planları vardı.

Hayatını orduya adamış, her zaman ülkesinin ve vatandaşlarının iyiliği için çabalamış Yüzbaşı Kartal küçük kızı kurşunlardan korumak için kendisini ona siper etmiş ve görevini başarılı bir şekilde tamamlayarak hayata gözlerini yummuştu. Yalnızca kızın değil aynı zamanda yüzlerce kişinin de kurtulması için kendisini feda etmişti.

Afganistan'daki hava aracı saldırısının yol açtığı patlama bir felakete yol açmış, ölüm zinciri İstanbul'a kadar uzamıştı. Abdul Haseeb Iqbal'in ilerleyen günlerde istihbarat örgütlerinin bulduğu tanıklar sayesinde yalnızca ailesinin intikamını almak için örgüte katıldığı ortaya çıkacaktı. İçindeki nefret sayesinde örgüt içerisindeki basamakları tırmanmakta gecikmeyecek ve kararlı bir şekilde hedefine gitmek için insan öldürecekti. Ancak ne kadar kendisine has sebepleri olursa olsun dünya kişisel intikamlar üzerine dönemezdi ve dönmeyecekti. Kanlar içerisinde yatan Abdul Haseeb bunun en taze örneklerinden biriydi.

Ülkelerin terörle mücadele yöntemleri teknolojinin ilerlemesiyle çok farklı noktalara gelmiş ve değişmişti. İnsan kaynaklı unsurlar sahadan çekilmeye başlanmış ve makinelerin insafına bırakılmaya başlanmıştı. Yıllardır birçok ülkenin gerek kendi coğrafyasında gerek yurtdışında yürüttüğü operasyonlarda görülüyordu bu. Dünya'nın jandarması konumundaki Amerika'nın bu alandaki gücü yadsınamaz derecede büyüktü. Afganistan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenliyor ve terörle mücadele ediyorlardı. Operasyon sırasında yalnızca sayısal istatistik olarak ölçülen sivil zayiat operatörler ve emir verenler için bir şey ifade etmezken ateşin düştüğü coğrafyadaki insanlar için hayatlarının dönüm noktası oluyordu.

Terörle mücadele doğru yapılmadığı sürece Abdul Haseeb gibi başka bir terörü yok etmek yerine bir başka terörü doğuruyordu. 

METRODA TERÖR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin