Derin bir nefes alarak kendimi yere attım. Yaklaşık 3-4 saattir dans ediyordum ve cidden yorulmuştum.
Yere sırtüstü yatarak gözlerimi tavana diktim. Saçlarım terden dolayı ıslaktı ve bu beni rahatsız ediyordu. Ayrıca üstüme yapışan tişörtte tuhaf hissettiriyordu. Odaya aniden biri dalsa tişörtten dolayı vücudumu görebilirdi.
Doğrularak oturur pozisyona geçtim ve kenarda duran su şişemi alarak kafama diktim. Cidden susamıştım. Öyle ki şişeyi tek nefeste bitirmiştim.
Dans derslerimiz normalde öğle saatinde biterdi fakat dans öğretmenim bu işte pek iyi olmadığımı bu yüzden çalışmam gerektiğini söylemişti.
Hadi ama! Benim iyi olduğum tek şey danstı ve böyle bir şey olmadığını gayet iyi biliyordum. Öğretmenin bilerek yaptığına dair yemin bile edebilirdim.
Dans konusunda kendime çok güvenirdim. 6 yaşından beri dansla ilgileniyor ve gayet de iyi dans ediyordum. Lisede girdiğim dans yarışmalarında birinci olarak çıkıyordum neresi kötüydü dansımın?
Anladım, beni çekemiyordu.
İguana sesli, hayvan herif.
İçimden sövmemi bitirdikten sonra telefonumu elime alarak uzun süredir girmediğim instagram hesabıma girdim.
Dün attığım fotoğraf cidden fazla ilgi görmüştü. Hala beni unutmayanlar vardı demek ki. Canlarım ya...
Yorumları okurken bazen gülüyor bazen kaş çatıyordum. Tanrı aşkına neden küfürlü yazılar yazıyorlardı ki? Küfürü sevmezdim ve bende etmezdim. İtici gelirdi.
Bana 'Unnii' diye seslenmeleri nedense hoşuma gidiyordu. Cidden kendimi unni gibi görüyordum. Güney Kore'ye geldiğimden beri daha fazla mutluydum. Artık geçmişim beni o kadar rahatsız etmiyordu.
Sebebim buydu aslında. Geçmişimi unutarak yeni bir hayata başlamak. Uzun zaman önce kaybettiğim ailemi unutmak imkansız olsa da en azından acım azalıyordu işte.
Lisede girdiğim dans yarışmasında birinci olmuştum ve ilerde dansçı olmak istiyordum. Bende yurt dışında okumak için ülkeler araştırırken bulmuştum burayı. Aslında pek bir ilgim yoktu Güney Kore hakkında. Tamamen eğitim için gelmiştim bu ülkeye. Ayrıca yeni hayatıma başka bir ülkede başlamak fena fikir değildi.
2 yıl önce de Güney Kore'ye gelip eğitim görmeye başlamıştım işte. İkinci yılım olmasına rağmen alışmıştım buraya. Hem acılarımı unuturmuş hem de yeni arkadaşlıklar getirmişti bana.
Telefonda biraz daha oyalandıktan sonra üşüdüğümü farkettim. Tabii ya, salak gibi terli bir şekilde oturuyordum.
Kendime biraz hakaret ettikten sonra kalktım. Oturmaktan ayaklarım uyuşmuştu. Kenarda duran sırt çantama ilerleyerek içinden hırkamı ve kulaklığımı çıkardım.
Hırkamı giyerek önünü kapattım. Saçlarımı iki taraftan aşağı sarkıtarak başımı da kapattım. Son olarak kulaklığımı kulaklarıma takarak sevdiğim şarkıların sırayla çalmasını dinledim.
Çantamı alarak odadan çıktım. Cidden yorulmuşum. Eve gider gitmez yemek bile yemeden Uyuyacaktım. Duş almak için bile halim yoktu.
Merdivenlerden inerken telefonuma gelen bildirim ile telefona odaklandım. Arkadaşım Hana'dan gelmişti.
O burada tanıştığım arkadaşımdı. Sadece arkadaşım değil,dostum,sırdaşım kısaca herşeyimdi. Onu ailem olarak görmüştüm. Yeri gelince ablam yeri gelince kardeşim oluyordu. Her ne kadar benden iki yaş büyük olsa da onu arkadaş olarak görüyordum. O da beni öyle görüyordu gerçi...
Hana:
Gelmiyor musun artık?Beni böyle düşünmesi hem hoşuma gidiyor, hem de mutlu ediyordu. Kendimi seviliyor hissediyordum.
Geldiğimi belirten kısa bir mesaj yazdıktan sonra telefonuma bakarak yürümeye devam ettim.
Ta ki ne zaman karşıma çıktığını görmediğim birine çarpana kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPOSSİBLE LOVE | JJK
Fanfiction"Senin hep yanında olacağım ve biz, mükemmel bir aile olacağız." ✎ 280818